Unutulmayanlar, tutunamayanlar ve şimdi de; Tarihe not düşenlerle ilgili birkaç kelam edelim… Tarihe not düşenler; fikir ve zikir işçiliğini yaparak, beşerin hafızasını, kirli ve şerli şeylerden temizlemek uğruna; gecesini gündüzüne katıp, rahatlarından feragat eden isimsiz Kahramanlardır… Evet, Söz konusu Kahramanlar içinde, bizimde birçok kahramanımız vardır. Çünkü onlar, tarihe not düştükleri gibi; aynı zamanda nice taze ve temiz beyinler için de kullanmışlardı dertli ve kederli kalemlerini.
Kur’an Şairi Akif’ den, Kaldırımlar Şairi Necip Fazıl’a; Sezai Karakoç’tan Erdem Beyazıt’a varıncaya dek; ve nice dertli yürekler, şu gök kubbemizin altında birer hoş sada bırakmakla tarihe not düşmediler mi?… İnsanlık tarihiyle yaşıttır aslında, tarihe not düşenler!... Zira onlar, hakkın davasının yükünü omuzlarında taşıyan; her devrin ve zamanın, vefakâr ve cefakâr şahsiyetleridir. Onlar, hiçbir zaman kulların önünde iki büklüm olmadılar, rızık endişesi taşımadılar, yalakalık etmediler, yaranmak adına ona buna kapı kulluğu yapmadılar; çünkü onlar, sadece ve sadece “LA” ile inkâr etmişlerdi hakka başkaldıran tüm oluşum ve varlıkları; “İLLALLAH” ile ikrar edip teslim olmuşlardı yüceler yücesi olan her şeyin gerçek sahibine…
Öyle değil mi? Mesela, Hz. Bilal’i Kâ’be’nin üst duvarına çıkaran ruh ile; İmam Ahmed İbn-i Hanbel’e Kur’an mahlûk değil, o Allah kelamıdır dedirten de, aynı kaynaktan beslenen ruh ve iman değil miydi? Âdem babamızın ilk oğlu Habil’de, hakka isyan etmeyi değil teslim olmayı şeref addettiği için; insanlık tarihine unutulmaz bir not düşmüş ve Kabil’in soyundan gelenlere kıyamete kadar bir ders vermişti… Şu gök kubbemizin altında, nice isimsiz kahramanlar; insanlık namı hesabına yani yararına, ne kadar notlar düştüklerini ancak bir olan Allah bilir…
Tarihe not düşenler, olumsuzluğun değil olumlunun; savaşın değil barış ve sulhun; kinin ve nefretin değil sevgi ve merhametin; ayrıştırmanın ve bölmenin değil, birleştirmenin ve toplamanın; husumet ve düşmanlığın değil, dostluk ve muhabbetin yanında daima yer almışlardır. Zaten onları ayrıcalıklı yapan da, onların o yüce, ulvi, duygu, düşünce ve meziyetleridir… Tarihe not düşenler, başkası ağlarken gülmeyip ağlayan; başkası aç ve perişanken rahat uyumayanlardır. Tarihe not düşenler; isimlerini kin ve nefret kalemiyle kara sayfalara yazdıranlar değildir. Öyle olanlar, insanlığın vicdan mahkemesinde ebedi olarak yargılanıp mahkûm olan zalim ve gaddarlardır.
Tarihe not düşenler; yeri geldiğinde kalemlerini, hakkın davası uğrunda kılıç yapıp her şeylerini feda edenlerdir. İmam İbn-i Teymiyye, Şehid Hasan Elbenna, Seyyid Kutub ve daha niceleri gibi… Mustafa Sabri Efendi, Zahidül Kevseri, Atıf hoca, Malcolm X ve Şehid Metin Yüksel gibi… Her birinin hayatından, alacağımız binlerce not ve derslerin olduğu; nadide dava erleri, insanlık tarihi devam ettikçe, onlar da var olacak ve güzellik adına durmadan tarihe not düşeceklerdir.
Evet, tarihe not düşenlerin; dünyadan göç edenlerine rahmet temenni ederken; hayatta olanlara da, daha nice güzel notlar düşmeleri için sıhhat ve afiyetler dileriz. Kalın sağlıcakla. 14 Mart 2019.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum