“Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul. Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa.” diye Necip Fazıl’ın güzel bir şiiri var.
Ülkemizin ve özellikle şehrimizin durumu tam da şairin bu dizelerdeki bahsettiği hali aldı. Dengesiz bir gelir dağılımı var, hatta adaletsizlik sadece gelir dağılımıyla kalmıyor yardım dağıtımlarına da yansıyor.
Yardımlar ihtiyaç sahiplerine hakkıyla ulaşmıyor. Bazı iyilik hareketleri ve dernekler istisna…
2006 yılında kurulan “Yetime Merhamet İnsanlığa Rahmet” sloganıyla faaliyet sürdüren Ay Işığım Yetim ve Öksüz Derneği gibi…
Şanlıurfa’da, İlayı Kelimetullah Davasına olan sadakatleriyle tanıdığım bazı büyüklerimizin evlatlarının öncülüğünde, 14 yıl önce karınca kararınca başlattıkları bir iyilik hareketidir Ay Işığım. O günden bugüne istikrarlı ve adaletli yürüyüşüne hiçbir gölge ve şaibe düşmedi Ay Işığım Derneğinin.
Ciddi kuralları ve prensipleri var. Tecrübe kazandıkça kurumsallaşması da tamamlanmış.
Bir gönül bağım vardı ve hayranlıkla izliyordum Ay Işığım Derneğini. Ancak itiraf etmem gerekirse pek de yardım desteğine ihtiyaçları olduğunu düşünmüyordum.
Geçtiğimiz pazar günü yardım dağıtım seferlerine katılma fırsatı buldum…
Yönetim kurulu üyeleri ve gönüllüler belli bir saatte eski diş hastanesinin yanındaki derneğin merkezinde toplanıyor, üzerlerinde isimler yazan poşetleri alıp; ikişer-üçer gruplara ayrılıp önceden telefonla aradıkları ailelerin evlerine gidiyorlar.
Çaldıkları kapıda “kim o” diyen sese “Ay Işığım” şeklinde karşılık veriyorlar. Hem yılların tecrübesi hem aldıkları eğitimden dolayı çok naifler.
Gruplarında bulunduğum derneğin başkanı İbrahim Ural, girdiğimiz bir evdeki odanın çok kirli olduğunu görünce “Biz size elektrikli süpürge vermiştik değil mi, ne oldu o bozuldu mu?” diye kibarca sordu evin annesine mesela.
Son derece kirli o evin halini hangimiz görsek bırakın o naif soruyu akıl etmeyi, belki kalp kırmadan çıkmazdık o evden.
Ve Ay Işığım’ın tespit ettiği öyle aileler ki, dinledikçe ve deştikçe dram içinden dram çıkıyor.
İlk gittiğimiz Şıh Maksut Mahallesindeki aile, babasını 2008 yılında Adana’da çalışırlarken kaybetmiş. Baba ölünce adeta evin direği çökmüş. Çünkü hem dul kızının 4 çocuğu yetim kalmış hem kendi 4 çocuğu. Evli olan bir oğlunu da eşi terk etmiş ve o da 7 çocuğunu alıp gelmiş bu eve. 3 gözlü evde 3 aile kalıyor yani.
Annesinin evine dönen 7 çocuk babası “İnşaatlarda çalışır, çok iyi yevmiye alırım ama kolum sakat onun için iş bulduğum gün 40 liraya lokantalarda bulaşıkçılık yapıyorum” diyor. Evde babasını hatırlayan ve onunla anısı olan çocuk şanslı... Çünkü anne karnındayken yetim kalan ve baba nedir bilmeyen küçük çocuk var evde.
İkinci gittiğimiz Top Dağı Mahallesindeki 8 baş nüfuslu evdeki ailenin babası, 57 yaşındayken 1,5 yıl önce vefat etmiş. Geride en küçüğü 6 yaşında olmak üzere çoğu kız çocuğu 6 çocuk ve 1 torun kalmış. Evli bir oğlu var ama annesi ve kardeşleriyle ilgilenmiyor, gelip-gitmiyor bile.
Kocası terk ettiği için aynı evde yaşayan dul kızının da bir kızı var, adı Rabia.
İnsanın yüreğini dağlayan masum bakışları olan Rabia…
Ve parlayan gözlerinden çok zeki olduğu anlaşılan Rabia…
Daha anne karnındayken; annesi, dedesinin evine atılıp kürtajla alınmak istenen Rabia…
“Allah verdi, Allah sahip çıkar” diyerek kürtajla alınmasına karşı çıkan anneannesinin bir tanesi Rabia...
Henüz 1,5 yaşındayken babası tarafından ölümüne işkence yapılırken kurtarılan Rabia…
Okuldaki durumunu sordum “iyi dediler” çünkü bu bahtsız ailenin makus talihini yenecek göz var Rabia’da. Görür görmez belli oluyor farklı bir çocuk olduğu. Hem zeki hem ciğer canlısı bir çocuğa benziyor (Allah, talihini annesininki gibi kör etmesin).
Küçük dayıları ve halaları bayramlıklarını poşetten çıkarırken bakışlarından herkes anladı Rabia’ya bayramlık gelmediğini… O kadar masum bakıyor…
İbrahim Başkan dernekteki görevlilere hemen telefonla bildirdi Rabia’nın bayramlıkları da getirilsin diye.
Çocukların sevincini gören her vicdan sahibi insan, bu iyilik hareketinin bir parçası olmak isteyecektir. Oradayken bunu anladım…
…
Bu arada organizasyon mükemmel yapılıyor. Yardım dağıtımını yüzüne gözüne bulaştıran belediyelerin bu dernekten öğreneceği çok var.
Dernek kayıtlı olan aileleri önceden arıyor. Çocukların yaşları, kiloları, boyları ve hatta zevkleri konusunda notlar alınıyor. Kıyafetleri, oyuncakları, et ve tatlılarıyla birlikte eve getiriliyor.
Gıda ve temizlik ürünlerini ise aileler kendilerine verilen puan kadar marketten gelip alıyor. Kaşardan sucuğa, gazozdan çikolataya, zeytin yağından süte, hijyen pedinden tuvalet kağıdına varıncaya kadar 150 çeşit ürün var markette. Üstelik merdiven altı ürün bulundurulmuyor. Ayni yardım şeklinde gelen ürünlerin üzerindeki puanlar da sembolik.
Ay Işığım’a bakış açım değişti ve ne kadar güçlense yetim ve öksüz ailelerine o kadar düzenli yardım ulaşır diye inanıyorum artık.
Şuanda sayıları 8 bin yetim ve öksüz çocuğu bulan bin 508 ailenin yardımına koşuyorlar. Şanlıurfa’da tahminen 10 bin üzerinde yardıma muhtaç yetim ve öksüz aile var.
Eli iş tutan kadın da olsa yardım almasına karşıyım. Çalışamayacak durumda ve gerçekten ihtiyacı olanlara ise ya tek elden yardım yapılmalı yada tecrübeli ve şaibesiz dernekler desteklenmeli. İşte tek elden olacaksa da, tecrübeli bir dernek tercih edilecekse de bu kesinlikle Ay Işığım olmalı.
Yüzlerine bakıldığı anda merhametli oldukları anlaşılan insan görmek istiyorsanız Ay Işığım Derneğine gidin…
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum