Yüce Allah, hem dünya hem ahiret hayatında yarattıklarına şefkat ve merhametini “Rahman ve Rahim” isimleriyle ifade etmiş kendisini bu isimlerle tanıtmıştır. Zalim ve kâfirler için cehennem zindanlarında elem verici korkunç bir azap hazırladığı halde, azap kavramından isim edinmemiştir. “azap eden” anlamında “Muazzib” diye bir ismi yoktur ama buna karşılık, Rahman, Rahim, Raûf, Atûf, Vedûd, Hannan, Mennan, Muhsin, Kerîm, Muîn, Ğafûr, Hafîz, gibi şefkat, merhamet, sevgi, iyilik, affetme, bağışlama, koruma ifade eden isimleri çoktur.
Rahman daha çok dünyaya, Rahim ise ahirete bakar. Yani dünyada bütün ins ve cine, hatta bütün canlılara merhametini ifade eder. Rahman isminden yansıyan merhamet bütün kâinatta yayılmış, her noktasında tecelli etmiştir. Her neyi incelerseniz, Yüce Yaratıcının rahmetini, şefkat ve iyiliğini görürsünüz. Kur’an’da “Rahmetim her şeyi kapsamıştır.” (A’raf, 156.) buyurarak bu gerçeği bildirmektedir.
Rahmetin tecellilerinden biri insana bağışlanan sayısız nimetlerdir. Bu durum Kur’an’da şöyle ifade edilmiştir: “ O, istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah'ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür.” (İbrahim, 34.) Söz konusu nimetlerin sadece yiyecek ve içecekle ilgili olduğu düşünülmemelidir. Kışın sıcaklık, yazın serinlik, işitme, görme, yürüme, akıl ve düşünce, evlat, iş imkanı, arkadaş, sevilmek, akraba ünsiyeti gibi nimetler de vardır. Demek nimetler, maddi ve manevidir; duyu organlarına hitap eden nimetler gibi, kalbe, akla, imana taalluk eden sayısız nimetler de insana bağışlanmıştır. Bazı nimetler zıddıyla, bazıları da elden çıktıktan sonra anlaşılır. Örneğin, kış soğuğu olmadan sobanın sıcaklık nimeti, yaz sıcakları olmadan serinlik nimeti anlaşılmaz. Ayrıca sıradanlaşan mucizevî nimetler ancak yokluklarında anlaşılır. Yürüme nimetini ayağı olmayanlar, görme nimetini gözü olmayanlar, kulak nimetini de işitme cihazı kullananlar tam olarak anlar.
Bu dünya hayatında bazı şeylerin eksikliği veya kısıtlanması, hatta nimet kabul ettiğimiz unsurların bazen olmayışı nimet ve rahmettir. Bazen gaflet dahi rahmet olur. Bazen bazı şeylerin farkında olmamak birtakım sıkıntılara engel olabilir, Kişinin sonradan “iyi ki fark etmemişim” dediği zamanlar olur.
Duyularımızın kısıtlanmasıyla, bütün sesleri duymamamız, her şeyi görmememiz rahmettir. Dünyanın dönüşündeki gürültüyü duysaydık halimiz nice olurdu? Demek ki işitmemizin kısıtlanması rahmettir. Aynı şekilde sudaki, havadaki ve yiyeceklerdeki mikropları, bakterileri görseydik, hiçbir şey yiyip içebilir miydik? Demek görmemizin sınırlandırılması rahmettir. İlim nurdur, hafıza nimettir, ilim açısından unutmak eksikliktir, unutkanlık istenmeyen bir hastalıktır ama sıkıntıları, dertleri unutmak rahmettir. İlim rahmettir ama öğrenince can sıkacak bazı şeyleri bilmemek de rahmettir.
Akıl da büyük bir nimettir. Akıllıca düşünmek ve davranmak, sorunları akıllıca çözmek, bir çok meselelere akıllıca yaklaşım güzeldir, istenen şeydir. Ancak her şeyi akılla çözmeye çalışmak yanlıştır, çünkü akıl cüzîdir, her şeyin üstesinden gelemez. Duygusallıklar, kalple, imanla ilgili bir çok hususlar, vicdani durumlar aklı alanında değildir. Bu gibi durumlarda teslimiyet, tevekkül ve kanaat gerekir. Bu itibarla tabirimi bağışlayın, bazen ahmak olmak da rahmet olabilir.
Eğer bazı nimetlerin bolluğu insanı şımartıyor veya azdırıyorsa, nimetlerin bazen kısılması da rahmettir. Bu açıdan bakıldığında insanı haktan sapmasını engelleyen ve tekrar hak ve hakikate dönmesini sağlayan ilahi musibet ve şefkat tokatları da rahmettir. “Herkesin, iyilik olarak yaptıklarını da kötülük olarak yaptıklarını da karşısında hazır bulduğu günde (insan) isteyecek ki kötülükleri ile kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Allah kullarına çok şefkatlidir.” (Al-i İmran, 30.) ayetinde buna işaret edilmiştir. En doğrusunu bilen Yüce Allah’tır.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum