Özellikle Şanlıurfa'daki 1 Mayıs törenine katılmak için, Maraş Elbistan'dan yola çıkarak Urfa'ya gelmekte iken, trafik kazası geçirerek hayatını kaybeden işçilere Allah'tan rahmet, yakınlarına da sabırlar diliyorum.
Elbette 1 Mayıs; ideolojik ve seküler dünyaya ait bir kavram; sol literatüre ait.
1 Mayıs, sermayeye karşı işçi sınıfının mücadele ve hedeflerini mündemiçtir.
Günümüzde neredeyse tüm değerler ve kavramlar; içi boşaltılarak, kendi anlamlarından koparılmış ve dejenere olmuşlardır. 1 Mayıs için de aynı durum söz konusu.
1 Mayıs’ın anlamı; İşçi sınıfının, sermayeye karşı mücadele günüdür. Ancak ortada bir işçi sınıfı kalmadığı için; herkes kendince 1Mayıs’ ı sahiplenerek, o günde çeşitli etkinlikler tapmakta ve kendince güne anlamlar yüklemektedir. Ya da 1 Mayıs’ı fırsat bilerek, yapıcı niyetlerle, işçilere ve çalışan kesimlere destek olmak, kendisi de çalışan ise haklarını, taleplerini dillendirmek, emekçilerle dayanışmak ve emeğe saygı duyma sorumluluğu hissi ile etkinliklere katılmakta veya günü kutlamakta ve sahiplenmektedir.
Ancak esastan bir bozulma ve anlam kaymalarının, 1 Mayıs ile örtüldüğü fark edilmemektedir.
İşçi, emek, sermaye gibi kavramların günümüzde neye tekabül ettiği, etmesi gerektiği, üzerinde konsensüs sağlanmadığından, emeğe ve haklara dair bir bilinçlenme ve birleşme de gerçekleşememektedir.
Kapitalizm, olduğu yerde ve daha organize olmuş bir şekilde duruyor. Ancak, örgütlü ve sermaye karşısında sahici söylemlere sahip bir işçi kesiminden söz etmek mümkün değildir.
En çok kapitalistlerin 1Mayıs'ı kutlamak için öne atıldıkları böylesine İronik bir süreçte; işçi sınıfı olmadığı gibi; gerçek anlamda sol da kalmamıştır. Hal bu olunca; solcu olmayanların ve işçi sınıfına mensup olmayanların da 1 Mayıs ile ilgili görüş beyan etmeleri veya 1 Mayıs vesilesiyle emeği ve emekçileri destekleme ve küresel sermaye tahakkümüne karşı beyanlarda bulunmaları anormal karşılanmamaktadır.
1 Mayıs; savaşların, işgallerin, ablukaların, ambargoların, darbe teşebbüslerinin, vekalet savaşlarının, yüksek enflasyon ve pahalılığın, varlık içinde kıtlığın, en adaletsiz ve acımasız paylaşım ve bölüşümlerin yapıldığı, Kapitalizmin altın çağını yaşadığı bir döneme denk gelmektedir. Dindarların, hakkını arama yerine; şükretmeyi; politikacıların ise bir simit ve bir çayla geçinerek tasarruf yapılmasını önerdikleri bir süreçte yaşandı ve geçtiği bu yılki 1 Mayıs.
1 Mayıs aynı zamanda sol’un kapitalizme "la" demesiydi.
Oysa Bugün ne İslamcıların önemli bir kesimi; imanlarının temelini oluşturan la’ yı gerçek anlamda ifade edebiliyorlar ne de sol’un önemli bir kesimi; sermaye tahakkümüne, küresel emperyalizme ve onun tecessüs etmiş örgütlülüğü olan ABD'ye karşı la’ yı kullandıklarından, sahiplendiklerinden söz edilebilir. Dolayısıyla Amerikancı İslamcılık ile birlikte artık Amerikacı sol’ da varlık kazanmıştır denebilir.
Kapitalizm, neo-liberalizm, emperyalizm hem yeni kavram ve yöntemler üreterek hem de karşı cepheyi kontrol altına alarak 'Muzaffer' yürüyüşünü sürdürmekte; 1 Mayıs' ta yapılanlarla alay etmek ve eğlenmek maksadıyla yapılan törenlere katılmakta ve katkı sunmaktadır. Eskiden olduğu gibi; endişelenmemekte, işçi ve emeğe dair bir kaygı duymamaktadır.
Oysa her türlü değerin araçsallaştırıldığı günümüzde özgür ruhlar ve erdemliler; direnmeye devam ediyor. Onlar; sol cephenin yıkıldığı bu devirde, 1 Mayıs'ta da dikkat çekici argümanları, kavramları hatırlatmak; her şeye rağmen emeğin saygın bir değer olarak kalması için çaba sarf etmektedirler.
Onlar; sermayenin küresel tahakkümüne karşı; bilinçli ve birlik içinde davranarak bir mücadele verilmesi gereğini haykırmaya devam etmektedirler. İşte Mayıs' ta yapılabilecek olan budur.
Bu durumda 1 Mayıs "kutlanırken"; aslında neler olduğuna bakmak önem ve anlam kazanmaktadır.
1 Mayıs kutlanırken; Venezuela'da kapitalizmin en büyük elebaşı Amerika Birleşik Devletleri bir darbe girişimiyle meşguldü. Küresel sermayeye teslim olmayan ya da itiraz eden diğerleri gibi Venezuela halkı da direnmekteydi ve şimdilik haydudu durdurmayı başardılar ama tehlike devam etmektedir.
1 Mayıs kutlanırken; Yemen'de çocuklar yine Amerika ve batının verdiği bombalarla bombalanmaktaydı ve oradaki çocukları aç bırakma ambargosu ve abluka devam etmekteydi;
1 Mayıs kutlanırken; Suriye'de aynı durum devam etmekteydi. Türkiye ise Amerika'nın pençesinden kurtulmaya ve girdiği bağımsızlık yolunda mücadeleye devam etmekteydi.
1 Mayıs kutlanırken; İran'a yapılan baskılar arttırılmaktaydı.
Libya da çatışmalar alevlendirilmekteydi. Arakan'daki durum, Doğu Türkistan'daki durum, Gazze’deki durum ve daha dünyanın birçok yerinde mazlumlar ezilmekteydi ve bir çay simit tartışmaları devam etmekteydi.
1 Mayıs kutlanırken; genç işsizlik başta olmak üzere işsizlik rakamları tavan yapmaktaydı.
1 Mayıs kutlanırken; mevsimlik işçi aileler, çocuklarıyla beraber bir kısmı gitmiş, bir kısmı gitmeye devam etmekteydi.
1 Mayıs kutlanırken; iki üniversite bitirmiş gençlerin dahi asgari ücretle iş bulma olanaklarının kısıtlı olması durumu devam etmekteydi.
1 Mayıs kutlanırken; Bayram kredisi reklamlarına ramak kalmış; yaklaşan Ramazan dolayısıyla "Müslüman" aile tipinin rol aldığı Cola reklamı, çoktan ekranlarda yerini almıştı bile.
1 Mayıs kutlanırken; insanlar geçim sıkıntısını iliklerine kadar yaşamaya devam etmekteydi.
1 Mayıs kutlanırken bankalar en yüksek karlarını tahsil etmeye deva etmekte; “işçiler” ise diğer dar ve sabit gelirliler veya işsizler gibi kredi ve kredi kartları borçları ile boğuşmaya devam etmekteydi.
1 Mayıs kutlanırken; dünyadaki 26 zenginin varlığının, dünyanın geri kalan zenginliği ile eşit olduğuna dair rapor, kimseden bir tepki görmeden, yayımlanmıştı.
Sonuç olarak belirtmek isterim ki; İslam'dan başka emeğe değer veren, sermayeyi sınırlayan ve güç olmasına itiraz eden, doğal/fıtrî bir olan başka bir sistem veya reçete mevcut değildir.
Zira İslam; Küresel haydut/hırsız, saldırgan, Emperyalist kirliliklerden ve sapkınlıklardan kısacası bu gidişattan, insanlığı kurtarabilecek bir söylem barındırmaktadır.
İslam; Neo-Liberalizm, Sekülerizm, Demokrasi, Seküler kaynaklı insan hakları, Kapitalizm ve Hedonizm’e; Emperyalizmin temsilcileri olan; ABD, İngiltere, AB, İsrail ve diğer küresel Kolonyalist odaklara; tüm ideolojik ve saldırgan, kibirli j ve jakoben/benmerkezci söylem ve politikalara karşı; ilahi, insani ve adaletli bir direnmeyi önermektedir. Bu cephe; direnen Müslümanları ve dini/ideolojisi ne olursa olsun; tüm mazlumları içine almaktadır.
İslam; her türlü küresel zorbalığı ve onun köksüz müktesebatını tümden reddederek; İslam'ın; Barış, Adalet/Hukuk, Emek, hakça bölüşüm, Vicdan, Merhamet, Fıtrat/doğal/yaratılış/ ekolojik değerlere önem vererek; insani değerlerle sarılma bilinci ve bu bilinciyle, bu safta bir karşı koymaya çağrıyı barındırmaktadır.
Emperyalist sistemin ayaklarından biri liberalizm ise diğer önemli ayağı da demokrasidir; o yüzden Demokrasiyi de sorgulamamız gerekmektedir.
Çünkü demokrasi; küresel anlamda zengin ve fakir arasındaki bu haksız paylaşımı ve bu uçurumu gidermemiş; dünyayı barış içinde ve hukuka dayalı bir yaşama kavuşturamamıştır. Nerede zayıf bir toplum veya kendini haydutluğa teslim etmek istemeyen bir ülke varsa; oraya “Demokrasi götürme” söylemi eşliğinde; milyonlar katledilmiş, savaşlar çıkarmış, işgaller gerçekleştirmiştir.
İslam; sermayenin değil; Allah’ın kulu olmamızı ister.
“İnsana emeğinden başkası yoktur” (necm 39)
Selam ve dua ile.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum