Reklam Alanı

BİR İKİNDİ VAKTİYDİ

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Onikiler mahallesinin, mana kokan o eskimez Ahmediye Cami’nin imamı, başka biryere tayin olunalı daha birkaç ay olmuştu… Cami’de, İmamlıktan emekli olanAbdurrahmanhoca fahri olarak görev yapmaktaydı… Ara sıra Molla Salih Hoca da(Allah rahmet eylesin), cemaate namaz kıldırdığı oluyordu… 1991 yılınınsonbahar mevsimiydi. Ağaçlar yavaş yavaş, yapraklarını döküp; adeta çetin kışmevsimine hazırlık yapıyorlardı… Kadim şehrin o sıcak ve bulatıcı havasıgitmiş, yerini serin ve yüzleri okşayan ılımlı ve meltem kokan bir havayabırakmıştı! Taşıve toprağıyla tarih kokan, kadim Mezopotamya coğrafyasının ipek yolu güzergâhındakurulu bulunan bu Şehir’e; taşınalı daha ikiyılı bile olmamıştı Seyyid Abdurrahman’ın… Daha önce pek bilmediği bu kadimŞehir’e, köy ortamından çıkıp aniden şehirli olup; çevreyi bilmeyişi, onufazlasıyla üzmüş ve köydeyken Hocaları ve arkadaşlarıyla o duvarları ve hacmiküçük ama mana dolu Kur’an kursunda; kurdukları ders halkalarının unutulmazanları adeta burnunda tütüyordu Seyyid Abdurrahman’ın… Dedimya, Seyyid yabancısıydı bu kadim Şehrin ve insanlarına… SSCB’den kopup vebağımsızlık mücadelesi veren Türki Cumhuriyetlerinin yanı sıra; Afganistan veÇeçenistan Mücahidlerinin Ruslara karşı verdikleri destansı mücadeleninolduğuyıllardı… Şehir’de, Müslümanların verdikleri mücadeleye destek amaçlı; sık sıkmitingler ve konferanslar veriliyordu… Seyyid Abdurrahman, tüm zorluklararağmen hemen hemen kaçırmamaya özen gösteriyor, adeta içinde kaynayan sevda veaşk kazanında kaynayıp duruyordu… Pek kimseyle hemhal olamıyordu, çünkü davaikliminde onu anlayacak, onunla dertleşecek ve içinde birikmiş olduğu yıllarınhasretlerini keşfedecek birini tanımıyordu… Birara birkaç vakıf ve derneğe takılır Seyyid Abdurrahman!Ama girer girmez oradagörevli olanların, dağıttıkları broşür ve kendilerine özgü dinlettiklerikasetleri görünce hemen soğuyup; buralar sana göre değil, buralarda dava aşkıdeğil, heva ve heves rüzgârları esmekte deyip geri dönüyordu… Belirli birmesleğinin olmayışı, onufazlasıyla sıkıyor, birçok imkân ve faydalı şeylerdenmahrum bırakıyordu… Evli barklı, iki tane küçük çocuğu olup da mesleği olmayanbir babanın; yabancısı olduğu şehir ortamındaki şaşkınlığının ne denliolacağını; aynı duyguları yaşayandan başkası anlayamazdı tabi! “HikmetMüminin yitik malıdır”kavl-i şerif mucibince; adeta kaybettiklerini arıyor veyok mu beni anlayacak biri diye içi içini yakıyordu! Tam da ye’sin ümide galebeçalacağı bir andı ve: “Evet, bir ikindi vaktiydi! Abdurrahman hoca, her zamanki gibi o Davudi sesiyle ikindi ezanını okumuş ve dinleyenleri mest etmiştiadeta. Cemaat namazını kılmış ve yavaş yavaş dağılıp evlerine gidiyorlardı…Seyyid Abdurrahman en sona kaldı, Abdurrahman Hocayla ve yanındaki, o zamanlaryaşı otuz civarında tahmin ettiği seyrek sakallı, şalvarlı, 1,70 cm. boylarındaolan gençle musafaha yapıp namazlarının kabul olması için temennide bulunmuştu. Gençdediği kişi, Abdurrahman hocaya olan benzerliğinden dolayı; onu hocanın oğluzannetmişti. Fakat Abdurrahman hoca çıkıp gittikten sonra, gencin kalıp ve onadoğru gözlerinin içine bakarcasına; cami hücresinde biraz oturalım mı demesirahatlatmıştı bir nebze de olsa? Gencin (meğerki tayin olunmuş yeni imamdı) onabiraz oturalım mı demesi anını ömrü boyunca hiçbir zaman unutmayacağını hervesileyle söyleyecekti Seyyid Abdurrahman arkadaşlarına. Oda olur dedi ve gidenhoca sizin babanız değil miydi dediğinde; genç, hayır alakası yok, ben bu caminintayinolunmuş yeni İmamıyım diye cevapladı… Evet, oturdular ve biraz hasbihaldensonra; hocanın başka bir şehrinbir köyünde yıllarca İmamlık yaptıktan sonra,buraya tayini çıktığını; gazeteve dergilerde köşe yazarlığıyaptığını ve kitapyazarlığının olduğunu öğrenir Seyyid Abdurrahman… Okısa sohbette, ama Seyyid Abdurrahman için yeni bir Milad olacak sürede; Tevhid’den,Uhuvvetten, Şehadetten, Ümmetten ve İslam coğrafyasındaki çalkantılardanbahsinin yanı sıra, Peygamberlerin (hepsine selam olsun) küfre ve zulme karşıvermiş oldukları mücadelelerinden; ayet hadis ve tatmin edici delillerleanlatması, yıllardan beri aradığı yitiğini bulmanın sevinç ve heyecanıyla;içindeki o çalkantı ve gel git’ lerin, yerini yeni bir aşka, yeni bir heyecanve yeni bir mücadele azmine bıraktığını hisseder Seyyid Abdurrahman… O ikindivaktiydi, dirilmişti adeta içindeki ölü olan hücreler/Dönmemeye azm etmiş,gelen herkes bir bir bu yoldan kaçıp da dönseler! Hakkın yoluna feda olsunvarımız yokumuz demişve çıkmıştı yola/ Mevsimlik heyecan taşıyanlarla gidilmedifazla, onlar kaçınca kervan biraz vermiştik mola!Merak edenlere! Hem SeyyidAbdurrahman, hem de Hocası olan Abdülfettah El-Ensari ikisi de hala hayatta vebaşladıkları günkü gibi devam etmektedirler uğrunda and içtikleri yollarına!Bir dönemin anılarından bir kesit! Selam ve dua ile. 16 Temmuz 2018.
BİR İKİNDİ VAKTİYDİ
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.