Allah’ınyasakladıkları için kullanılan “haram” kelimesi, Arapçada “saygın, hürmetelayık” anlamına da gelmektedir. Zaten saygınlık, saygın olmayan bir şeyeyapılan muamelenin yasaklanmış olması demektir. Türkçede saygı anlamındakullanılan “hürmet” kelimesi de aynı “haram” kökünden gelmektedir.“Haramkılınan” anlamındaki “Muharrem” kelimesi, ay hesabına göre düzenlenmiş olan hicrikameri yılın ilk ayıdır.
Kameri takvim,Müslümanlar için büyük öneme sahiptir. Her şeyden önce oruç, Ramazan ve Kurbanbayramları, hayırlı geceler gibi önemli ibadet ve günlerimiz, kameri takviminiçindedir. Ne yazık ki birkaç yaşlıbüyüğümüzden başka bu takvimi takip eden kalmamış görünüyor. Kameri aylarınisimlerini bilmeyenler çoğunluktadır. Hicri yılbaşı geliyor, çoğumuzun haberibile olmuyor.
İslam öncesindeinsanlık tamamen bozulmuş olsa da, Allah’ın hükümlerinden beşere hayat sunanbir takım kalıntıları bulunuyordu. Onlardan biri de Muharrem ayının hürmetiydi.Bu ayda kan dökmenin haram olduğu kabul edilirdi. Muharrem ayına girildiğinde,her türlü saldırı, baskın ve savaşlara son verilirdi.
İslam’dan önceki Araplar arasında saygıduyulan ve haram aylardan sayılan Muharrem, hadis-i şeriflerde “Şehrullah:Allah’ın ayı” unvanıyla nitelendirilmiş ve gerçek saygınlığınakavuşturulmuştur.
İslam’dan öncesavaşlar, saldırılar, yağmacılık ve soygunlarla keşmekeş bir hayat sürenArabistan toplumu, Kur’an ifadesiyle “ümmî” yani okuryazar olmayan birtoplumdu. Düzenli bir devlet yapısına sahip olmadıkları gibi, düzenli birtakvimleri de bulunmuyordu.Savaş ve her türlü baskınların yasak olduğu haramayları biliyorlardı ama istedikleri zaman haram ayların yerlerini değiştirerekher türlü şenaati işliyorlardı. Nesi’ adı verilen bu tutum, Kur’an-ıKerim’de şöyle yerilmektedir: “Nesi’, (Haram ayların yerini değiştirme),ancak küfürde ileri gitmektir. Kâfirler bununla sapıklığa düşüyor ve Allah'ınharam kıldığı süreyi denkleştirmek için onu bir yıl helâl, bir başka yıl daharam kabul ediyorlar; böylece Allah'ın haram kıldığı şeyi helâl sayıyorlar.Kötülükleri onlara işte böyle hoş görünüyor. Kâfirler güruhunu Allah hidayeteerdirmez.” (Tevbe,37)
İslam öncesidönemde, hem ay hesabı hem de güneş hesabının bir arada kullanılmasından oluşanbir takvim revaçtaydı. Söz konusu bu takvime göre, Kameri ayların isimleri aynenkullanılıyordu ama senede 13 ay bulunuyordu.Çünkü ay hesabına göre bir yıl,güneş yılından on gün eksik olduğundan ayların yeri sürekli değişir. Araplar buayları sabitleştirmek için, her biri 28 gün olan 13 aylık yıl hesabınıkullanıyorlardı. Bu durumu ayların isimlerinden de anlamak mümkündür. Örneğinkameri aylardan olan Ramazan ayı “Ramda’” kökünden olup “aşırı sıcaklık”anlamındadır. Çünkü Cahiliye döneminde Ramazan ayı her zaman temmuz ayındabulunuyordu. Sıcakların fazlalığından ötürü bu isim verilmişti. Aynı şekildepeygamber (ASV)’ın doğduğu ay olan Rebiu’l-evvel ayının ismindeki Rebi’ kelimesi“bahar” anlamındadır. Peygamber (ASV)’ın doğumunun miladî takvimle 20 Nisanolarak tespit edilmesi de Rebiu’l-evvel ayının anlamıyla uyumlu olarak baharayı olduğunu doğrulamaktadır.
Kur’an-ı Kerim,güneş ve ay hesabını birbirine karıştırıldığı 13 aylık hatalı takvimuygulamasına son verdi. Nazil olan ayette şöyle buyruluyordu: “ŞüphesizAllah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında aylarınsayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, dosdoğru dindir.Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin. Müşrikler nasıl ki sizinle topyekünsavaşıyorlarsa, siz de onlara karşı topyekün savaşın. Bilin ki, Allah takvasahipleriyle beraberdir.” (Tevbe,36)
İslam dini namazvakitlerinde, tarım ürünlerinin öşründe ve hayvanların zekâtındagüneş hesabınıesas almıştır. Çünkü namaz vakitleri güneşin doğuşu batışın itibariyledir;zekâta tabi bu iki tür servetin zekâtı ise senenin muayyen mevsiminde,hasatzamanında verilir. Zekât verilecek ay gün değişebilir ama sene güneş senesidir,değişmez. Oruç, hac kurban, ticaret mallarının zekâtı gibi ibadetlerde ise ayhesabıyla olan kamerî takvimi esas almıştır. Kur’an-ı Kerim bununla ilgiliolarak,“Sana, hilâlleri soruyorlar. De ki: “Onlar, insanlar ve hac içinvakit ölçüleridir.” buyurmuştur. (Bakara,189)
Sahabe arasında “Hicrettenönce veya sonra, hicretten şu kadar yıl önce ya da sonra” şeklinde tarihbaşlangıcı olarak gayr-ı resmi kullanılan Hicret, Hz. Ömer döneminde Hz.Ali’nin teklifiyle sahabe şurasında oy birliğiyle resmen tarih başlangıcıolarak kabul edildi. Hicret yılından başlatılan ve ay hesabına göre düzenlenHicrî takvim kullanılmaya başlandı. Eskiden beri yılın ilk ayı olarakkullanılan ve hadis-i şeriflerle de daha çok saygınlık kazanan Muharrem ayınında yılın ilk ayı olarak devamına karar verildi.
Yeni Hicrî yılıntüm Müslümanlar için hayırlara vesile olmasını niyaz ederim.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum