MODERN DÜNYADA MUHACİR OLMAK

Muhacir; bir yerden başka bir yere göç manasına gelen hicret eden kimse olarak, tarif olunsa da; gerçek muhacir, Allah rızasını kazanmak için, memnu olanların her türlüsünden uzak duran kişi demektir. Zaten Muhacir’ un denildiğinde, Allah’a gereği gibi ibadet ve kulluk yapabilmek için; Mekke’den Medine’ye hicret eden başta Efendimiz (s.a.v) ile Sahabe-i Güzin efendilerimiz anlaşılmıyor mu? Evet, gerçek Muhacirlik; Allah’a tam bir hürriyet içerisinde kulluk yapabilmek uğruna, gerekirse yerini yurdunu terk edebilmenin adıdır! Çünkü haramların meşrulaştırıldığı, hak ve hukukun hafife alındığı, egemen güçlerin keyfi uygulamalarının kanun haline getirilip insanlara dayatıldığı modern toplumlarda; hakiki manada Allah’a kulluk yapmak da güçleşmektedir… Adına modernleşme veya uygarlık denilen, şu yirmi birinci asırdaki Liberalist yaşam tarzlarının her yeri ve alan gölgesine aldığı ortamlarda; Allah’a kulluk yapmak, ateşten bir gömlek kadar yakıcı hale gelmektedir… Allah’ın haram kıldığı ve yasakladığı şeylerin, beşeri yasalarla meşrulaştırıldığı günümüz İslam dünyasında; İslam’i bir hayat yaşamak isteyip haramlardan kaçınanların garip ve yalnız kaldıkları bir gerçek… Sözleri karşılık görmez, kalabalık çevreleri olmaz, toplumda; kariyer ve nüfuzlarının hiçbir etkinliği olmamaktadır. Evet, Kâinatınurlandıran Efendimizin dudaklarından dökülen şu cümleler; kimin hakiki muhacir olduğunun anlaşılmasına yeter de artar da: “Gerçek muhacir, Allah Teâlâ’nın yasakladığı haram işlerden kaçınan kimsedir.” (Buhari, Ebu Davud, Nesai) Bakıldığından günümüzde, gerçek Muhacirlerin ne kadar da azaldığı görülmektedir. Kadınlı erkekli karışık ortamlardan, mahremiyet konusunda pasif davranmaktan, dünyevi menfaatleri söz konusu olduğunda hassasiyet ve iddialarından bir çırpıda vaz geçmekten beis görmeyenler, gerçek muhacir olabilirler mi? Evet, gerçek muhacir; haramlarla sınanması söz konusu olduğunda, Allah’ın emirlerini her şeyin üstüne tutan ve onu şerre davet eden şeyleri ellerinin tersiyle geri çevirebilendir… Ne yazık ki günümüzde, gerçek muhacir olmak çok zorlaşmıştır. İslam’i hükümlerin toplumsal hayata amir olmadıklarından dolayı; beşer kaynaklı yasaların serbest hale getirdiği adab-ı seyyie, adab-ı muaşeretin yerine geçmiş ve genç nesiller üzerinde büyük tahribatlara yol açmıştır. Adil halife Hz. Ömer (r.a)’in; doğruları söylemekten dolayı yanımda adam kalmadı sitem-vari serzenişinden ne kadar haklı olduğunu göstermektedir. Hakikatten de öyledir, özellikle yaşadığımız modern dünyada; şayet kişi/kişiler, doğruluktan ve dürüstlük ilkelerinden ödün vermemeye gayret gösterirse, etrafındaki adam sayısı iki elin parmakları kadar ya kalır ya da kalmaz. Dünden bu güne bu minval üzere gelmiş, her halde yarınlara kadar böyle devam edip gidecektir. Fertten topluma, toplumdan devlet kademelerine varıncaya kadar; insanlarda büyük bir yozlaşmanın baş gösterdiğini gizlemek mümkün değildir. Son birasırdan bu güne dek, insanların kahır ekseriyeti ekonomik ve dünyevi gelir elde etmenin dışındabaşka düşünceleri olmadığından dolayı; gerçek muhacir olmanın mücadelesi verenlerin sayısı da azaldı haliyle. Son asır, günahların sıradanlaştığı, takvanın yerini şekvanın aldığı, helal ve haram kavramlarının toplumsal bazda kale alınmadığı; hakiki dindarların ötelendiği ama dini-dar olanların iş başında oldukları kahrı bol, cefası büyük bir asır haline gelmiştir… Vedat Akıllı kardeşimin öz ifadesiyle, artık yaralarımız yârimiz haline gelmiştir. Artık bizim; dertlerimizden başka, sıkıntılarımızı anlatacak yârimizin kalmadığı günlerden geçiyoruz. Spor arenalarının dolup taştıkları, fakat ibadethanelerin boş kaldıkları toplumlarda; kaht-ı rical döneminin zirve yaptığı manasına gelmektedir. Evet, gerçek manada muhacir olmaya gayret edenlerin; yalnızlık ve gariplikte ağır yükleriyle baş başa bırakıldıkları ve seslerinin duyulmadığı bitesi olmayan kahrı bol bir asrın yetimleri olduk. Ne mutlu her şeye rağmen; gerçek muhacir olma mücadelesinden ödün vermeyen bahtiyarlara! Dua ile.