Hz. Ali (k.v), o sıralarda henüz çocuk olan Hasan el-Basri'ye şöyle sorar;
‐"EY çocuk dini düzelten şeyle, dini fesat eden şey nedir?"
Hasan el-Basri;
‐"Dini ıslah eden takvadır, dini fesat eden ise tamahkârlıktır, " der. Evet, yalnızca iki kelime: "takva ve tamah!
Takva, Allah korkusundan kaynaklanan ahlaki bir erdemlik iken; tamahkârlık ise, nefsi emare ve şeytan kaynaklı esfel bir davranış şeklidir!...
Ebu Zerr Cüneyt İbn-i Cünâde ve Ebu Abdurrahman Muaz İbn-i Cebel (r.a) Allah Resul’ünün şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: "Nerede okursan ol Allah'tan kork. Yaptığın her kötülüğün peşinden onu silecek (giderecek) bir iyilikte bulun ve insanlara karşı güzel ahlak ile muamele et." (İmam Nevevi. Kırk hadis) Evet, başka bir hadisi Şerif de, Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: "Hikmetin başı Allah korkusudur." Zira Allah korkusu taşımayan fertler, içinde bulundukları toplumlar için, tehlike ve fitne demektir.
Çünkü takva; farklı renk ve ırktan olan ama tekbir Allaha iman eden, aynı peygambere gönül veren, aynı kitabı düstur edinen ve yeryüzündeki tüm inananları kardeş olarak telkin eden ve kaynaştıran manevi bir güçtür. Bu gücün zıddı ise, yukarıda da geçtiği gibi; tamahkârlık, aç gözlülük, doyumsuzluk, şükürsüzlük ve isyan oluşturmaktadır.
Yaşadığımız modern asırda, İslam âlemi olarak; takva nimetinin kıymetini idrak edemeyecek duruma geldiğimiz için, aramıza tefrika duvarları örüldü, bölündük ve gücümüzü kaybettik. Allahü Teâla, bizim ne renklerimize ne ırk ve aşiretlerimize bakmaz; O, (c.c) bizim takvamıza nazar eder. Nasıl ki, her padişahın bir koruluğu varsa; Aziz ve Celil olan Allah'ın da korunmasını istediği bir koruluğu vardır! Bu koruluk; koymuş olduğu helal ve haramlardan sakınmaktır. Kim ki, bu sınırları aşmamaya riayet ederse işte o, takva sahibi bir kimsedir.
Arap’ın Arap olmayana, beyazın siyaha üstünlüğü yoktur. Üstünlük takva iledir. Kim ki, ırkını, kavmini, mezheb ve meşrebini; diğer insanların değer yargılarından üstün tutar ve o uğurda mücadele vermeye çalışırsa; o fitnenin, fesadın, fısk ve fücurun temsilcisidir.
Evet, her Müslümanın bilmesi gereken tek hakikatin; hiçbir kimse, dili, ırkı, makamı, kariyer ve zenginliğinden ötürü diğer kimselerden üstün değildir/olamaz da. Üstünlük takvadadır. "İnne ekremeküm, indellahi etkaküm" diye ferman buyurmuş Aziz ve Celil olan Rabbimiz! Dolayısıyla, yeryüzünün imar ve ıslahı için mücadele edenler, takva ehli olanlardır. Bunun dışında kalanlar ise, fitne ve fesadın yaygın hale gelmesi, anarşi ve güvensizliğin toplumda huzursuzluğu oluşturmak için çabalayan şer ehli kimselerdir. Uykuda olan fitneyi, uyandırana lanet olsun!...
Hz. Ebu Bekir (r.a), den, Allah Teâlâ'nın; karada ve denizde fesad çıktı, buyruğundan şu manayı çıkarıp izah eder: "Dedi ki, karardan Murad lisan, denizden Murad ise kalptir. Ne zaman ki, fesad lisandan zuhur ederse işte o zaman; insanlar onun üzerine ağlarlar (yani, insanlığın dengesi bozulur). Fesad kalpten/kalplerden yayılıp zuhur ettiğinde ise; onun üzerine melekler ağlamaya başlarlar!...
Buradan şunu da anlamamız mümkün olabilir: "Fesadın kaynağı iki şeydir. Lisan ve kalb!... Buyurmuştu ya Efendimiz (s.a.v); insanoğlunun bedeninde bir parça et vardır, o düzelince diğer azalarda düzelir. O bozulunca, diğer azalarda bozulur, dikkat edin o, kalptir. Evet, yeryüzünün ıslahı da, ifsadı da, insanın yapıp ettiklerine bağlıdır. Yani, insanın söylem ve eylemlerine, teori ve pratiğine, iddia ve ispatına bağlıdır.
Hülasa edecek olursak, dünyanın yaşanılır bir olması da, olmaması da; insanoğlunun işlediği amellerine bağlıdır. Kalın sağlıcakla efendim…
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum