Son peygamberden sonra din ve dindarlar hiçbir devirde ezilenlerin sığınağı ve barınağı olamadı. Çünkü hiçbir devirde ve hiçbir zaman ezilenler dinden ve dindarlardan o hissiyatı alamadı. Müslümanlara Müslümanlardan daha fazla zulüm yapan kimse yok. Müslüman Müslümana karşı veya Müslümanın düşmanı Müslüman. Dünyaya muayyen bir dinin perspektifinden bakınca manzarayı bütün olarak görmek ve okumak imkansız neredeyse. Çünkü müminler ve kâfirler şeklinde yapılan kesin bir ayrım sahici ve sıhhatli bir hukukun işlemesine müsaade etmez.
Kafir ne kadar iyi bir insan olursa olsun sonuçta yine kafirdir, yine lanetlenmiştir. Aynı şekilde mümin ne kadar kötü bir insan olursa olsun sonuçta yine mümindir, yine makbuldür. Onun için inançlarına karşı dürüst olan dindar bir zihin zulme karşı amasız ve fakatsız karşı duramaz. Zalimin kimliği zulmün kendisinden daha önemlidir ve daha önceliklidir onun için. Evrensel vicdanın sesi olmayı başaramamanın gerçek nedeni bu. Topluluklar, müesses yapılar, cemaatler, tarikatlar zulmün kendisiyle ilgilenmezler, kendilerine yapılması ile ilgilenirler sadece. Bunun da nedeni ateşin kendilerine dokunması.
Herhangi muhafazakar bir topluluğun zalimin kimliğine bakmadan, konjonktürel davranmadan kimden gelirse gelsin ayrım yapmadan zulme karşı çıktığını, zulmü kınadığını göremezsiniz. Mesela bazı kitapların sadeleştirilmesi karşısında yerleri gökleri inleterek kükreyenlerin çevrelerinde yaşanan onca acıya ve trajediye karşı sessiz kalmaları bunun en ibretamiz örneklerinden biri. Şu an Hılful Fudul ruhunu temsil ve temessül eden tek bir İslami cemaat ve tarikat yok. Topluluğun menfaatleri her şeyin önündedir çünkü. “Zalim bizdense ben bizden değilim” diyecek kaç er kişi ve er cemaat var? Er kişi belki var ama er cemaat eminim yok.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum