ABD ve Türkiye’nin Suriye konusundaki fikir ayrılığınınartması, 15 Temmuz operasyonu ve ABD’nin, Suriye’de, Türkiye’nin teröristolarak nitelendirdiği kimi güçlere desteğinin devam edeceğini resmenaçıklamasının ardından, Türkiye’de artan saldırılara rağmen Halep’in dekurtarılmasıyla Türkiye’yi, Karlov suikastı da durduramamış, Türkiye, ABD’yidışarıda bırakarak, Rusya ve İran’la birlikte Suriye’de genel bir ateşkes içininisiyatif almıştır.
Türkiye’nin bu hamleleri, ABD başta olmak üzere batıcenahını Türkiye’ye karşı daha agresif hale getirmiştir. İstanbul’daki gecekulübü baskınını bu açıdan ele almak, mevcut konjonktüre göre gayet mantıklıbir yaklaşım gibi durmakta. Bu yaklaşıma göre, bu tarz veya daha farklışekillerde saldırılarla Türkiye’yi Rusya’dan uzaklaştırmak, Suriye’de ABDpolitikalarına döndürmek isteyecekleri beklenmektedir.
Bu saldırılar sadece Türkiye’ye karşı değil; Rusya’ya karşıda yapılmaktadır. Son günlerde Karlov dışında da bazı Rus diplomatların şüpheliölümleri ve hatta Karadeniz’de düşen uçakla ilgili yabana atılmayacak kimiyorumlarda bu ihtimaller üzerinde durulmaktadır.
ABD, Suriye’de Kürt güçlerini desteklediğine göre,Suriye’nin bölünmesi ya da Federal bir yapıya dönüşmesi halinde, KuzeySuriye’deki oluşumu da destekleyecektir gibi bir tez ön plana çıkmaktadır.Türkiye ise böylesi bir durumu istememekte, Suriye’nin Kuzeyinde Sığınmacılariçin tampon bir bölge oluşturmaktan yana bir fikir öne sürmektedir.
Ayrıca Türkiye, Kuzey Suriye’de hakim güçlerin bir koridoroluşturmasına karşı çıkmakta, bu güçlerin Fırat’ın batısına geçmemesini hattaFırat’ın doğusundan da temizlenmesi gerektiği yönünde bir politikaizlemektedir.
Türkiye, bu güçleri terörist olarak nitelendirirken; ABD, bugüçleri desteklemeye devam edeceğini belirtmekte, omuzdan atılan silahlarvererek de desteğini göstermektedir.
Başka bir deyimle ABD, Türkiye’yi Suriye’de yarı yoldabırakmıştır. Türkiye, tam da bu yol ayrımında Fırat Kalkanı harekatını başlattıve bölge ülkeleriyle işbirliğine yöneldi.
Şimdi yeniden ilk hatalardan bahsetmenin yararıolmayacağından, bundan sonra, bölgesel bir huzur ve barış ortamı sağlamanınyollarını aramanın daha sağlıklı bir yaklaşım olacağını söyleyebiliriz.
Bu konuda, bölgeyi, Türkiye’yi nasıl bir geleceğin beklediği,önümüzde ne gibi riskler olduğu ve gerek toplum gerekse de hükümet olarak hangiadımların atılmasının yararlı olacağı gibi konuları irdelemenin yararlı olacağısöylenebilir.
ABD ve İngiltere’nin bölgeyi yüz yıl daha sömürme niyetiartık gizli değil. CİA’nın bu günlerde ‘tek şansımız şii-sünni çatışmasıçıkarmak’ şeklindeki açıklamaları aklı selim insanlara gerçek dışı gelse bile,İçimizdeki, toplumumuzun zihnine din diye kazınan IŞİD zihniyetindenkurtulmadığımız sürece bu riski göz ardı etmemeliyiz.
Önümüzde önemli riskler var. Batı medyası, Reınasaldırısının ardından, Türkiye’nin giderek Pakistan’a benzer bir görünümebüründüğünü yazdı. Bu, aslında objektif bir yaklaşım değil zira Avrupa’nıngöbeğinde de bu tür eylemler yaşanmakta. Öyle ise amaç nedir, bu haberin amacıne olabilir?
Amaç gayet açık. Bu bir algı oluşturma, niyet açık etmegirişimidir. Türkiye, kaos ortamına sürüklenmek isteniyor. Bunu, iç dengelerikullanarak yapmaya çalışacaklar.
Türkiye batının dış saldırıları ile karşı karşıyadır. İstikrarsızlaştırılarakdış müdahaleye uygun hale getirilmek istenmektedir. Türkiye'de yapılan şiddetve terör eylemlerinin tamamına yakını da zaten dış saldırıdır.
Yakın bir zamanda, iktidara yönelik çeşitli kesimlerdenülkeyi ne hale getirdiniz sesleri yükselmeye başlayacaktır muhtemelen.
Yapılan terör eylemleri, şiddet eylemleri veprovokasyonlarda toplumun fay hatları, sinir uçları tercih edilmekte, bazıkesimlerin birbiriyle çatıştırılması hedeflenmekte. Bunu çok deneyeceklerimuhakkak.
Hükümet olarak da, halk nezdinde de bu tür oyunlara karşıuyanık olmak gerekli olmakla beraber yeterli değildir. Hükümetin iç barışayönelik daha somut adımlar atması oldukça önemlidir.
Yeni anayasa çalışmaları bu bağlamda bir fırsatadönüştürülebilir.
Ayrıca, sosyal devlet anlayışı ve vatandaşı önceleyenpolitikalarda tatmin edici bir gelişme yaşanmamakta, toplum ekonomik anlamdakötüye gitmektedir. Gelir dağılımı adaletsizliğine yönelik ciddi reformlaraihtiyaç duyulmaktadır.
Toplum olarak, kışkırtıcı medyaların yönlendirmelerine,kamplaştırıcı ve ötekileştirici söylemlere karşı dikkatli ve uyanık olmadurumunu sürdürmeliyiz.
Kendine alim de dese, bunlardan sadır olan, şii/alevikesimlere/ülkelere veya İslam dışı yaşam tarzını benimsemiş kişilere karşınefret söylemlerine itibar edilmemelidir.
Zorlu bir süreçten geçildiği ve aynı gemide bulunduğumuzbilinciyle, haklı olduğumuz veya haklı olduğumuzu düşündüğümüz ama bu aşamadaısrarla gündeme getirilmesinin gemiye zarar vereceği meseleleri daha dikkatlibir dil kullanarak konuşmalıyız.
Batıya sırtımızı döndük, daha doğrusu batı bize sırtınıdöndü. Bu süreci özgürlüğümüz yönünde bir fırsata çevirmek istiyorsak, bu zorlusüreçte daha çok öleceğimizin de bilincinde olmalıyız.
Rabbim, mazlum coğrafyaları, ABD, İngiltere, İsrail, AB vediğer tüm emperyalist blokun, NATO, Gladyo gibi küresel terör örgütlerininşerrinden korusun.
Birbirimize düşmeyeceğiz.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum