Hazar gölü, Elazığ iline yaklaşık Otuz kilometre mesafede olup, yirmi-yirmi beş kilometre uzunluğunda ve beş yada altı kilometre genişliğinde bir göldür. Yüce Allah'ın mükemmel yarattığı bu doğal güzellik yer yer insanların çöp dökme, inşaat, atık madde akıtma gibi olumsuz durumları ile doğal halinden uzaklaşmış gibi görünse de yine de mükemmel bir manzaraya sahiptir. Diyarbakır-Elazığ karayolu gölün kuzey kıyısından geçmektedir. Gölün kıyısında onlarca tatil köyünün yanı sıra bazı kamu kurumlarına ait dinlenme tesisleri,otel gibi konaklama tesisleri yer almaktadır. Bu tesislerden birinde birkaç günlüğüne de olsa dinlenme ve bu eşsiz güzellikleri yaşayabilme imkanı bulmuş biri olarak hayran kaldığımı belirtmek isterim.
Yaz mevsiminde kaysı, elma,kiraz,vişne ağaçlarıyla kaplı yemyeşil bir alanın gölün maviliği ile oluşturduğu mükemmel renk uyumu, gölün kuzey ve güneyindeki dağlarda yer alan meyve ağaçlarının yanı sıra meşe, badem ve çam ormanlarının göle doğru adeta üfürdüğü serin hava atmosferinde bulunmak bile insan ruhunu dinlendirmeye yetmektedir.Gölün güney kıyısında yer alan Sivrice ilçesi ile Kuzey kıyısında yer alan Gezin beldesi hem eşsiz tabloyu tamamlayan unsurlar olarak yer alırken, aynı zamanda göl kıyısı sakinlerinin ihtiyaçlarını rahatlıkla temin edebilme imkanı sunmaktadır. zira göl kıyısında nerde olursanız olun Sivrice'ye veya Gezin beldesine ulaşım azami 15 dakikadır.Hülasa deniz kıyısındaki tatil merkezleri ile kıyaslandığında eksiğinden çok fazlası olan harika bir mekandır.
"Hazar kelimesi" bin adet anlamına gelen "Hezar" kelimesinden kaynaklandığını biliyordum.Elazığ, Sivrice yöresinde sohbet etme imkanı bulduğum kişilere bu ismin nereden geldiğini sordum. Bazıları gölde çok sayıda su kaynağı bulunduğundan dolayı "binlerce kaynak" anlamında "Hazar" ismini aldığını söylediler.Bazıları da Yörede anlatılan efsanelere göre göl adını kuzeyde yer alan "Hazar Baba" dağından aldığını söylediler. Efsaneye göre tarihin birinde bu dağdan geçmekte olan "bin kişilik" bir ordu kış mevsimi olması dolayısıyla tipiye yakalanmış ve tamamı ölmüş. Bundan dolayı bu dağa Bin kişinin öldüğünü anlatma babından "Hazar" dağı denilmiş.
Sivrice'de tanıştığım bir esnaf ile sohbet ederken Şanlıurfa'dan geldiğimi söyleyince buraların Urfa ile alakalı bir yer olduğunu ve bunun efsanesi olduğunu söyledi. Doğrusu biraz şaşırdım. Anlattığına göre Hazar kelimesi "Azer" den geliyormuş.Azer, Hz. İbrahim'in babasıdır. Yazları Urfa çok sıcak olduğundan, Azer, aşiretiyle buraya yaylaya gelip kış başlayınca da tekrar Urfa'ya dönermiş.Bir yaz aşiretiyle geldiği yaylada bir kavga çıkıyor ve bu dağda Azer aşiretiyle beraber ölüyor, Dağın yüksek bir yerindeki mağaraya sığınıp orada ölüyor. O günden beri bu dağa "Azer baba dağı" denilmişse de zamanla "Hazar baba dağı" olmuş.
*************
Elazığ, Doğu Anadolu bölgesinde yer almasına rağmen yemeklerin çoğunlukla hem doğu Anadolu hem de güneydoğu Anadolu kültürünü yansıttığını söylemek mümkündür. Yemek kültürlerinin tarihi seyrine bakıldığında Güneydoğu, geleneksel sofrasında büyük çoğunlukla hububat başta olmak üzere tarım ve hayvansal ürünlerin kullanımı sonucu şekillenen bir yemek kültürüne sahip iken, Doğu Anadolu yemek kültürü ise, hayvansal ürünler ağırlıkta olmasına rağmen tarım ürünlerine de sahip olduğunu görmekteyiz. Zira yemek kültürleri bölgelerin iklimi, bitki örtüsü dolayısıyla yetişen bitkisel ürünler, hayvancılık vb. etkenlerle şekillenmiştir. Her alanda olduğu gibi yemek kültürü alanında da oluşan küresel seyir, en uzaktaki bölgelerde var olan yemeklerde insanların sirkülâsyonu, ulaşımın hızlı ve tekniğine uygun yapılması yemek çeşitlerinin artması ve sosyal yapıya göre farklılık gösterse bile denenmesine sebep olmaktadır.
Yöresel yemekler o yöreye mahsus olup başka yerlerde yapılamayacağı anlamı taşımaz. Hangi yöreye ait olursa olsun her yemek yapılmalı ve denenmelidir. Zaten artık gelenek ve göreneklerin yemek kültürleri üzerinde çok da etkili olmadığını, gelenekçi bir yaklaşım yerine yenilikçi bir yaklaşım oluştuğunu söylemek mümkündür. Bu bağlamda Elazığ'ın Kofik dolma,Gömbe,kurut çorbası, Tarhanası, içli köftesi,sırın,pestil kavurması gibi daha çok çeşitli yemekleri olan zengin sofrasından meşhur Harput Köftesi yemeğini yöre halkından aldığım bilgiler ışığında tarif etmeye çalıştım. "Harput köftesi" güneydoğu mutfağında yer alan "Hıllorik" yemeğine benzeyen lezzetli bir yemektir.
2 Yemek kaşığı tere yağı
1 orta boy ince kıyılmış kuru soğan,
300 gram ince köftelik bulgur,
1 yumurta,
1 yemek kaşığı domates salça,
1 Yemek kaşığı biber salçası
Yeterince tuz,
Arzuya göre karabiber, köfte baharatı vb.
1 çay kaşığı kuru reyhan
1/2 demet Maydanoz,
3 bardak su
YAPILIŞI :
- Bütün malzemeler hazır hale getirilir.
-Et, soğan ve biber salçası, baharatlar, reyhan, yumurta ve tuz bir kaba konularak yoğrulur.Daha sonra bulgur ete dahil edilerek yoğurma işlemine devam edilir.(Yoğurma esnasında bazen su ile ıslatılarak bulgurun yumuşaması sağlanır.)
- Bulgur yumuşayıncaya kadar yoğrulur
- Muskat cevizi büyüklüğünde parçalara bölünür(cevizden küçük, fındıktan büyük)
- Her köftenin ortası parmak ucuyla bastırarak çukurlaştırılır.
- Ayrıca bir tencerede domates salçası yağ içinde kısık ateşte sos kıvamı için hafif kavrulur. Üç bardak su eklenerek kaynamaya bırakılır.
-Sos kaynamaya başlayınca köfteler içine atılarak kısık ateşte 20 dk. pişirilir. suya katılarak pişirilir.
- Köfteler suyu ile birlikte Servis tabaklarına paylaştırılıp üzerine kıyılmış maydanozla süslenir.
24 Ocak2020 tarihinde Elazığ'da yaşanan depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet yaralılara acil şifalar dilerim.
Rabbim bir daha göstermesin..
Afiyet Olsun.
[email protected]
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum