Gazze direnişinin bir milat olduğu/olacağı açıkça ortadadır. Tıpkı 2006 Lübnan direnişinin, siyasi ve akademik çevrelerce bir milat olarak nitelendirilmesi gibi.
Direniş kültürü, enformatik ve diğer kısıtlamaları parçalayarak; küresel ve kuşatıcı bir yükselişe geçmiş, tüm baskılara ve sistematik kuşatmalara rağmen, küresel çapta bir kültüre dönüşmüştür.
Direniş kültürü, kabından çıkarak, dinlari, bölgeleri, etnisiteleri, sınıfları, mezhepleri, hizipleri aşarak, insani/fıtri bir niteliğini görünür kılmaya başlamıştır.
Son Gazze direnişi de, bunun, hem nedenlerinden biri; hem de sonuçlarından biri olma özelliği taşımaktadır.
İsrail, mutlak kötülüktür.
İsrail, kendisi geçmişte ırkçı bir sürece tabi tutulduğu halde; ırkçılığın en sistemli ve kurumsallaşmış temsilcisi olmuştur.
İsrail, siyasi iman bağlamında şeytanı temsil eden zihinsel kodların ana taşıyıcısı durumundadır.
İsrail, mazlum milletlerin çaresizliği olmaktan çıkacaktır.
İsrail, küresel kötülük sisteminin temsilcisidir ve küresel hegemonyanın desteği ve himayesine sahiptir. Dolayısıyla İsrail, küresel kötülüğü temsil etmektedir.
Direniş yapıları, devletlerin başaramadığı işlere imza atıyor. Arap devletlerinin topunun yıllarca yapamadığını, Lübnan'daki direniş hareketleri 2006'da yapmış ve demir gibi sağlam görünen ağları parçalayarak, bir büyüyü, sahte bir algıyı bozmuştur. Gerçek şu ki; inanan ve adananlar, direniş yapıları devletlerin düşündüğü gibi umutsuz ve çaresiz bir bakışa sahip değillerdir.
Bu gruplar işe, teslim olmamakla başlıyorlar ve direniyorlar; derken zaferin de zamanı geliyor. Gazze saldırısına verilen karşılığın etkili ve uzun süreli sonuçlarının denklemleri değiştirecek etkiye sahip olması yönüyle, 2006'da bozulan büyünün artık
Gazze ve Filistin'in tümünde de bozulduğunu göstergesi olmuştur.
Aslında 2006'da Lübnan'da bozulan büyü; 2018'de Gazze'de de bozulan büyünün sebebi olmuştur denebilir. Bu bozuluş, küresel boyuttadır. Küresel bir endişe başlamıştır,, tüm planlar oyunlar hesaplar muhtemelen yeniden gözden geçirilecektir.
Son Gazze direnişinin önemi, gözden kaçırılmayacak boyuttadır; herkesi, olduğu konumda gizleniyorken; geceyi gündüze çevirerek görünür kılmıştır.
Teslimiyet ve zilletin değil; İsrail'e karşı ancak direnişle sonuca varılabileceğini tezini güçlendirmiştir. İsrail, artık Filistin halkına istediği gibi davranamayacaktır. Filistin halkı, etkili karşılık verebileceğini bu son zaferle kanıtlamıştır.
Son Gazze direnişi, Demir Kubbenin zayıflığını da ortaya çıkarmıştır. 370 roketin, sadece yüz tanesini engelleyebilen Demir kubbenin de gerçekçi bir algı olmadığı ortaya çıkmıştır.
Askerleri taşıyan otobüse, ilk defa Cornet füzesi ile saldırı düzenlemiş ve ilk defa İsrail'in 100 kilometreye kadar derinleri; oraya kadar nüfuz eden direnişin etkisi ile, siren seslerinin yükseldiği ve bozguna uğramış bir konuma dönüştürülmüştür. Gazze direnişi; şimdilik sadece İsrail hükümeti içinde sarsıcı bir etki yapmış gibi görünse de; asıl etkisini, siyonist iradenin bölgesel ve küresel projeleri üzerinde göstermiş ve gösterecektir.
Belki de bir test yapmak isteyen İsrail. beklenmedik bir direnişle karşılaşmış ve can havliyle ateşkes ilan etmek zorunda kalmıştır.
Suriye'ye saldırının başlamasını müteakip, zaafa düşen ve Katar'a taşınma hatasından sonra kendini toparlayarak küresel direnişe yönünü çeviren Filistin direnişi; Kudüs'ün başkent ilan edilmesi ile sonuçlanan heveslere ve sonuçlara karşı, küresel direnişle dayanışarak, hatalarını telafi etmeyi ve saygın bir konuma gelmeyi başarmış ve son Gazze Zaferini ümmete hediye ederek bunu kanıtlamıştır.
Son Gazze direnişi; 2 milyon Gazzeli'nin, Hitler'in Varşova Yahudi Gettosu'nda olduğu gibi bir muameleye tabi tutulmasının bir sonu olabileceğini göstermiştir.
Gazze direnişinin artık yalnız olmadığı açıkça ortaya çıkmıştır. Gazze zaferi, İsrail'le, "normalleşme" süreçlerinin, barış adı altında tezgahlnan anlaşmaların, Kudüs'ün İsrail'in başkenti ilan edilmesinin ve "normalleşme" adı ile dayatılan ihanet ve teslimiyetçi projelerin, pratikte başarılı olamayacağının kanıtlanması anlamını taşımaktadır.
Gazze zaferi, İsrail'le "normalleşmenin", bunu yapan ülkeleri, yem olmaktan kurtaramayacağı gerçeğini de bir kez daha görmeye sevk edeceği umudunu canlandırmıştır.
Gazze zaferi," normalleşmenin" bir teslimiyet olduğunun göstergesi olmuştur. Zira "normalleşme"; ne Gazze ablukasını hafifletmiş; ne de Kudüs'ün işgalini engellemiştir. Tam tersine; "başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti" söyleminin, bir zafer gibi sunularak, Batı Kudüs'ün İsrail'e bırakılmasını meşrulaştırma politikaların olumlu karşılanması gerektiği algısına yol açmıştır.
Gazze, bir iman meselesidir. Hazreti Hüseyin' den alınan bir kültür, bir direniş ahlakı. İmanın gerektirdiği bir direniş, bir tercihtir. Zulüm mü; adalet mi? Zalim mi; mazlum mu? Direniş mi; zillet, teslimiyet, "normalleşme" ve ihanet mi?
"Biz ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilmekte olanlara lütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onları varisler kılalım." Kasas:5
Tüm satılmışlara rağmen, tüm satışlara rağmen, tüm susanlara rağmen, tüm ihanetlere rağmen, tüm "normalleşme"lere rağmen; Küresel Emperyalizm'e karşı koyanlara, direnişe, hakkı ve sabrı kuşananlara, Gazze'ye ve kutlu direnişine selam olsun!
Allah ve kalplerimiz, direnenlerle beraberdir. Selam ve dua ile.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum