Muhterem Kardeşlerim…
Namaz kıldıktan sonra da istiğfar ediyoruz. Öyleyse her iyilik ve ibadetten sonra da niçin suç işlemiş gibi korkup istiğfar ediyoruz diye düşünmek doğru olmaz.
Efendim;
İnsan bütün taatlarını, ibadetlerini kusurlu bilmeli, hakkıyla yapamadığını düşünmelidir!
Ebu Muhammed bin Menazil hazretleri buyurdu ki:
“Allahü Teâlâ, Al-i İmran suresinin 17. âyetinde, sabredenleri, sadıkları, namaz kılanları, zekat verenleri ve seher vakitlerinde istiğfar edenleri meth buyurdu. Hepsinden sonra, istiğfar edenleri bildirmesi, insanın her ibadetini kusurlu görüp, daima istiğfar etmesi içindir.”
Cafer bin Sinan hazretleri de buyurdu ki:
"İbadet yapanların kendilerini beğenmeleri, fâsıkların günahlarından daha kötü ve daha zararlıdır."
Bir iyilik ve ibadet edince de dört yerde korkmak gerekir:
Birinci korku, insan bir iyilik işleyince veya bir ibadet edince, o iyilik ve ibadetin kabul edilip edilmediğinden endişe edip korkmalıdır! Çünkü Kur'an-ı Kerimde mealen buyuruluyor ki:
“Allahü Teâlâ ancak müttekilerin [takva ehlinin] amelini kabul eder.” [Maide 27]
İkincisi, riyadır. İhlassız amellerin kıymeti yoktur. İyiliği sırf Allah rızası için mi yaptım, yoksa başka bir menfaat düşündüm mü diye korkmak gerekir. Ancak ihlasla yapılan ibadetin kabul edileceği yine Kur'an-ı Kerimde bildiriliyor. (Beyyine 5)
Üçüncüsü, yapılan iyilikleri, ibadetleri zarara uğratmadan yerine teslim edebilme korkusudur.
Kötülükler, günahlar, iyiliğe zarar verir. Şu halde, iyiliği, ibadeti zarara uğratmadan yerine götürmeye çalışmalıdır!
Âyet-i Kerimede mealen buyuruluyor ki:
“Bir iyilik getirene on katı verilir.” [Enam 160]
Dördüncüsü, yapılan iyilikle rezil olma korkusudur. Başkalarınca iyilik sanılan şeyler, belki de art niyetle yapılmış birer kötülük olabilir. Yapılan iyiliklerin, zararlardan korunarak başarıya ulaşıp ulaşmayacağından da korkmalıdır!
Âyet-i Kerimede mealen buyuruluyor ki:
“Başarmam ancak Allah’ın yardımı iledir.” [Hud 88]
Allah’ın yardımına kavuşmak için de, Onun emirlerine uyup, yasak ettiklerinden kaçmak gerekir.
Kötülük veya herhangi bir günah işledikten sonra pişman olmak ve iyilik ve ibadet etmeye devam etmek gerekir.
Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki:
“Bir günah işleyince hemen arkasından bir iyilik yap, bir sevap işle ki onu mahvetsin!” [Beyheki]
“Nerede, ne halde bulunursan bulun, Allah’tan kork ve kötülüğün akabinde bir iyilik yap ki onu yok etsin!” [Tirmizi]
Âyet-i Kerimede de mealen buyuruluyor ki:
“Elbette hasenat, seyyiatı yok eder.” [Hud 114]
[Hasenat, her çeşit iyilik, seyyiat, her çeşit kötülük]
İnsan bütün taatlarını, ibadetlerini kusurlu bilmeli, hakkıyla yapamadığını düşünmelidir! Çünkü, “Allahü Teâlâ, Âl-i İmran suresinin 17.âyetinde, sabredenleri, sadıkları, namaz kılanları, zekat verenleri ve seher vakitlerinde istiğfar edenleri meth buyurdu. Hepsinden sonra, istiğfar edenleri bildirmesi, insanın her ibadetini kusurlu görüp, daima istiğfar etmesi içindir. İbadet yapanların kendilerini beğenmeleri, fâsıkların günahlarından daha kötü ve daha zararlıdır” buyurulmaktadır. (M.Masumiyye)
İnsanlar, ibadetlerini kusurlu bilmeli, hakkıyla yapamadığını düşünmelidir ve tevbem kabul oldu mu diye düşünmemelidir. Ancak kabul edildiğine dair alametler görülebilir.
Bu konuda İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki:
Tevbenin kabul edildiğine dair alametler vardır. Böyle bir kimse,
1- Tevbe ettiği günahlara meyletmez.
2- Her yerde, her zaman Allahü Teâlâ’nın kendisini gördüğünü bilip günah işlemekten utanır.
3- Fâsıklardan kaçar, salihlerle beraber olur.
4- Dünya malına tamah etmez. Ahiret için çalıştığını az görür.
5- Farz amelleri aksatmaz.
6- İşlediği günahları hatırladıkça üzülür ve istiğfar eder. Bütün azalarını günah işlemekten muhafaza etmeye çalışır.
Böyle bir kimsenin tevbesi kabul edilmiş demektir.
Kur'an-ı Kerimde mealen buyuruluyor ki:
“Elbette, Allahü Teâlâ, tevbe edenleri de, temizlenenleri de sever.” [Bekara 222]
Allahü Teâlâ cümlemizi her ibadetini kusurlu bilip, her an tevbe istiğfar eden Salih kullarından eylesin. (Amin)
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum