Reklam Alanı

Nurculuğun Siyaset İle İmtihanı

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Bir siyasal partiyi sevmek, ona oy vermeye insanları teşvik etmek, onun için çalışmak normal ve anlaşılabilir ama falan partinin “intihap ettiği adayları desteklemek mecburidir ve farz gibi vazifemizdir” demek normal ve anlaşılabilir değil. Bunu söyleyen kim olursa olsun fark etmez. Falan partiye oy vermek küfürdür demekle, farzdır demek arasında herhangi bir fark yok. Biri tefrit diğeri ifrattır. Dün akşam bir nur talebesi konuyla alakalı bir özelden bir mesaj gönderdi. Aynı düşünceleri ve hissiyatı taşıdığım bu mesajı siz kıymetli kârilerim ile paylaşmak istiyorum. “Selamünaleyküm Şahin abi. Bu saatte rahatsız ediyoruz kusur bakmayın ama bir mevzu hakkında istişare etmek ve efkârımızı paylaşma hususunda hatırımıza geldiniz. Hüsnü abi’nin en son açıklamaları hakkında, nasıl düşünüyorsunuz bilemiyorum. Fakat son zamandaki yazmış olduğunuz bazı yazılardan da anladığımız üzere, siyaset ile ilgili bir takım ifadelerde ve lafızlarda sıkıntı olduğunu düşünüyoruz. En son yapılan açıklamadaki bazı ifadeler bizleri çok rahatsız etti. Söyleyecek belki çok şey var ama uzun tutmak istemiyorum. Sizden istirhamım bu konu ile alakadar hakikat namına bir kaç kelam yazıp neşretmeniz. Bizlerin hissiyatı karışıyor. Tashihe muhtaç ve rahatsız olduğumuz hususları zikreden yazımızı da yorumlar kısmına yazmaktansa size atmak arzu ettik. Hüsnü Bayram abi Risale-i Nurda da ifade edildiği üzere Üstadın mutlak varisidir, söylediği her söz bizim için kıymettardır, davaları bizim davamızdır, meşrebimizi ve Üstadın uygulamalarını bu abilerden öğreniyoruz, bizim buradaki ifadelerimiz asla şahsına ve hizmetteki vazifesine karşı değildir, o konuda kelam etmek bizim vazifemiz de değil haddimiz de. Bizim buradaki tespitlerimiz lafız ile alakadar yapılan ve ciddi bir kesim tarafından yanlış anlaşılabilecek ifadeler iledir. 1-İntihap ettiği adayları desteklemek mecburidir. Üstadın hayatını ve Risale-i Nuru incelediğimiz zaman, Üstadın bu tarzda bir mecburiyeti talebelerine şart koştuğu nazar-ı dikkatimi celbetmedi. Süfyan devrinde dahi Üstad Hazretleri bu bir beka meselesidir, bu zatlara oy vermek mecburiyetindesiniz gibi bir ifade kullanmamış. Çözümü siyasette değil iman hakikatlarında aramış. Adnan Menderes’e, göstererek oy atmış ve bunu da İslamiyet namına taraftarız diyerek, akla kapı açıp, kişilerin seçimi, ihtiyarı ile ilgili bir mecburiyet ifade etmemiştir. “…Gördüm ki: Siyaset cereyanlarında hem muvafıkta, hem muhalifte o nurların âşıkları var. Bütün siyaset cereyanlarının ve tarafgirliklerin çok fevkinde ve onların garazkârane telakkiyatlarından müberra ve safi olan bir makamda verilen ders-i Kur'an ve gösterilen Envâr-ı Kur'aniyeden hiçbir taraf ve hiçbir kısım çekinmemek ve ittiham etmemek gerektir…” (16. Mektup) Hiç bir tarafın çekinmemesi ve iman hakikatlarını hem muvafıktaki hem muhalifteki o nurların aşıklarına ulaştırabilmek için hizmet cihetiyle, tarafsız olmak gerektir. Şahsi olarak herkesin taraftarlığı olabilir. Fakat bunu umuma teşmil etmemek ve o görüşü insanlara mecbur kılmamak fikri hürriyetinin iktizasıdır. 2-Farz gibi vazifemizdir. FARZ: Din hususunda icrası vâcib, terki mâsiyet olan Hükm-ü İlâhî. Kur'an-ı Kerim veya Hadis-i Şerifle sâbit olan Cenab-ı Hakk'ın kat'i emri: Şirk koşmamak, iman etmek, namaz kılmak, yalan söylememek gibi... “Hüküm yalnız Allah’ındır.” (Yusuf/40) “Resul size neyi verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının, Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr/7) “Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisa/80) Gibi birçok ayetten anlıyoruz ki, bir mevzuda farz veya haram gibi hüküm koyma yetkisinin Allaha ve “O kendi heva ve hevesiyle konuşmuyor. Söyledikleri kendisine indirilen bir vahiydir.” (Necm/3-4) Ayetiyle, Allah’ın izni ile konuşan Resulüne has olduğunu anlıyoruz ve birinci kısımdaki zikrettiğimiz ifadeler 2 kısım içinde geçerlidir. Ve mevcut hükümeti hayr-ı mahz olarak görüp desteklemek, ﻭَﻟﺎَ ﺗَﺮْﻛَﻨُٓﻮﺍ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻇَﻠَﻤُﻮﺍ ﻓَﺘَﻤَﺴَّﻜُﻢُ ﺍﻟﻨَّﺎﺭُ âyet-i kerimesi fermanıyla: Zulme değil yalnız âlet olanı ve tarafdar olanı, belki edna bir meyledenleri dahi, dehşetle ve şiddetle tehdid ediyor. Çünki rıza-yı küfür, küfür olduğu gibi; zulme rıza da zulümdür. (Mektubat) Sırrınca Allah muhafaza bizlerde zulümlerine ortak olabiliriz. Biz ehvennüş şer nazarı ile bakıyoruz, dolayısıyla az şerri desteklemek farz olamaz. 3- Hizmetin Bekası Bu hizmette sebat etmiş, hizmetin çeşitli safhalarına şahit olmuş birçok hükümet görmüş yaşı büyük abilerin ifadeleriyle de, bizim hizmetimiz siyasi partilere bağlı değildir. “Risale-i Nur ise, Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan'ın semavî ve kudsî hakaikının tereşşuhatı olmak hasebiyle, o yüksek eserlerdeki kıymet, doğrudan doğruya Kur'an’a aittir ve ona bağlıdır.” (İşarat-ül İ'caz, s. 250) Birçok hükümet gelmiş geçmiş fakat her dönemde, her zaman ve zeminde bizim hizmetimiz ve derslerimiz devam etmiştir Elhamdülillah. “İnkılab-ı siyasî cihetiyle dininden havf eden adamın dinde hissesi; beytü'l-ankebut gibi zayıf düşmüş cehalettir, onu korkutur. Takliddir, onu telaşa düşürttürür. Zira itimad-ı nefsin fıkdanı ve aczin vücudu cihetiyle, saadetini yalnız hükûmetin cebinden zannettiğinden; kalbini, aklını da hükûmetin kesesinden tahayyül eder, korkar.” (Münazarat) Sağ kesimden, kahir ekseriyetin taraftar olduğu bir partiye bizlerde İslamiyet cihetiyle taraftar oluruz.”
Nurculuğun Siyaset İle İmtihanı
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.