Her yıl yapılan yöntemle bu yıl da memur maaşları oranlarısonuçlandırıldı.
Medyada koparılan fırtınalar, pazarlık yapılıyormuşgörüntüsü filan.
Bunlara artık gerek yok, zaten her şey ortada.
Medyayı ayağa kaldırmadan, vatandaşın onurunu kırmadan,gerçekçi tespitlere dayalı, sağlıklı bir yöntemle memuru, işçiyi, emekliyitatmin edecek, hayat şartlarına uygun artışlar yapacak bir sistemle işisonuçlandırmak en uygun yol.
“TÜRK-İŞ Araştırmasının 2017 Temmuz ayı sonucuna göre; Dörtkişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapmasıgereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 1.479,66 TL,
Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik,su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunludiğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 4.878,38 TLoldu.
Bekar bir çalışanın aylık yaşama maliyeti ise 1.876,53 TLolarak gerçekleşti.”
www.turkis.org.tr
Asgari ücretlinin ve işsizin durumu daha da vahimdir.Üstelik işsizlik de artmakta, mevsimlik işçilik ve sorunları da devametmektedir.
Bu rakamlar ve durum ortadayken, hafta içi oynanan tiyatroile önümüzdeki iki yılın memur maaşları artış miktarı, beklendiği gibi/herzamanki gibi buçuklu oranlarla gerçekleşti.
İlgili sendika ve hükümet arasında yapılan zam anlaşmasınagöre, 5 milyonu aşan memur ve memur emeklisine 2018'in ilk 6 ayı için yüzde 4,ikinci 6 ayı için yüzde 3.5; 2019'un ilk 6 ayı için yüzde 4, ikinci 6 ayı içinyüzde 5 zam alacak.
Böylece; Temmuz 2018’den sonra/ yani bir yıl sonra en düşükmemur maaşı 2 bin 928 TL’ye, en düşük memur emeklisi maaşı ise 2 bin 13 TL’yeçıkıyor.
Refahyol iktidarından sonraki iktidarlar dönemlerindenbaşlayan, Türkiye’nin büyüme ve ekonomik hamlelerine rağmen; memur, hephaksızlığa uğruyor. Hiç olmasa bir defa yüzünü güldürecek, geçmişten gelenhaksızlıkları bir nebze örtecek veya gerçek rakamlarla refah payından hakedilen payı verelim diye bir oranda zam almamıştır.
Bugün memurun oran değil; onur sorunu vardır.
Hayatın her alanında vatandaş giderek artan zorluklaryaşamaktadır.
Sağlık alanında, atılan adımların etkisi azalmaktadır. Artanözel hastanelere rağmen, artan muayene, tetkik ve ilaç katkı payı vatandaşınbelini bükmekte; devlet hastaneleri ise giderek kalitesiz hizmet vermekte veyetersiz hale gelmektedir.
Eğitim alanında sorunlar, köklü çözümler gerektirmektedir.Milli Eğitim’e bağlı okullardan ümidini kesen vatandaş, onların da çoğukalitesizleşmiş/ticarileşmiş özel okullara yönelmekte, buna rağmen büyükçoğunluğu kısmen de olsa işin mali yükünü/okul parasının bir kısmını karşılamakiçin umut bağladıkları teşvik alamamaktadır.
Burs alabilen öğrenci sayısı oldukça azdır. Her öğrencininvatandaşa yüklediği ek maliyeti devlet karşılamaya yanaşmamaktadır.
Okul öncesi eğitimden/(anaokulu), üniversiteye kadarokumanın veliye maliyeti oldukça bel bükücüdür. Aynı anda birden fazla çocuğuüniversite okuyan bir vatandaşın hali ise daha vahimdir. Üniversiteöğrencilerinin azına ihtiyacının yaklaşık dörtte birini karşılayabilecek birmiktarda burs verilmekte, geri kalanlarına ise bu oran kredi şeklindeverilerek, öğrenci faizle tanıştırılmaktadır. Bunun geri ödenmesinde vatandaşınçektiği sıkıntı da cabası.
Şimdi bu süreçleri yaşayan bir asgari ücretli ya da işçiveya memur ailenin durumunu düşünelim.
Bu insana, insanca yaşaması için gerekli olan ücreti veriyormuyuz? Vatandaş, çocuğunu okutmasın mı? Lise bitinceye kadar mecburi eğitim.Velhasıl, sade vatandaşın nefes alabildiği bir alan olan eğitim de ticarileştive vatandaşa kapandı.
Üniversite bitince iş?
TEOG, LYS, KPSS, mülakat/torpil aşamalarını geçip işegirebildiğinde “çocuk”ların önemli bir kısmı otuzuna yaklaşmakta, kimisiotuzunu aşmaktadır. Mevcut sistem, aileyi otuz yaşına kadar çocuğuna bakmayamecbur ederken, çocuğu otuz yaşına kadar oyalarken ailesi de memur ise otuzyılı aşan hizmet süresine kadar emekli olmaya cesaret edememektedir. Çünküemekli olur olmaz, alacağı ücret en az yarı yarıya düşecektir. Yani nezamanında işe alıyor seni; ne zamanında emekli ediyor. Genci en verimlizamanında oyalarken; yaşlıyı emekli edip genci işe almaya yanaşmıyor. Bu sistembu şekilde nereye kadar gider?
Toplumun çalışan kesimlerinden sürekli fedakarlık beklenmesietik değil. Refah seviyesi yüksek siyasiler, iş adamları ve varlıklıkesimlerden başlamak gerek fedakarlığa.
Sosyal adaletin yeterince uygulanamaması en çok rantçıları,tefecileri, bankacılık sektörünü sevindirmekte, bankalar rekor karlar etmekte.
Eğitim, tatil, ihtiyaç, evlilik, konut, taşıt derkenbayram/kurban kredileri de türedi. Son birkaç yıldır Türkiye’de en çok kazanansektörün, bankalar ve bu yıl da bankaların beklentilerinin üzerinde kar eldeettiklerini açıklamaları düşündürücüdür. Faize bulaşmayan, kredi kartı vefarklı şekillerde borçlu olmayan vatandaş yok denecek adar azdır.
Çalışanlar ve emekliler başta olmak üzere sınırlı bir geliresahip olan vatandaşa, Ramazan ve Kurban bayramlarında hiç olmasa onlarıbankalara muhtaç etmektense, birer maaş verilmesinin devlete çok yükgetirmeyeceği söylenebilir. Yıllarca hizmeti olan bu kesimin, çocuklarıylaborçlanmadan bir bayram geçirmelerini sağlayacak bu jesti onlara çok görmemekgerekir.
“Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin Negatif NitelikliBireysel Kredi ve Kredi Kartı Ocak 2017 Raporu’na göre; bireysel kredi veyakredi kartı borcundan dolayı yasal takibe girenlerin sayısı, Ocak ayında, geçenyılın aynı dönemine göre yüzde 4 oranında artarak 151 bin kişi oldu.
Aynı yıl içinde birden fazla kaydı bulunan kişilerintekilleştirilerek sayılmasıyla hazırlanan veriler; yılın ilk ayında, bireyselkredi borcundan dolayı yasal takibe intikal eden kişi sayısının, bir öncekiyılın aynı dönemine göre yüzde 2 oranında artarak 74 bin kişi olduğunugösterdi. Bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe alınan kişi sayısıise aynı dönemde yüzde 2 oranında artarak 96 bin oldu.
Memur maaşlarında esas alınan enflasyon hedefi ve rakamıgerçekçi değil. Enflasyonun hesaplanmasında sepete konan ve sürekli tüketimiolmayan bazı maddeler bırakın fiyat artışı, fiyatı düşen maddeler olabiliyor.Böylece enflasyonu istediğimiz rakamda ilan etme durumu doğuyor. Yani sepete;dondurma, çivi, kağıt gibi maddeleri koyarak elde edilecek rakamla; et, süt,servis ücreti, bakliyat, altın gibi maddeleri koyduğunuzda çıkacak sonuç farklıolur.
Bu konuda uygulanacak yöntem temel ihtiyaç maddeleri vegiderlerinden en temel on madde ile gerçekleştirilmesi ve büyümeden de refahpayı verilmesidir. Memurun bağımsız kurumlara başvurarak itiraz etme hakkı dagetirilmelidir.
Ücretlilerin geçmiş yıllardan gelen kayıpları ise çokfazladır. Sosyal haklar ve statü konusunda da memur/işçi/emekli mağdurdurumdadır.
Memur, işçi, emekli ve benzeri kesimleri ücretlendirmesadece enflasyon ve büyümeye yönelik zamlarla geçiştirilmesi yerinde saymakolacaktır. Önemli olan ona reel anlamda kira, çocuk, eğitim ve sağlıkyardımları yapmaktır. Örneğin; çocuğunu özel okula teşvik ediyorsan, teşviğiniverecek ve okula ek para ödemesinin önüne geçeceksin veya üniversiteye başlayanher çocuğun barınma, gıda, yol gibi ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir ödemeyapmalısın.
Devlet, memurunu, vatandaşını, topluma insan kazandırmaserüveninde yalnız bırakmamalıdır. Okumayan, eğitim almayan, işsiz kalan bireytoplum için, aile için kayıptır ve risktir. Öyle ise okutalım, meslek ve işsahibi yapalım ve ücretini tam verelim. Bunları yapmak en başta devletin entemele görevidir.
Artan şiddet olaylarında, kadın cinayetleri, boşanma ve aileiçi şiddet gibi olayların çoğunun başat sebebinin ekonomik sıkıntılar olduğuortadadır.
Tüm sorunlara yönelik yapılan iyileştirmeler yok denecekkadar azdır çünkü bu sorunlara sistemsel değişikliklerle çözüm üretilebilir.Ücretlilerin durumu, eğitim, istihdam, sosyal adaleti ayakta tutma, sağlık vedaha birçok konuda köklü sitem/yöntem değişikliklerine ihtiyaç vardır.
Sonuç olarak; giderek kangrenleşen her türlü sorunun altındayatan en büyük neden, ekonomik sorunlar ve onlardan kaynaklananhuzursuzluklardır. Bu konuda, sosyal adaleti ve insani boyutu önceleyenyöntemlere ihtiyaç olduğu açıkça ortadadır.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum