Küçücük kız çocuğu hasta olan ve aylardır tedavi gören, bendenizin de bir yeğeni olan bir babanın feryat niteliğindeki şu paylaşımı rikkatime dokundu:
"Anne ve babalar çocuklarıyla sınanırmış.. Peki çocuğun günahı ne ki bu eziyeti yaşamak zorunda kalıyor? Oysa bu soruyu sorma hakkım bile yoktur belki..."
2015 yılında karaciğer nakli yapılmıştı. Bu yıl da lösemi nedeniyle birkaç ay tedaviden sonra ilik nakli yapıldı. Şimdi 10 yaşında olan bu yavrumuzun küçük bedeni yıllardır büyük acılarla boğuşuyor. İnsan ister istemez etkilenip hüzünleniyor.
Kalktım, kendisini teselli ümidiyle bir yazı gönderdim. Belki onun durumunda olanlara da istifadesi olur diye paylaşıyorum:
Sevgili yeğenim,
Yazdıkların beni de hüzünlendirdi, yüreğimi yaktı. Hem sizin hem küçücük masum yavrunun çektiği sıkıntı ve acıları anlıyorum, Allah tez zamanda şifa versin, size de yardım etsin ve kuvvet versin. Siz imanlı anne ve babasınız, sabrınızı sürdürün, inşallah selamete ereceksiniz.
Allah’ın rahmetinin tecellisi olan şefkat, Allah’ın rahmetini sorgulama hadsizliğine sebep olmamalıdır. İlahî adalet konusunda Şeytanın kışkırtmasıyla hataya düşmemek için şu altı hususu akıldan çıkarmamak lazımdır:
1- Bu tür musibetlerde yalnız değilsiniz, bu sadece sizin başınıza gelmiş değildir. Sizin gibi musibetlere maruz kalan, hatta daha fazla acılar çeken binlerce aile vardır. Sıkıntısız zannedilen veya öyle görünenlere de bakmayın, her ailede maddi-manevi sıkıntılar yaşatan musibetler var, herkes bir şekilde imtihan ediliyor.
2-Bu musibetten daha büyüğü de olabilirdi, "Bunun üstesinden inşallah gelebileceğiz." diye düşünün. Allah'tan dayanma gücü isteyin, daha büyük musibet olmadığı için rahatlayın. Başa gelen her musibetin daha büyüğü de vardır, daha büyüğünün gelmediğini düşünmek o musibeti küçültür, bu da rahatlatır. Şeytanın kışkırtmasıyla insanın kalbine düşürmeye çalıştığı vesvese ve stres küçük bir musibeti büyütür. Ama sabırla Allah’a dayanmak ve O’na sığınmak, büyük musibeti küçültür.
3- Bu musibetten dolayı Allah'ın size vereceği mükâfatı düşünün. Çünkü her anınız ibadete dönüşmektedir. Ebu Hüreyre’nin (RA) rivayetine göre Peygamber (ASV) şöyle buyurmuştur: “Bir Müslüman’a herhangi bir musibet, bir sıkıntı, bir keder, bir üzüntü, bir eziyet, bir gam dokunursa, hatta kendisine bir diken bile batarsa, mutlaka Allah bunları onun günahlarına kefaret yapar.”(Buharî, Marda,1; Müslim, Birr, 52). Bir dikenin batmasının acısına büyük mükâfat veriyorsa, bu sizin yaşadıklarınıza vereceği mükâfatın haddi-hesabı yoktur.
4- Her birimiz gibi, acı çeken yavrumuz da Allah'ın yoktan var ettiği O'nun kulu ve memluküdür. Biz değil, sahibi de O'dur. Bu itibarla sonradan bize emanet edip tanıştırdığı bu küçücük kuluyla ilgili işlem ve icraatlarını sorgulayamaz, eleştiremeyiz. Anne ve babanın şefkatleri, Yüce Yaratıcıya karşı edepsizliğe ve imtihanda mağlubiyete sebep olmamalıdır. Unutmayın ki o şefkati de Allah vermiştir.
5- Bu dünya hayatına insan tekemmül etmek ve imtihan edilmek üzere gönderilmiştir. Tekemmül için insanın ilim yapması, sorun ve hastalıklara çözüm üretmesi, ruhunda tohum gibi ekilmiş istidat, kabiliyet ve yeteneklerinin filizlenip olgunlaşması için sıkıntılar gerekiyor. Bu hikmetle insanlara hastalık, musibet, sıkıntı yaşatıp çözüm bulduruyor.
6- Yüce Yaratıcı Allah'ın rahmetinin sınırsız ve adaletinin en gerçekçi olup zulümden uzak olduğuna inanıyoruz. Takdir ettiği her şeyde hikmetlerini fayda ve maslahatlarını bilemeyiz. Bu itibarla "elbet var bir hikmeti" diyerek takdirine teslim olmalıyız.
Acı çeken bir yavruyla ilgili olarak şeytanın, anne ve babasının yüreğine düşürdüğü ve acıyı kat kat artıran, “Acı içinde yaşayan çocuklar, dünyadaki birçok nimetlerden faydalanamıyor, bazı emsalleri nimetler içinde keyif çatarken bu yavrular niçin mahrum kalıyor?” şeklindeki vesvesedir. Bu vesveseye karşı şu düşünceyi öne sürünüz ve cevabı veriniz:
Dünyanın bütün nimetleri, keyif ve lezzetleri fanidir, bu nedenle sona erince yaşanmamış gibi olur, hatta elden çıktığı için elem verir. Yani “zeval-i elem lezzettir; zeval-i lezzet elemdir.” Ama bu yavruların yararlanamadıkları nimetlerin ahirette telafi edileceği, ebedi, elemsiz lezzet ve keyiflere kavuşacakları kesindir. Hem yetişkinler dahi ömür boyu dünyadaki fani nimetlerin ancak bir kısmından faydalanabiliyor, çoğu nimetlere ulaşamıyor. Kimse her nimeti dünyada da elde edememektedir. Çünkü dünya hayatındaki nimetler tadımlıktır.
"Allah'ın ilahi adaleti ahirette eksiksiz ve mükemmel bir şekilde gerçekleşecektir. Ancak nasıl tahakkuk edeceğine insanın aklı yetmez." diye düşünmeliyiz. Dünya hayatında sayısız harikalıkta benzersiz eserlerini, milyarlarca çeşit düşünce ve akılları yaratmasını, bütün canlılara en uygun biçimde eksiksiz rızık vermesini küçük ve sınırlı insan aklı çözebiliyor mu ki, Allah’ın adaletinin nasıl olacağını çözebilsin? Mahlûkatı için birbirinden farklı konumlar farklı durumlar oluşturması, muhtelif paye, makam ve biçimlemeler tanıması, birbirinden değişik hayat tarzları takdir etmesi yalnızca Allah’ın tercihiyledir ve O’nun küllî iradesinin dilemesine hastır. Bunlar aklın sınırları dışında kalan çözemediği hususlarıdır. Kur'an'da "Allah bilir, ama siz bilmezsiniz." (Bakara, 216, 232; Al-i lmran, 66) mealindeki ayetlerle insan bilgisini aşan hususlar olduğuna işaret edilmiştir.
Her yıl kıyamet benzeri kıştan sonra mahşer provası niteliğinde baharı getiren; ölmüş, yer altına girmiş canlıları, bitkileri en hassas ayrıntılarıyla iade eden, çiçeklerin, kelebeklerin, kuşların fistanlarının en küçük desenini dahi unutmayan büyük Kudret sahibi Kerim olan Allah, elbette çocuğun dünyadaki nimetlerden mahrumiyetini en mükemmeliyle telafi edecek ve çektiği acıları ebedi ve sermedi mükâfata ve nimet hazinelerine tebdil edecektir.
Kadere rıza, kazaya teslim İslam’ın şiarıdır. Kadere iman insanı kederden kurtarır. Acı çeken tüm yavrularımıza acil şifa, ailelerine de sabır, metanet ve dayanma gücü dilerim. Allah yar ve yardımcıları olsun.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum