Reklam Alanı

EKSEN KRİZİ

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Türkiye-Amerika ilişkilerindeki krizi bu defa doğru anlamakve doğru politikalara yönelmek her zamankinden daha önemli bir hale gelmiştir. Sürecin öncesine ve son yaşananlara bakıldığında, bunun vizekrizi değil; eksen krizi olduğunu söylemek gerçeğe daha uygun gelmektedir. Buyüzden başlığı eksen krizi olarak koymayı uygun bulduk Türkiye, Müslüman dünyanın sekülerlik, demokrasi,batıcılıksöylem ve projeleriyle İslam dünyasından koparılmış ve iradesi iğdiş edilmişbir deney laboratuarı olagelmişti. Son on beş yıldır, bu sürecin adım adımgeriye doğru bir seyir izlediğini söylemek mümkün. Türkiye-ABD ilişkilerinde tarih boyunca hep söylem eylemçelişkisi yaşanmıştır. Suriye ile ilgili ABD’nin; bölge ülkelerinin toprakbütünlüğüne saygılıyız, Kuzey Irak referandumunu tanımıyoruz, Kuzey Suriye’dekoridor oluşturmaya çalışmıyoruz tarzındaki söylemleri ile sahadaki aktörleresağladığı devasa silah yardımının çelişmesi bu çelişkili duruma örnekverilebilir. Zaten krizin, Türkiye’nin yön değiştirmesindeki önemlinedenlerinden biri de budur. Uzmanlar, Amerika ile yaşanan krizin, 1974 Kıbrıs krizindendaha derin ve kapsamlı olduğunu söylemekte haklılar. İki yıl bu krize karşı dikdurmanın, Türkiye’nin bağımsızlığıyla sonuçlanması ihtimalinden de söz etmekoldukça gerçekçi bir yaklaşım olarak orta yerde durmaktadır. Türkiye’nin, bu‘fırsatı’ kullanarak, bağımsızlık yolunu seçmesini ümit ediyoruz. Bu krizin yönetilmesinde tüm kesimlerin, elini taşın altınakoyması, bağımsızlık sürecine destek olması önem arz eder. Türkiye - Amerika Krizinin nedeni: Öncelikle, esas olmayan ama önemli olan nedenlerinisıralayıp, finalde esas nedene değinmek istiyorum. 17/25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişiminden öncesinde debazı sorunlar olmasına rağmen; 15 Temmuz’da ABD, 1950’lerden bu yana sürdürdüğüdarbe politikalarında baltayı taşa vurmuş ve suçüstü yakalanmıştır. Eğer ABD, Suriye’de, Türkiye ile aynı hedeflere yönelik birpolitika sürdürseydi, bu bile Türkiye’nin tekrar affeden konumuna getirilmesiiçin yeterli olabilecekti. Ancak ABD, 15 Temmuz’u tamamlamak niyetini, hemarkasında durarak hem de tamamlamaya yönelik politikalar izleyerek açıkçaTürkiye’yi durdurmak hatta çökertmek istemeyi tercih etti. Türkiye’nin Suriye ile ilgili uzun süredir devam edenitirazlarının ABD tarafından dikkate alınmadığı/alınmayacağı netleşti. CB korumalarının ABD’de gözaltına alınması ile süreçdiplomatik alana taşındı. Gülen ve 15 Temmuz’da aktif olanların teslimedilmemesi ve karşılıklı hamleler. Zarrab’ın tutuklanması ve yargılanması, HalkBankası çalışanları, eski bakan Zafer Çağlayan ve CB’nın bazı korumalarıhakkındaki tutuklama kararı; sadece ambargoyu delmiş bir Türkiye’nin değil;bunu “İran”la yaptığı bir ticaretle gerçekleştirmiş olan bir Türkiye’ninyargılanmasıydı. Bu yargılama 15 Temmuz’u tamamlamaya yönelik bir adımdı veTürkiye ABD elçiliğinden bir çalışanı gözaltına almak isteyerek ve ardındandiğer bir elçilik çalışanına yönelik soruşturmayla karşılık verdi. Özellikle ABD’nin Zafer Çağlayan’a yönelik girişimi, ipi yavaşyavaş kimin boynuna dolamak istediğini belli ettiği bir hareket olmuştur. HedefTayyip Erdoğan’a kelepçe takmaktı/hedef Türkiye’ye diz çöktürmekti. Piskokuların ayyuka çıktığı bir hamleydi bu. İran’ın sokmadığı Irak’ta ABD’nin, Kuzey Irak referandumunayönelik tarzı ve zamanlaması da önemli bir hamleydi ve Türkiye; İdlib’e girip;Afrin’i gözetlemeye başlamasıyla bu hamleye karşı bir hamle yaptı ki; bu ABD’yiöfkelendirdi. Bu defa, ABD yine devre dışı kaldı ve bu harekat; Rusya veİran’la ortak olarak gerçekleştirildi. Vize krizi bunun ardından geldi. ABDelçisinin satır aralarına sıkıştırdığı tehditten anlaşıldığı kadarıyla; IŞİD’itekrar Türkiye’de eylem yapmaya yöneltebilirler. Tüm bu sebeplerin bileşkesini; Türkiye’nin emir komutahiyerarşisinden çıkması olarak özetlemek mümkün. Türkiye, eskisi gibi ABD’ninher istediğini emir telakki etmediği gibi; istek ve talepleri yerine gelmediğizaman ise tavır gösteriyor, itiraz ediyordu. Gelelim esas nedene: Şunu bilmekte yarar vardır. Bu eksen değişikliği,Türkiye'nin tercihi değil; itildiği tarzda gerçekleşmekte. İsrail'in etrafını zayıflatarak İsrail'in güvenliğinisağlama politikaları uygulanıyor. Dünya ve bölge şekillenirken İsrail'in güvenliği merkezealınıyor. Irak, Libya, Mısır ve Suriye zayıflatıldı. Esas hedefe, İran vedireniş ekseninde doğru süreç işliyor. Türkiye, tamda yol üzerinde bulunuyor. Türkiye'nin de birşekilde zayıflatılması gerekiyor. Türkiye ve İran'ın güvenliklerinin birbiriyleorantılı olduğu bilinmekte. Türkiye'nin eskiden yürüttüğü, Laik, demokratik"İslam" ülkesi modeline de ihtiyaç kalmamıştır... Astana süreciyle, ABD devre dışı bırakılmış, Türkiye,İran’la birlikte hareket etmeye başlamıştı. Bu süreç, küresel aktörlerin bölgede çözüme katkı sunmadığı;bölgesel güçlerin, ABD’yi devre dışı bırakarak çözüme daha da yaklaştıklarınadair pratikler sergilemelerine olanak sağladı ve bunun meyveleri alınmayabaşlandı. Bu süreç, ABD’nin Irak ve Suriye’de sorunun ana kaynağıolduğunu su yüzüne çıkardı. Genelkurmay başkanlarının karşılıklı ziyaretlerininardından, CB’nın İran ziyareti ve yapılan dört anlaşma ile hem güçlü bir mesajverildi hem de yerli para ile alışverişe başlanmasına karar verilerek, ABD’ninekonomik hegemonyasına bölgesel bir karşılık verilmiş oldu. Bundan sonra, ABD, elindeki başta terör eylemleri olmaküzere; hukuk kılıfı altındaki operasyonlardan tutun, ekonomik krizler çıkarmayayönelik operasyonlara, İran üzerinde oluşturulmuş yanlış algı operasyonlarınıninandırıcılığını sürdürmeye yönelik iç ve dış medya hareketlerinden tutun,Türkiye'deki "aydın" ve yazarlarını hareketlendirmeye, iç muhalefetikışkırtmaktan tutun, darbe teşebbüslerine yönelmeye kadar her türlü silahıkullanmaktan geri durmayacaktır. Irak’ta ve Suriye’de terör ve kaosu derinleştirmekisteyecektir. Kürtlerin devletleşmesinden ziyade; Kürtlerin ABD tarafındankullanılmasının önüne geçmeye yönelik politikalar izlenerek, ABD’nin Kürtlerüzerindeki oyunları boşa çıkarılmalıdır. Zira, ABD’nin bu referandumunzamanlamasını ayarlamasının amacı, bölgesel güçlerin ABD’yi bölgeden kovulmasürecine sekte vurmasıdır. Yani, sorun olan Kürt devleti değil; Kürtler’inkullanılma tehlikesidir. Yine bir kısım malum "aydın", her zamanki gibi, ABDile ilişkilerimizin kesilmesini, daha doğrusu -telaffuz edemeseler de- emirkomuta ilişkisinin kesilmesini tehlikeli olarak göstermeye yönelik bir algıoluşturmaya gayret etmekteler. Bunlar, Türkiye'nin menfaatlerini düşündüklerinide özellikle belirtirler. Bunları yüz yıl sonra da tanımayalım mı? Yetmedi mi? Halkımızın onur ve haysiyetini bloke etmiş bu algı vehiyerarşiden kurtulmak değil; esas bu aydın görünümlü ve bizden olmayanlardırtehlikeli olan. En önemlisi ise, Türkiye’nin; ABD ile emir komuta tarzıilişkilere dönemeyeceğini bilmesi, görmesi ve onunla yollarını ayırarakbölgesel direnişe/ait olduğu mahallesine/evine/direniş eksenine dahilolmasıdır. Türkiye'nin bu defa ki tavrı, konjonktürel bir zorunluluğabenzememektedir. Yanılmamış olmayı umuyoruz. Rabbim, bu hayırlı yolda,bölgemizin tüm mazlumlarının ayaklarını sabit kılsın
EKSEN KRİZİ
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.