Ruh emzirir anne gibi yeri göğü fecri
Yeni bir insan gelip nöbete duracaktır
Eskisi çürümüş bir heykel gibi devrildiğinden
Ey oruç, diriltici rüzgâr, İslam baharı
Es insan ruhuna inip yüce ilham dağından
Kevser içir, abıhayat boşalt kristal bardağından
Susamış ufuklara insan kalbinin ufuklarına
(İnsanve Oruç; Sezai KARAKOÇ)
Oruçruhun şölenidir. Oruç, öyle bir ruh kalıbıdır ki, her gün, ortalığın ilkağardığı vakitten bir karardığı vakte kadar, içimizi oraya yerleştiririz; oradaruh bir biçim alacak; bir öz kazanacak, billurlaşacak; yıkanacak,canlanacaktır. Gece dinlenecek; bir gün sonra yine aynı çerçeveye girecek;böyle böyle; bir ay sonunda yepyeni ve taptaze bir insan yüreği, ruhu ve vücuduolacaktır. Yalnız insan orucu özlemez, oruç ta insanı özler. Ramazan ayıgelince, sıla-i rahm edenler gibi, meleklerin bile önünde eğildiği insanakoşar… Artık beden geriye çekilir; ruh ön plandadır: ruh, oruç ülkesindebüyümenin sırrını keşfeder. Ruhların şölenidir oruç… Oruç, insanın katıldığı, her yıl biray katıldığı bir ruh şölenidir. Üstün insanların davetlisi olduğu birtabiatüstü ziyafet, bir gök sofrasıdır. Yani, “Samanyolunda Ziyafet”tir oruç.
Oruç bir arınma mevsimidir; Bir ev nasılyılda bir defa temizlenir, örümcek ağlarından kurtarılır, kiremitleriaktarılır, sıvanır, yıkanır, onarılır ve badana edilir; yani yeni yapılmış halegetirilirse, bir ruh da yılda bir kere böyle bir genel temizlik ve revizyonister. Bir şehrin temizlenmesi, onarılması,yeniden yapılması, sıva, boya ve badanalarının tazelenmesi ile müslüman birşehrin oruç boyunca ruhî canlılık ve hareketi, yükselme ve ilerlemesi birbiriniçok andırır. Oruç, rûhun ve vücûdun dezenfekte edilmesidir.
Oruç insanın yükselişidir. İnsanınhayvandan meleğe yükselişi, Hayvandan meleğe doğru yolculuk; içtekikaranlıkların eriyişi, yerini metafizik ışıkların alması oruçla. Oruç da susar,oruç da acıkır. Oruç, insana acıkır ve koşar gelir Orucun susadığı ve âb-ıhayat gibi kanamadığı su, Kur’an sesi, acıktığı namaz, örtündüğü merhamet,kuşandığı, giyindiği, Allah adının yükseltilmesi yani cihattır.
Oruçhakiki bir hayat tasavurudur. Oruç, eşyayı ve evreni de bize yaklaştırmış değilmidir! Onu daha derinden algılamakta, kavramakta değil midir! Oruç ayında gündüz dahagündüz, gece daha gece değil midir! Güneş daha güneş, su dahasu, toprak daha toprak, ay daha ay, yıldız daha yıldız, zaman daha zaman, mekândaha mekân, vücut daha vücut değil midir! Ve nihayet ruh, daha ruh değil midir!
Oruç,ilkin göze, dudaklara, damağa ve sonra düşünceye, hayal gücüne tesir eder.İnsanın idrak ve yorumunu değiştirir. Duygularımız, düşünüş ve hayal edişimizdeğişince, bizdeki dünya tasarımı da değişmeye başlar. Artık ne uyku eski uyku,ne yediğimiz yemekler eski yemeklerdir. Sıcak bir yaz gününden sonra iftardaiçtiğimiz ilk bir bardak suyu, hiçbir gün farkına bile varmadan içtiğiniz birbardak suyla değiştir misininiz? İftar yemeği, dış ölçülerle, her günkü akşamyemeğinden farklı olmadığı halde, neden o hiç unutulmaz, öbürleriyse hiçhatırlanmaz? Sabah kahvaltılarında her gün yediğimiz zeytinle, oruç açan zeytintaneleri arasındaki diriliş ve dirilik farkını açıklamak bile fazla.
Oruç bir dirilişimkânıdır; Ölüme doğru koştuğu bu son çağlarda İslâm toplumu tamölmemişse ve hâlâ yaşıyorsa; bunu, gelip gelip dirilten ramazanlara borçludurgeniş ölçüde. Ve bir gün tam dirilecekse, bu da yine bir ramazanda başlayacaktır,ramazanlarla başlayacaktır. Oruç günlerinde yaşadığımız her ândaha bir anlamlıdır, daha bir kıymetlidir. Taşlar yerine oturmuştur. İnsan birdinginlik içindedir. Geçmişini hatırlar, bugünü değerlendirir, gelecek günlerindaha iyi olmasını umut eder. Vakit daha bir kıymet kazanır. Zaman ve eşyagerçek anlamına kavuşur. İnsan bu değişikliği gün içinde derinden duyar. Evimizi, ruhumuzuaydınlatır, bizlere dirilişin imkânlarını sunar. Her yıl bir ay için oruçmimarı bize konuk gelir.
Oruç kutsallığınişçisidir. Ve onarır bizi, arındırır kirlerimizden. İlkin vücut evini şöyle biryoklar. Bir sarsar insanı. Öyle sarsar ki bacalarda ne kadar birikmiş kurumvarsa dökülür. Tabiat etkisiyle gevşemiş ve kopmaya yüz tutmuş sıvalar düşer…Organlar arasında, kasların eklem yerlerinde, hareketsizliğin ve ölümün sembolüolarak gerilmiş kaç örümcek ağı varsa yırtılır. Vücut konağı, böylece konuğun,büyük konuğun gelmiş olduğunu bilmiş olur. Sonra Oruç onarmaya başlar… Ne güzelkonuktur o!
Oruç oyun veeğlenceden uyanış sürecidir; İnsanın bitmez sanılan koşuşturması var. Güniçinde bir telaş… Ve arada yaşanan aldanışlar, kayıplar… Zira oyun ve oyalanmaçeker insanı. İşte bu gidişe son vermenin, tefekkürün zamanıdır. Nereyegidiyoruz, bu çaba niçin, neredeyiz? Sorudur oruç, dahası soruya verilencevaptır oruç. Bir çağrıdır oruç. Bağlanmanın, yakınlığın yenidendeğerlendirildiği, noksanların tamamlandığı zaman: Oruç, bu ümmetebağışlanmış; sağı ölüden, diriyi cansızdan ayıran, fark ettiren kutlu bir nimetve emanettir.
Oruçbir şifadır. Orucun şifa saçan ellerinde Müslümanın kalbi onarıla onarıla,Ramazan hilâli büyüdükçe nefsin hilâli küçüle küçüle, öyle bir geceye gelinirki, nefs; başına, dünya kirlerini yıkayıp alıp götüren sıcak suların döküldüğübir ölüye yaklaşır. Onu yıkayan meleklerin dünyamıza indiği gecedir Kadirgecesi.
Evetbunalan insan oruç burcuna sığınmalıdır. Zira oruç bir ruh şölenidir,samanyolunda bir ziyafettir, insanın yücelişidir. Şifadır oruç. Dahası mı,dahasını isteyenler için; Sezai KARAKOÇ’un, Ramazan ve oruç hakkındakiyazılarının toplu olarak sunulduğu “Samanyolunda Ziyafet” adlı kitabını birramazan rehberi olarak okumalarını tavsiye ederek yazımız sonlandıralım. Selamve muhabbetle.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum