Muhterem Kardeşlerim…
Dinimizde kadın ve erkeğe farz olan ilimler vardır.
Dinimizde farz olan ilimler ikiye ayrılır: Farz-ı Kifaye, Farz-ı Ayn olan ilimler.
Dünya işlerini tanzim için gereken tıp, ziraat, terzilik, siyaset gibi ilimler, Farz-ı Kifayedir.
Bu ilimleri bilen kâfi miktarda insan varsa, diğer insanların bu ilimleri öğrenmesi farz olmaz. Yani bu ilimleri bilmediği için diğer insanlar mesul olmazlar.
Farz-ı Ayn olan ilimleri her Müslüman’ın bilmesi farzdır. Mesela namaz, oruç gibi ibadetleri her Müslüman’ın bilmesi farzdır. En başta da Ehl-i Sünnet itikadını öğrenmek her Müslüman’a Farz-ı Ayndır. Ancak zekat verecek zenginin zekat ilmini bilmesi Farz-ı Ayn iken, fakirin bilmesi farz değildir. Evlenecek kimsenin evliliğe ait lüzumlu bilgileri bilmesi farzdır. Evlenmeyecek kimsenin evliliğe ait bilgileri bilmesi farz değildir. (Hadika)
Dinimi daha iyi öğrenebilmek için çok kitap okumak, çok ilim öğrenmek yerine faydalı ilim öğrenmek gerekir.
Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki:
“İlmin faydası, ibadetleri doğru ve makbul yapmakla görülür. Haramlardan sakındırmayan, zühdü artırmayan ilim, ancak Allahu Teâlâ’nın gazabını artırır.” [Deylemi]
“İlmi çoğaldığı halde, ahlakı düzelmeyen kimse, Allahu Teâlâ’dan uzaklaşır.” [Deylemi]
Dini bilgiler, Ehl-i Sünnet Âlimlerinden alınır yani onların kitaplarından öğrenilir. Fen ilmi ise her yerden alınır. Bu konudaki üç Hadis-i Şerif meali şöyledir:
“Hikmet, [fen ve sanat] müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alması gerekir.” [İbni Asakir, Askeri]
“Hikmeti al, hangi kaptan çıktığı sana zarar vermez.” [Künuz-ül hakaik]
“İlim Çin’de de olsa alın.” [Beyheki]
Bu hadis-i şerifler, dünyanın en uzak yerinde, hatta kâfirlerde bile olsa ilmi almayı emretmekte, doğu veya batıdan gelme diyerek fenni reddetmemek gerektiğini bildirmektedir. (Mevduat-ül-ulum)
Hikmet, fen ilmi anlamına geldiği gibi, başka anlamlara da gelir. Mesela fıkıh ilmi anlamına da gelir.
Bir Âyet-i Kerime meali şöyledir:
“Allah, hikmeti [fıkh ilmini] kime dilerse ona verir. Her kime hikmet verilmişse, muhakkak ona çok hayır verilmiştir.” [Bekara 269]
Hikmet, eşyanın mahiyetini, vasfını ve özelliğini bilmek anlamına da gelir.
Bir Âyet meali şöyledir:
“Allah’a şükret diye Lokmana hikmet verdik. Şükreden kendisi için şükreder.” [Lokman 12]
Efendim;
İlim talep edene öğretilir. Talep etmeden ilim öğrenilmez. Bir şeyler ezberleyebilir, durumu idare edebilir ancak faydasını pek göremez. İlim öğrenmenin ilk şartı talep etmektir.
Öğrenilmesi lazım olan ilim bile, günah işleyerek öğrenilmez.
Evde ders çalıştığımız her an, hiç durmadan sevap almamız için şöyle niyet edilebilir:
“Okula, eğitimim bitince, Müslümanlara, insanlara hizmet etmek için gidiyorum ve derslerime onun için çalışıyorum. Ya Rabbi bana faydalı ilim nasip eyle.”
Öğrenmesi mümkün iken öğrenmemek de günahtır. Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Aynı günahı işleyen âlime bir, cahile iki günah yazılır. Âlim, yalnız günahın, cahil ise, hem günahın, hem de o meseleyi öğrenmemenin cezasını çeker.” [Deylemi]
Dünya ve ahireti kazanmak, ilim iledir.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Her şeyin bir yolu vardır. Cennetin yolu ilimdir.” [Deylemi]
Ahireti kazanmak ilim ile olduğu gibi, dünyada da rahat ve huzur içinde yaşamak, yine ilim iledir. Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Süleyman aleyhisselam, mal, saltanat ve ilim arasında muhayyer bırakıldı. İlmi seçti. Mal ve saltanat da verildi.” [Deylemi]
En üstün amelin ne olduğu sual edildiğinde, Peygamber Efendimiz, “Allahü Teâlâyı bilmek” buyurdu. Onlar, “Ya Resulallah, biz amelden soruyoruz. Siz ilimden cevap veriyorsunuz” dediler.
“İyi bilin ki, ilim ile yapılan az amel kıymetlidir. Fakat cehaletle yapılan çok amel faydasızdır” buyurdu. (İbni Abdilber)
Tasavvufu, yani tarikatı öğrenmeden önce, ilim öğrenmek gerekir.
Bedreddin-i Serhendi Hazretleri buyuruyor ki:
“İmam-ı Rabbani Hazretlerinden Buhari, Mişkat, Hidaye, Şerh-i Mevakıf kitaplarını okudum. Gençleri ilim öğrenmeye teşvik eder, "Önce ilim, sonra tasavvuf" buyururdu. Benim ilimden kaçındığımı, tasavvuftan zevk aldığımı görünce, halime merhamet ederek, "Kitap oku, ilim öğren, cahil sofu, şeytanın maskarası olur, Rütbetül-ilmi aler rüteb yani, rütbelerin en üstünü, ilim rütbesidir" buyurdu.” [Hadarat-ül-kuds]
Her zaman doğru iman sahibi olmaya, farzları yapıp haramlardan kaçmaya, tevbe edip farz borçlarını ödemeye çalışmalıdır! Bunları doğru yapabilmek de, ancak ilimle mümkündür. Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki:
“Gece bir müddet ilim öğrenmek, bütün gece ibadet etmekten sevaptır.” [R. Nasıhin]
“Sabah-akşam ilimle meşgul olmak, cihaddan efdaldir.” [Deylemi]
“İlimden bir mesele öğrenmek, yüz rekat [nafile] namaz kılmaktan daha kıymetlidir.” [İ. Abdilber]
İlimsiz amelin kıymeti olmaz. Günümüzde ilmin önemi daha büyüktür.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Siz fakihleri çok, hatipleri az, isteyeni az, vereni çok bir zamandasınız. Böyle zamanda amel ilimden hayırlıdır. Bir zaman gelir ki, fakihleri az, hatipleri çok, isteyeni çok, vereni az olur. O zamanda ise ilim amelden hayırlıdır.” [Taberani]
Faydalı ve faydasız ilimler
Faydalı ve faydasız ilimlere birkaç örnek verelim:
1- İman, ibadet ve kazanç ilimlerini öğrenmek farzdır. (Hindiyye)
2- Fıkıh öğrenmeyip, hadis, tefsir ile meşgul olmak çok yanlış olur. (Berika)
3- Matematik ve geometri, astronomi gibi ilimler, eğer Allahu Teâlâ’nın gösterdiği yerlerde, yani insanlara hizmet etmek için kullanılmazsa bunlarla uğraşmak, boşuna vakit öldürmek olur. Kıble ve namaz vakitleri için ve dine hizmet için bu ilimleri öğrenmekte mahzur yoktur. (M. Rabbani, Hindiyye)
4- Falcılık bilgileri öğrenmek haramdır. (Hindiyye)
5- Kelam, yani iman bilgilerini ihtiyaçtan fazla öğrenmek caiz değildir. (Hadika)
İlmi, Allah rızası için ve Müslümanlara hizmet için öğrenmelidir. Mal, mevki kazanmak, kibir ve şöhret için öğrenmemelidir. İlmi de ancak Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları kitaplardan öğrenmelidir. (İslam Ahlakı)
Önce lazım olan
Her Müslüman’ın İlmihal öğrenmesi Farz-ı Ayndır. Allahu Teâlâ, “Bilenlerden sorup öğreniniz” buyuruyor. Bilmeyenlerin, Âlimlerden ve bunların kitaplarından öğrenmeleri gerekir. Bunun için, Hadis-i Şerifte, “İlim öğrenmek, kadın-erkek herkese farzdır” buyuruldu.
Yapılması ve sakınılması gereken bilgileri, doğru yazılmış ilmihal kitaplarından öğrenmek lazımdır.
Âlimler, sözbirliği ile bildirdiler ki, her Müslüman’ın Ehl-i Sünnet itikadını kısa olarak ve günlük işlerindeki ve ibadetlerdeki farzları ve haramları iyice öğrenmeleri Farz-ı Ayndır. Bunları ilmihal kitaplarından öğrenmezse, bid'at sahibi veya mülhid yani kâfir olur. Bunların fazlasını ve Arabi lisanının oniki âlet ilmini öğrenmek ve tefsir ve Hadis-i Şerif ve fen ve tıb bilgilerini, hesap, yani matematik öğrenmek, Farz-ı Kifayedir. Bu Farz-ı Kifayeyi, bir şehirde, bir kişi öğrenirse, bu şehirde bulunanların öğrenmeleri farz olmaz, müstehap olur.
Şehirde fıkıh kitaplarının bulunması da, İslam âlimlerinin bulunması gibidir. Böyle şehirde, fıkıh bilgilerinin fazlasını ve tefsir ve hadis öğrenmek hiç kimseye farz olmaz. Müstehap olur.
İhtiyaç halinde bilmeyenler, bilenlerden sormalı, bilenler de bilgisini gizlememelidir!
Dünya işlerini yaparken ahireti unutmak çok kötüdür.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Ahir zamanda insanlar, camileri süsler, kalblerini viran ederler. Dinden çok elbiseye değer verirler. Dünyaları selamet ise, ahireti düşünmezler.” [Hakim]
Hep nafile namaz kılmak yerine, namazın nasıl kılınacağını öğrenmek daha kıymetlidir. Bilerek yapılan az amel, bilmeden yapılan çok amelden kıymetlidir. Bir şeyi iyi yapmak ancak ilimle mümkündür. Her şeyden önce ilim öğrenmeye çalışmalıdır! Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Allah indinde, ilim talebi, namaz, oruç, hac ve cihaddan efdaldir.” [Deylemi]
Amelsiz ilim
Amelsiz ilmin vebali büyüktür. Üç Hadis-i Şerif şöyledir:
“İlmiyle amel etmeyen âlim, Kıyamette en şiddetli azaba düçar olur.” [Beyhekî]
“Âlim, ilmi az da olsa, ilmiyle amel eden zattır.” [Ebu-ş-şeyh]
“Bir kişiye dinî bir öğüdün [kitap, sohbet, basın gibi] herhangi bir yolla ulaşması, Allah tarafından kendisine ihsan edilen bir nimettir. Onu şükrederek kabul etsin! Şükretmezse bu, Allah katında, aleyhinde bir delil olur. Günahının ve Allah'ın gazabının artmasına sebep olur.” [İ. Asakir]
İlmiyle amel etmemek vebal olur diye, dinini öğrenmemek de caiz olmaz, çünkü lüzumlu din bilgilerini öğrenmek farzdır. Farzı yapmamak haramdır. Farz olan ilmi öğrenmeli ve onunla amel etmeye çalışmalıdır.
Sual sormaktan çekinmek
Büyük zatlar buyuruyor ki:
Nefse en çok zor gelen şey, sual sormaktır. Çünkü insanın nefsi, bilmemeyi, sormayı gururuna yediremez, “O biliyor da ben bilmiyor muyum” der. İstişare etmek, sormak, nefsin belini kırar. Sormamak ise nefsi azdırır. Hâlbuki nefsine uyan, onu azdıran, haram işler. Haram işleye işleye küfre girer, kâfir olur. Çünkü haramı işleyince alışır, alışınca da, haramdan zevk alır. Zevk alınca da, haram olduğunu unutur, önem vermeden haramı işler. Harama önem vermeyen de kâfir olur.
30-40 yıldır yakından tanıdığımız kimseler var. Bir kere sual sorduğuna şahit olmadık. Bir gün bir arkadaş çok bunalmış, bir sualin cevabı çok lazım olmuş. Buna rağmen, “Şunun cevabı nedir” diyemedi de, “Sen 30 yıl hocamıza soru sordun, belki şu soruyu da sormuş olabilirsin” dedi. Ancak böyle dolaylı olarak sorabildi. Böyle dolaylı olarak soramayanlar da çoktur. Nefsin gururunu, şeytanın bacağını kırmak lazımdır. Sual sormak dinimizin emridir.
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:
“Bilmediğini sormamak helâl değildir.” [Taberani]
“İlim hazinedir, anahtarı sual sormaktır. Sual sorana, Allahu Teâlâ rahmet eder.” [Ebu Nuaym]
Bir kimse, ya kibrinden dolayı sual soramaz veya cahilliğinden, bilmediğinden dolayı sual soramaz. Ancak bir şey bilen, sorabilir.
Nitekim Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:
“Güzel sual sormak, ilmin yarısıdır.” [Taberani]
Allahu Teâlâ cümlemizi dinini en doğru şekilde öğrenen ve yaşayan kullarından eylesin. (Amin)
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum