Bir Medeniyeti anlayabilmenin en iyi yolu o medeniyetin ben idrakini anlamaktan geçecektir. Ben idraki “kişinin insani varoluşuna anlam katan ontolojik bilinç” olarak tarif ediliyor. Medeniyet kendini ben idraki ile ortaya koyacaktır. Bu bağlamda medeniyet krizi kavramını da ben idrakinin yitirilmesi olarak anlayabiliriz. Ben idraki esasen bir medeniyetin en temel argümanlarını ortaya koyacaktır. Bu çerçevede, batı medeniyetinin ben idrakini batılı insan tipi üzerinden tahlil eden Johann Galtung’unBatı insanının zihniyet oluşumunu; mekan, zaman, bilgi, insan-tabiat, insan-insan ve Tanrı-insan ilişkilerinden oluşan altı temel kriter üzerinden inceleyen yaklaşımı önemlidir. Bu tahlil her medeniyetin ve de o medeniyetin ben idrakinin anlaşılması açısından önemli kıstastır.
Mekân Anlayışı: Medeniyet tasavvurunun en bariz hali mekânda tezahür edecektir. Batı medeniyeti kendisini dünyanın merkezi olarak görürken kendi coğrafyası dışındakileri ise başka yerler, öteki olarak görecektir. Bugün haritalar bile buna göre oluşturulmuştur. Ortadoğu bize göre Ortadoğu değildir. İslam medeniyeti; mekânı insanın varoluşuna imkân sunan alan olarak görecek, evden başlayarak, sokak mahalle şehir ve nihayet bütün dünyayı insanın mamur ederek kendini de mamur olacağı yer olarak görecektir.
Zaman Anlayışı: Çağdaş uygarlıkların; çağdaşlık, ilericilik, kalkınmacı özetle tek dünyalı ve tek zamanlı yaşam görüşünün karşısında İslam medeniyeti; hayat görüşünü iki dünyalı bir anlayışa göre şekillendirecek ve andan başlayarak zamanın anlamlandırılması gerekecektir.
Bilgi Anlayışı: Yaşadığı dünyayı ve yaşadığı zamanı tek veri olarak gören uygarlık anlayışlarının tek boyutlu, akıl-bilim-ilerleme eksenli ahlaktan uzak batılı bilgi anlayışı batı dışı toplumlara aktarıldığı zaman ciddi şahsiyet problemleri ve sosyal çatışma zeminleri ortaya çıkmıştır. Bugün bilgi ve bilim inancın karşısında olması gereken bir unsur olarak değerlendirildiğinden birçok sıkıntı yaşanmaktadır.
İnsan-Tabiat İlişkisi: Batı medeniyeti anlayışında; insanın tabiata hâkim olduğu ve alt etmesi gereken bir düşman olarak görürken, İslam medeniyeti tabiatı; insanın bir parçasıve de ondan uzaklaşmadan, bir bütün olarak uyumlu olunması gereken bir unsur olarak görür. Tabiat ben’in varoluşunu sürekli kılan imkân olarak ilahi bir lütuftur. “Topraktan yaratıldık, toprağa döneceğiz.”
İnsan-İnsan İlişkisi: kapitalizmin insanı, insanın kurdu olarak gören anlayışının yerine, insanı insanın umudu kılacak bir yaklaşım ancak dünyanın hali hazırda bulunduğu durumdan kurtaracaktır. Bir kısım insanların refahı için insanlığın diğer kısmını öteki olarak görüp, yok sayarak kendi dışındaki insanlığı cehenneme dönüştüren insan hakları anlayışının insanlığı getirdiği nokta ortadadır.
İnsan-Tanrı İlişkisi: Batı medeniyeti kliseninhâkimiyetinden kurtulmaya çalışırken tanrıdan da kaçmıştır. Tanrıyı öldürerek insana ulaşma çabası, insanı tanrıdan da insandan da uzaklaştırmıştır. Sekülerizm bu bağlamda batı medeniyetinin temelini oluşturur. İslam medeniyetinin Allah insan ilişkisi ben idrakinin oluşmasında önemli bir yere sahiptir.
Yazımıza ilham olan, Ahmet Davutoğlu’nun;“Medeniyetlerin Ben-İdraki, Medeniyet Teorisine Mukaddime” adlı eserini ilgilisine tavsiye ederek yine kitaptan bir alıntı ile sözü sonlandıralım. “İslam medeniyetinin Ben idrakinin Allah-insan ilişkisi ekseninde tekrar kurulması, gerek İslam medeniyetinin geleneksel parametreleri gerekse bugünkü konjonktürün getirdiği yeni unsurlar açısından son derece normal ve tabii bir gelişmedir. Bugün İslam medeniyetinin belki de en önemli yeniden kurucu unsuru, bu ilişkinin yeni bir şahsiyet bilinçlenmesini yol açacak şekilde yeniden yorumlanmasıdır.
Bu açıdan klasik İslam medeniyetinde insanın psiko-ontolojik yapısını son derece uyumlu bir şekilde yeniden inşa eden ve hem evreni mutlak anlamda kuşatan hem de insana şah damarından daha yakın olan bir yaratıcı bilincini tekrar İhya etme zarureti vardır. Allah'ın ilahi isim ve sıfatlarına dayanan bu bilincin birinci unsuru, kozmik düzeni temel varlık ve değer ilkeleri etrafında sosyal bir düzen bilincine yöneltirken ikinci unsuru da kendi varoluşundan güç alan şahsiyetli bir birey bilincinin temel taşı olacaktır.”
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum