Reklam Alanı

AYDINLIKTAN KARANLIĞA KAÇMAK

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Her şey zıddı ipe biliniyor bu doğru, öyleyse insanoğlu ne diye aydınlık dururken, karanlığa doğru kaçmakta? Evet, her şeyin zıddıyla bilindiği hakikati, herkesin malumu olsa gerek. Aydınlığın zıddı karanlık, güzelin zıddı çirkin veya kötü, gecenin zıddı gündüz, sevginin zıddı nefret, sevabın zıddı günah; iyiliğin zıddı kötülük, ıslah etmenin zıddı ifsat etmek, gerçeğinde olduğu gibi, şu dar-ı dünyada önümüzde iki yol vardır. Biri aydınlık ki, hakkın yoludur. Diğeri karanlıktır ki, batıl ve dalalet yoludur. Aydınlığa gönül verenler, karanlığa dönüş yapmayı ölümle eş değer hatta daha şiddetli bildikleri için ondan, ateşten kaçtıkları gibi kaçarlar ki, zaten karanlık ateşe çıkan yolun ta kendisi değil midir? Fakat karanlığa alışanların, gözleri basiretleri ve şuurları kapanıp köreldiğinden dolayı; aydınlıktan daima kaçmayı kendileri için marifet addederler. Halbuki karanlık, her türlü nahoş şeylerin koşullandığı yer olması hasebiyle; orayı mesken tutanlar, her kötülük ve çirkinliğe dalmaya, buluşmaya, içine düşüp boğulmaya mahkumdurlar. Çünkü, karanlık dipsiz bir dartadır, ona dalan boğulur. Mesela, bal arısı ile kara sinekten bir misal verelim!... Şöyle cam bir kavanozun içine bal arısı ile sineği köyün, kavanozun ağız tarafına tatlı ama rengi köyü bir şeyler yerleştirip ve kavanozun ağız tarafı karanlığa gelecek şekilde, alt tarafını da yukarıya bakacak pozisyonda çevirin. Bal arısı, aydınlığın olduğu tarafa yönelirken, sinek ise kavanozun karanlık tarafına doğru gidecektir. Ve oradaki şeylerden yemeye başlar, iyi kötü ayırt etmeden bulduğuna konup iğnesini batırır ve mikroplarla içli dışlı olur. Ama bal arısı, aydınlığa yönelirken, çıkış yolunun olup olmadığına bakmaksızın çıkışı zorlar. Çünkü o biliyor ki, aydınlığın olduğu tarafta daima temiz ve güzel şeylerin olduğunu. Hiç dikkat ettiniz mi bilmiyorum, bir bal arısını kızdırmaya bakın, sizinle nasıl uğraştığını göreceksiniz. Hatta son çare olarak, ölümünü göze alıp iğnesini size batırır ve ölür. İşte aydınlık ile karanlığın misali, bal arısı ile sineğin; iki zıt tarafta tercihlerini kullandıkları gibidir. Peki, insanoğlu aydınlığın olduğu yerde, neden bu kadar karanlığa heveslidir acaba? Çünkü karanlıkta, başlangıcında tatlı görünen şeyin aslında bataklığa ve çirkefliğe çıkan bir yol olduğunun iyice idrak edilmemesidir. Siz hiç bal arısının pisliğin olduğu yerlere konduğuna şahit oldunuz mu? Kesinlikle hayır, çünkü bal arısı, yaratılışı gereği; Rabbinden aldığı ilham ile, Kâinat sofrasında bulunan en temiz, en şifalı ve en güzeline konup onu insanlara ikram eder. Sineğe gelince, zira o, temiz kirli olduğunu ayırt etmeksizin önüne gelen her çöplüğün ve pisliğin üzerine konup iğnesini batırır. Tabidir ki, Aziz ve Celil olan Rabbimiz; hiçbir şeyi boş yere yaratmamıştır. Lakin, sineklerin bol olduğu yerlerde hastalıkların neden revaçta olduklarını da tefekkür etmek lazım. Bir dönem bizim Şanlıurfa da, şark çıkanı diye; insanların yüz ve el bölgelerinde çıkan bir cilt hastalığı vardı. Yıllarca yanaklarında, burunlarında malum çıbanla gezen insanların varlığına şahit olduk. İşte o da bir insanı tefekküre sevk eden, bir misaldir. Aydınlıktan kaçan, karanlığa gömer ki; karanlığın sonunda zillet var, züll var, çıkmaz yol var. Ama aydınlığı tercih edene gelince; aydınlığa giden yolda, bir kısım engel ve barikatlar olsa da, nihayetinde esenlik ve inşiraha çıkar... Kalın sağlıcakla efendim…
AYDINLIKTAN KARANLIĞA KAÇMAK
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.