Can sıkıntısı bugünün insanının enbelirgin özelliği, belki de en belirgin rahatsızlığı. Canım sıkılıyor denir, cansıkıntısını gidermek için bir sürü uğraş verilir, bir sürü etkinlik, faaliyet,program yapılır, ama ne yaparsa yapsın can sıkıntısını gideremez, sürekli bir can sıkıntısı yaşar modern insan. Peki, nedir can sıkıntısı;bazen boşluk, bazen öylesine sebepsiz huzursuzluk, bazen anlamsızlık.Yarınsızlık bazen, ileriye dönük hiçbir şey yapmak istememe durumu, sonrasızlıkhali. Bazen öylesine çokta kafaya takılmaması gereken, gelip geçici bir durum, bazenhastalık belirtisi olarak görülecek kadar ileri düzeyde, insanı tüketen,kemiren bir rahatsızlık tablosu..
“Can sıkıntısı, moderninsanın anlam buhranının en önemli belirtisi” Evet böyle der, Kemal Sayar. ‘Ruhlarımıza yön tayin eden kutup yıldızınıyitirmiş gibi, anlamın olmadığı bir dünyada kaybolmuş ve şaşkın bir haldeyiz.Her sokak başında anlam krizi karşımıza çıkıyor. Anlamın yerine koyacağımız,anlam yanılsaması yaratacak her şeye umutsuzca yapışıyor, geçici nesnelerdekimliğimizi arıyoruz.’
İnsanın can sıkıntısınıyaşamasının altında yatan en önemli sebep; an/lam eksikliği. Evet, modern insan“an”ını anlamlandıramadığı için, anlam yetmezliğinden sürekli bir c/ansıkıntısı yaşıyor. İnsan yaşamı anlamlandırabildiği kadar insandır. Hayatımızınanlamı en küçük zaman dilimi olan “an”dan itibaren zamanı, ne iledoldurduğumuz, nasıl yaşadığımız, ne kadar değerli kılabildiğimiz ile ilgili.Değerli kılamadığımız, değerle buluşturamadığımız “an’ın bizi götüreceği yeranlamsızlık olacaktır. Bu açıdan baktığımızda hayat bizim için; ya değerlebuluşturularak anlamlandırılmış olacak ya da anlamsızlığın, boşluğunu,huzursuzluğunu ve hayatı hep kemiren yanı olan can sıkıntısını yaşayacağız. “Anlamınanlamını kavrayamadan/ hayat yaşanılmaz anlamı anlamadan.” Yaşayabileceklerimiziyaşanılır kılabilmek adına yaşıyor olduğumuz zamanı, bugünü, şu anıanlamlandırabilmemiz gerekiyor. İşte o zaman belki c/an sıkıntısınıyaşayamayacağız ya da en aza indirmiş olacağız.
Hakikatle ve anlamla, sahih bir ilişki kurmaktır amaç.Ve bu sahih ilişki olmadıkça ne kendimizle, ne insanla, ne de doğayla, salihbir ilişki kurulamayacaktır. Hayatın biranlamı olmayacaktır her şey absürt yani anlamsız gelecektir insana. Var oluşunsaçmalığı “saçmalığına” düşen insan, varlığın doluluğuna karşı bulantıduyacaktır. Hiçbir şey teselli etmeyecektir insanı, gittikçe yalnızlaşacaktır.İnsan-insan, insan-doğa, insan-yaradan ilişkisi yoksullaşacaktır. Dünyevi tümşeyler denenecek ancak insanın içindeki boşluk doldurulamayacak. Ve sonuçtaelde kalan koca bir can sıkıntısı olacak.
Hayat bir yolculuktur, insan;hayatını anlamlandırabilmek için yoldadır. Kendini arar, kendini bulmaya çabalar,var olmak derdindedir. Kendini bulduğu, var olduğu, olduğu oranda huzurluolacaktır. İnsanın kendine olan yolculuğu önce bir insan olarak kendisi ilebuluşturacak, sonra diğer insanlarla buluşturacaktır. An”ı anlamlandıran insanhayata tesir edebilecektir. Canla buluşacaktır, canla buluşarak cana yakın olacaktır. Cana yakın olduğu için de cansıkıntısı yaşamayacaktır. Sözü,tam da burada Hüseyin Akına bırakaraksonlandıralım. C/an sıkıntısı yaşamayın efendim, vesselam. “Canayeterince yakınsanız, Can sıkıntınız yok demektir. Hiçbir şey yapmamak insaniçin sıkıntıların en trajik olanıdır... İnsanın hayata tesir edememesi, ya dahayatın insan üzerindeki lakayt tavrı 'can sıkıntısı' dediğimiz durumu ortaya çıkarır.Sahip olduğu her şeye 'görece' sahip olan, mutlak anlamda arzularınıkarşılayacak her şeyin sıkıntısını çeken biçare insanın, nihayetinde hissettiğien derin sıkıntı can sıkıntısıdır... Yaşamınız cansıkıntılarının barınamayacağı ağırlık ve mukavemete sahipse hiçbir zaman onuyitirme tedirginliği yaşamazsınız... Dışınızdaki dünya duruşu ve oturuşuylasize ve canınıza ne yakınsa, şu andan itibaren size sunulmuş zamanı en iyişekilde ağırlıyorsunuz [email protected]
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum