Anahtar, başkasının muttali olması istenmeyen herhangi bir şeyin kapısını açmak veya kapatmaya yarayan alettir. Evlerin, arabaların, odaların, sandık, dolap ve kasaların anahtarları vardır.Kapısı olmayanın anahtarı da yoktur. Eskiden anahtarların çokluğu zenginlik alameti sayılırdı. Ancak zenginlerin anahtarları çoktu. Kur’an-ı Kerim, Karun’un zenginliğini anlatırken, “anahtarlarını güçlü bir topluluk zor taşıyordu”(Kasas, 76.) buyurarak anahtarlarının çokluğuna vurgu yapmaktadır.
Anahtar, Yunanca kökenli olup “açacak, açma aracı” anlamına gelir. Arapçadaki “miftah”ile aynı anlamdadır. Açmak için önce kapatmak gerektiğinden bu alet aynı zamanda kitlemek içindir. “Kilit” tabiri ise kapatma aleti anlamında yine yunanca kökenli bir kelimedir. Ev araba ve değerli eşyaların bulunduğu sandıkları anahtarla kitlemenin temel amacı, hırsızlardan korumaktır. Aslında yasaklayıcı kuralların hepsi, kötü niyetli insanları engellemek içindir. Toplum hayatına yönelik ilahî yasak ve tehditlerin amacı da budur. Kötü niyetlilerden olmasaydı bu yasaklara gerek kalmayabilirdi. Ancak söz konusu bu yasakların ilahi metinlerde yer alması, kötülük düşünen, hakkı olmayan şeylere göz diken haksızlık yapan şahısların hep var olacağına işaret eder. Ancak yasak ve cezalar bu kötüleri caydırmaya engellemeye ve azaltmaya yarar. Anahtarlar da engelleyici bir unsurdur. Herkes insan saygınlığına yakışır tarzda davranıp başkasının hakkını elde etmekten sakınsaydı, hiç bir anahtar taşımaya gerek duyulmazdı.
Eskiden zenginlik işareti olan anahtar çokluğu ne yazık ki günümüzde, hırsızların ve kötü niyetli şahısların çokluğuna işaret etmektedir.Örneğin bir yerde fare kapanları çok satılıyorsa, orada çok fare var demektir. Anahtarları çok olan bir toplumun da hırsızları çok demektir. Hele kapılar çelikleştirilmiş, her kapının birden fazla anahtarı yapılmışsa o toplumdaki kötülerin çokluğunu varın siz hesap edin.
İnsanın teknolojik hayatına paralel olarak anahtarlar da gelişme kaydetmiştir. Tahtadan ve demirden yapılan büyükçe anahtarlar zaman içinde cebe konulabilen küçük metal anahtarlara yerini bıraktı. Artık bu anahtarların yerine elektronik, akıllı anahtarlar; kodlamalı şifreler geçmeye başladı. Bununla orantılı olarak soygun ve hırsızlıkların da şekli değişmektedir.
Anahtar, aynı zamanda kapının emniyeti içindir. Anahtarları yapanlar da hırsızlar da insan olduğundan, hırsızı caydırıcı cezadan başka hırsızlığın önüne geçilmesi mümkün değildir. Bunun da tek çaresi, Kur’an’ın emri gereği hırsızın elinin kesilmesidir. Hırsızın eli kesilmediği sürece, hiç bir kapı ve anahtar,hırsızlığı önleyemez; hırsızın eli kesilmezse, hırsız, mağdurların boynunu kesebilir.
Anahtar ve kilit mecazi anlamlarda da kullanılmıştır. Peygamber (ASV) hayır ve şer için anahtar tabirini kullanarak şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz bazı insanlar hayırlı işler için anahtar ve şer işlere karşı sürgü (kilit) gibidirler. Diğer bir kısım insanlar ise şer işler için anahtar ve hayırlı işlere karşı sürgü (kilit) gibidirler. Ne mutlu o kimseye ki Allah Teâlâ hayırlı işlerin anahtarlarını onun eline vermiştir. Ve yazıklar olsun o kimseye ki Allah Teâlâ şer işlerin anahtarlarını onun ellerine vermiştir.” ( İbnMâce, Sünne, 19, Hadis no: 237.) Hayrın da şerrin de anahtarı insanın iradesi dışında değil, kendi isteği ve çabasıyla eline verilir. Bu nedenle hayrın anahtarını alanlar nebevi iltifat ve övgüye mazhar olurken, şerrin anahtarını alanlar “onlara veyl olsun!” sözüyle kötülenmişlerdir.
Peygamber (ASV) namazsız olarak cennete girilemeyeceğine ve abdestsiz namaz olamayacağına dikkat çekmek için, “cennetin anahtarı namaz, namazın anahtarı da abdesttir.”(Tirmizi, Taharet, 1, Hadis no: 4.) buyurmuştur.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum