İnancın yarısı utançtır. Her şeyi tam olsa da, utancını yitirmiş bir medeniyet, sağlıksızdır.
Sezai Karakoç
‘Göklerin dili'ni yeryüzüne indirmeye çalışan bir öncü. ‘Dünya sürgünü’ sona eren bir fikir adamı. Sezai Karakoç. Allah ona rahmet etsin.
Gözlerimizin önündeyken yeterince fark etmediğimiz, yararlanmadığımız büyük bir kayıp. Vefatı ile birlikte hakkında çokça yazıldı, yazılıyor. Buna da değer biriydi.
Bu yazıda; yazılanların, söylenenlerin bir derlemesini, bir panoramasını yapmaktan ziyade; Sezai Karakoç'un hangi yönlerini dikkate aldığımızda ona karşı vefa borcumuzu ödemiş olacağımıza değinmek istiyorum.
Sezai Karakoç; bir mütefekkir, bir öncüydü. Büyük bir şairdi, çok güzel şiirler yazdı. Kendi dönemi ve edebiyat grubunun da genel anlamda edebiyat otoritelerinin de onun şiiri hakkında övgü ve takdirlerini sunmuş olmaları da bunun bir göstergesi. O, şiirleriyle de bize ait olanı dile getirmiş, biz olduğunu hissettirerek; içindeki çocuğu ele vermiş ince bir ruha sahipti. Şiirlerinde kendi üslubu vardı ve şiirlerinde kendi fikri ve duygu dünyasının iklimi hakimdi. Şiirleri de özgündü ve kendine hastı, Şiirleri de kendi düşünce dünyasını yansıtırdı ama esas olan şiirlerinin edebi açıdan da mükemmel olmasına rağmen; o şiirlerin yansıttığı fikir, ruh ve atmosferdi. Sadece şiirleri ve edebi kişiliği ve eserleri dahi ayrı ve uzun bir çalışmayı gerektireceği için o hususa fazlaca değinmemeye çalışacağım.
Yapmamız gereken; onu değerli kılan öncelikleri bilme, ortaya çıkarma, onun fikirlerini, davasını, derdini, meramını, duruşunu anlamaya çalışmak olmalıdır. Bu, aynı zamanda bir görev ve ihtiyaçtır.
O, bir ahlaka sahipti. Bu ahlak; onun duruşuydu.
Elinde bir poşet veya çanta ile doğal ve gösterişsiz bir yaşantı onun yüksek ruhuna işaret eder ve onu bizden kılardı. Sokakta yürüyerek eve gitmenin değerli olduğunu bilmesi ve bunu tercih etmesiydi kendi tarzıydı, tercihiydi. Bu tercih; onları toplumdan kopuk ve münzevi yapmamıştı aslında; tam tersine toplum; sokaktı, çarşıydı ve onlar da oradaydı. Bu tercih; Abdurrahman Arslan ve Atasoy Müftüoğlu’nda da var ve onlar da; mümkün olduğu halde, diğer tercihlere meyletmemiş; kendilerini harcamamışlardır. Erdemli ölçütler; bunun itibar olduğunu gösterir.
Basit bir dükkanı/mekanı yazıhane olarak kullanmanın en lüks otellerden daha güzel olduğunu bilmesi, önüne serilen tercihleri, teklifleri, sofraları elinin tersi ile reddederken neyi, niçin yaptığını bilen bir sorumluluğun bilincindeydi Sezai Karakoç.
Bu duruşundan ders alırsak bir ahlak/ahlaki bir duruş inşa edebiliriz.
Onu değerli kılan; bir üniversite öğrencisinin ve toplumdan herhangi birinin çat kapı kendisine ulaşabilmesiydi. Sokak ve şiddetli değil; bilgi, diyalog ve basiret dilini/yöntemini ön plana koymasıydı.
“Kapıyı açtılar. Üstat müsaitse kendisini görmek istiyorum dedim. Kendisi çok yaşlı ve herkesle görüşmüyor dediler. Ben herkes değilim, nasihatlerine ihtiyacı olan bir talebeyim dedim. Kabul buyurdular. Kapıdan içeri girdim, kalbim atıyor Allah'ım O ne tevazu, o ne vakar... Yıpranmış bir gömlek, kocaman bir gözlük, önünde Fransızca ve Farsça sözlükler, kitaplar... Selam verdim, selamımı aldı, önünde sade bir tabağın içinde Kürt böreği ve bir bardak çay vardı. Aç mısın dedi, size afiyet olsun tokum dedim. Kürt böreğini bilir misin dedi, evet dedim. Nerden geldin, ne yaparsın dedi. Siyasalda okuyan Vanlı bir talebeyim dedim. Bugün ne anlattılar size dedi. Şeyh Said isyanını anlattılar dedim. O olay isyan mıdır yoksa kıyam mıdır dedi. İsyan diye öğretiyorlar üstadım dedim.
Tarihte sana öğretilen her şeyi sorgulamalısın dedi. Sonra başladı, Şeyh Said'i anlatmaya... Üstadım, çok okumam gerektiğini biliyorum ama nasıl okumam gerektiğini bilmiyorum dedim. Günde bir saat batı klasiği okumalısın, bir saat de Doğu klasiği. Bir saat de İstanbul’daki kütüphanelerde sadece kitapların arasında keşif yaparak geçir. Yeni isimler öğren sadece kütüphaneleri gez.
Muhakkak lisan öğren, bir doğu lisanı bir de batı lisanı. Sen bir siyasallı olarak dünyayı öğrenmek istiyorsan tek yönlü yetişmemelisin dedi...” https://www.ekrangazetesi.com/haber/22728/bir-universite-ogrencisinin-ustad-sezai-karakoc-ile-ilgili-hatirasi.html
Onu değerli kılan; uygun şekilde itiraz ederek ve gerekli uyarılarda bulunarak toplumuna karşı aydın sorumluluğunu yerine getirmekten imtina etmemesiydi.
“Şimdi Batı bize diyor ki, 'Suriye'de kötü bir yönetim var. Orada halk ile devlet arasında problem var, masum insanlar ölüyor. Bu işi siz halledin, siz çözün, insanların ölümünü seyir mi edeceksiniz?' Şüphesiz Müslümanlar asla seyir etmez, ama bu meselenin çözümü silahla olmaz. O yönetimi uyaracak olan kılıç değil kalemdir. Çünkü kılıç ile girdiğiniz takdirde halk ile karşı karşıya gelecek ve siz yine masumları öldürmek zorunda kalacaksınız. Aynı o devletin yaptığını siz yapmış olacaksınız. İşte bu size kurulmuş bir tuzaktır. Çözümün sadece silah ve kılıç olduğu doğru değildir. Daima ondan daha güçlü olan bir çözüm vardır ve o çözüm fikirdir. Kılıç dahi fikrin emrindedir. Aksi halde zarar verir.” https://www.ekrangazetesi.com/haber/4286/ramazan-deveci-ustad-sezai-karakocu-2015-ziyaret-etmisti-iste-o-ziyaretten-notlar.html
Onu değerli kılan; günlük, geçici küçük siyasi ve diğer hesaplar/imkanlar peşinde değil; büyük bir diriliş peşinde koşmasıydı. Bu diriliş de ümmetin/ümmet coğrafyasının dirilişiydi. O, İslam birliğini savunuyordu ve şöyle diyordu:
“ Müslümanlar Tek Millettir, İslam Coğrafyası Tek Yurt, Tek Vatandır....
Yani siyasi ayrılmalar hepsi sunidir. Bir tek yurt bir tek vatan vardır. Müslümanların bir tek vatanı vardır. Ve Müslümanların hepsi bir millettir. Evet, tabir olarak millet başka şeyler için de kullanılabilir, bir topluluk ifade eder. Fakat Kur’an-ı Kerim’in deyişiyle millet; bir inanca bağlı olanların topluluğudur. Bir tek din, bir tek inanç vardır. O da İslam’dır. Onun da bir tek milleti vardır. O da İslam Milletidir.” https://www.ekrangazetesi.com/haber/10295/sezai-karakoc-muslumanlar-tek-millettir-islam-cografyasi-tek-yurt-tek-vatandir.html
‘İçimizdeki CIA’
Onu değerli kılan basireti ve ümmetin yeniden dirilişini kendine en büyük dava edinmesiydi.
“Bir akşam Üstad konuşurken Fettullah Cemaati ile ilgili fikrini sordum. İçimizdeki CIA dedi. Kestirip attı. Bant kaydı yapan teybe keyifle baktım. Çıkınca arkadaşlara bugün tarihi bir hizmet yaptık. Fetullah’ın CIA olduğunu Sezai beyin sesiyle kayıt altına aldık dedim. Kahkahalarla güldük.” https://www.ekrangazetesi.com/haber/22734/sezai-karakocun-30-sene-onceki-fethullah-gulen-yorumu.html
*****
İdeolog yönü olan ve bu yönde bir arayışı ta eskiden beri önemseyen bu bağlamda ekonomi ile ilgili dahi eser vermiş olan Karakoç’ un; eserleri, konuşmaları ve şiirlerine kısaca değinmeye dahi bu yazının formatı uygun olmadığından çok kısaca bazı alıntılarla yetinerek sonlandıralım.
"Düşünceler, sistemler, doktrinler eskir. Eskimeyen hakikattir!" Sezai Karakoç
***
Mutfaklar kilitlendi
Kilerler boşaltıldı farelerce
Anne gitti ve evler döndü yazlık otellere
Anne gitti ve sular buruştu testilerde
Artık çamaşırlar yıkansa da hep kirlidir
Herkes salonda toplansa da kimse evde değildir..
Sezai Karakoç
***
Anne öldü mü çocuk
Bahçenin en yalnız köşesinde
Elinde siyah bir çubuk
Ağzında küçük bir leke
Çocuk öldü mü güneş
Simsiyah görünür gözüne
Elinde bir ip nereye
Bilmez bağlayacağını anne
Kaçar herkesten
Durmaz bir yerde
Anne ölünce çocuk
Çocuk ölünce anne
Sezai KARAKOÇ
***
“Babamın uzun kış geceleri hazırladığı cenklerde
Binmiş gelirdi Ali bir kırata
Ali ve at, gelip kurtarırdı bizi darağacından
Asyada, Afrikada, geçmişte gelecekte
Biz o atın tozuna kapanır ağlardık
Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü
Çocuklarla oynarken paylaşamazdık Ali rolünü
Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman
Ali olmak bir hedef her çocukta” Sezai Karakoç
***
Ve Kudüs Şehri.
Gökte yapılıp yere indirilen şehir.
Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri.
Altında bir krater saklayan şehir.
Kalbime bir ağırlık gibi çöküyor şimdi.
Ne diyor ne diyor Kudüs bana şimdi
Hani Şam´dan bir şamdan getirecektin
Dikecektin Süleyman Peygamberin kabrine
Ruhları aydınlatan bir lâmba
İfriti döndürecek insana:
Sezai Karakoç
**
“-“Allah bize en büyük lütuf olarak Müslümanlığı verdi”
-“İnsan haklarını ve kadın haklarını birbirinize karşı olan görevleri biz İslam’dan öğrendik.
-“ Doğu ve Batı kapışması olursa, bütün İslam alemi ayaklar altında kalıp bunun altında ezilecektir”
- “Batı bizzat kendisi içinde bulunduğu düzenden, medeniyetin aşırılıklarından veya bir türlü içlerinden atamadıkları cehaletten müstariptir”
- “İslam aleminin uyanması için, bütün gerçek ve samimi aydınların birleşmesi ve bunun için geceyi gündüze katması lazımdır”
- “Tanzimat’la gelen, gidip de Avrupa’ya görev yapıp gelen paşalar, bir Batı romantizmi içine düştüler”
- “Müslümanların son büyük devletini, göz göre göre yok ettiler”
- “İslam milletinin kendi aklına dönmesi, kendi tecrübelerine güvenmesi, kendi öz güvenini bulması lazım”
- “Silah bir çözüm değildir. Ancak akıllı olmayanların başvuracağı bir şeydir”
“Afganistan’ın başına gelenlerden tüm Müslümanlar sorumludur. Afganistan’dan sonra Irak’ın da başına geldi. Şimdi Suriye’nin başında böyle bir rüzgar esiyor”
-“Suriye’de de bunu yaptırıyorlar. Bizim Güneydoğu’da da yaptırılan budur. Türk, Kürt birbirini kırsın”
-“Akıllı insan daima akla, delile, kanıta ve barışa yöneliktir”
- “İslam’ın bir anlamı barıştır”
- “Asla ve kata akıllı bir Müslüman zorbalığa, teröre, şiddete başvurmaz”
-“Biz Osmanlılar’ın torunlarıyız. Onlarla övünüyoruz, onlar bizim ecdadımızdır. Bize şerefli bir geçmiş bırakmışlardır. Ancak şu an o güçten çok uzağız”
- “Hepimizin bir İslam milleti politikası olması lazım. İslam milletine geri dönme ondan kopmuş bir parçadır”
-“Bir hadise varsa, bunun tek bir yönü yoktur. “Arap Baharı” ismini takan Batılılardır. Bu bahar da yanlış tercüme edildi. Asıl olan Arap dirilişidir”.
- “İslam medeniyetinin dirilişi, davası var ortada. Bu diriliş gerçekleşirse, Arap da Türk de dirilmiş olur. Bütün Müslümanlar dirilmiş olur”
-“Anayasa yapıyoruz, 10-20 sene sonra anayasadan yaka silkiyor ve canımız yanıyor”” https://www.indyturk.com/node/436691/r%C3%B6portaj/sezai-karako%C3%A7un-yay%C4%B1mlanmayan-r%C3%B6portaj%C4%B1-10-y%C4%B1l-sonra-independent-t%C3%BCrk%C3%A7ede
“Necip Fazıl Kısakürek'in, ''Ruh gibi, Hazreti İsa gibi'' diye tanımladığı, Ece Ayhan'ın ''Sivil şiirin en iyi şairlerinden'' şeklinde övdüğü, Cemal Süreya'nın ''Öyle bir Müslüman ki Marx da bilir, Nietzsche de bilir, Salvador Dali de sever. Sıkışmış, sıkıştırılmış deha. Alçak gönüllükle katı yüksek uçuyor. Şemsiyesi yok'' ifadesiyle anlattığı Karakoç, 88 yaşında hayata gözlerini yumdu.” https://www.7sabah.com.tr/haber/81417/inna-lillahi-ve-inna-ileyhi-raciun-sezai-karakocu-kaybettik/
***
Epey uzadı. Son sözü de üstada bırakalım. 19 Ağustos 2021’ de yaptığı bir konuşmadan:
“Kendi takvimimizin aylarından olan muharrem ayı, yılın ilk ayıdır. Bu ayda tarih içinde İslâm Milletinin geçmişinde dönüm noktaları olan olaylar yazılmış ve anlatılmıştır.
Şüphesiz, bunların içinde en acısı ve kıyamete kadar unutulmayacak ve yüreğimizi yakıp duracak olanı Hz. Hüseyin’in ve kendisiyle birlikte olanların şehadetidir. Hz. Hüseyin, kendisinin ve yakınlarının hayatları, canları pahasına, İslâm’ın gerçek doğrultusundan, anlamından ve amacından saptırılmasına, ruhundan mahrum edilip sadece dış görüntüden ibaret bırakılmasına razı olmamış, karşısındakilerin gücüne bakmaksızın, yanlışa, kötülüğe, zulme ve nankörlüğe karşı durmuş, savaş açmış, Hak ve Hakikatin sancağını gökte dalgalandırmış ve bize, kıyamete kadar, Din yolunda, Hakikat uğrunda savaşma örneği olmuş ve hepimize Hak yolunda savaşma görevini ve geleneğini bir miras olarak bırakmıştır. Bugün de, müslümanlar, birlik ve beraberlik içinde, kendi medeniyetlerini en ileri seviyeye getirerek, insanlık düşmanlarının kötülüklerine engel olmak için ayakta dimdik durmalı, Doğu-Batı savaşını önleyerek insanlığı kurtarmalıdır. Bu kurtuluşu Büyük İslâm Birliği’nden başka sağlayacak bir güç de yoktur.” http://yucedirilis.org.tr/
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum