Kâinatta aldatmayı meslek edinen bütün varlığıyla ve çeşitli yollarla insanları aldatmaya çalışan ilk yaratık şeytandır. Bu özelliğiyle şerrin kaynağı ve simgesi olmuştur. Kur’an, şeytanın çeşitli kötü vasıflarını bildirmekle beraber, daha çok hak ve hakikatten saptırıcı ve aldatıcı yönüne dikkat çekmiş ve insanları uyarmıştır.
Şeytanın akılalmaz işlevinin en kötüsü, insanların birbirlerini kandırmalarını sağlamasıdır. İşte bunun sonucu olarak insanlar şeytandan aldıkları dersle birbirlerini kandırıp dururlar. Aslında aldatma şeytanın bir tuzağı olup bunu cazip hale getirmek ve insan zihninde meşrulaştırmak için tuzağın ortasına menfaat dediğimiz bir yem koyar. Bu itibarla aldatmaya çalışan insan çıkar düşüncesiyle yapar ve bunu zihnen meşru görmeye başlar. Aldatmalar her zamanın revaçta bulunan alanına göre ortaya çıkmaktadır.
Peygamber (ASV) zamanında şeytanın gücü pek zayıfladığı için nübüvvet nuruna mazhar olan sahabeleri aldatmak ve onların birbirlerini aldatmasını sağlamak mümkün olmadı. Peygamber (ASV) Veda Hutbesinde: “Ey Mü'minler, gerçekten şeytan, sizin şu topraklarınızda kendisine kulluk edilmesinden ümidini ebediyen kesmiştir.” (Tirmizi, Birr, 35.) buyruğuyla buna işaret etmiştir. Peygamber (ASV)’dan bir kaç asır sonra Hadis uydurma konusunda büyük girişimler oldu. Çünkü o zamanlar revaçta olan hadislerdi; peygamber (ASV)’ın emir ve tavsiyeleri herkesi durdurur, ne olursa olsun baş tacı edilirdi. Onun için aldatma bu alanda yoğunlaşmıştır. Müslüman toplum üzerinde hâkimiyeti devam ettiği sürece aldatmalar da din alanında gerçekleşmiştir.
Ancak günümüzde olduğu gibi, din toplumun gündeminden ilk sıradan düşüp sonlara doğru çekildikçe ve önemini yitirdikçe aldatmalar başka alanlara kaymıştır. Günümüzde en çok revaçta bulunan dünya hayatının keyif ve rahatlığıdır. Şeytanın kışkırtmasıyla aldatmalar daha çok sağlık ve hayat konforu alanında gerçekleşmektedir. Birçok kesimin ilgisi ise cinsellik üzerine yoğunlaşmıştır. Bin yıl önce hadis uyduran zihniyet, bugün ilaç uydurmaya çalışmaktadırlar. Dikkat ederseniz çıkarları uğuruna her şeyi mubah görenler, toplumun sağlık alanına ilgisi nedeniyle çeşitli ilaçlar, tedavi yöntemleri uydurmaya ve aldatmaya çalışmaktadırlar. Eskiden “şu daha çok sevaptır” denilirken bu gün “şu daha çok sağlıklıdır” denilmektedir. Aldatmalarda Ahiret hayatına ait “sevap” kavramının yerini, dünya hayatına ait “sağlıklı” kavramı kullanılmaktadır. Çünkü toplum buna yönelmiştir. Asırlar önce tahıl, sebze, meyve, çeşitli yiyecek ve içeceklerle ilgili uydurma hadisler toplumda yaygınlaştırılmıştı. Anlaşılan bunlardan çıkar sağlayanlar satışlarını artırmak için sevap gerekçesiyle toplumu dini inanç yönünden aldatmaya çalışıyorlardı. Günümüzün aldatıcıları ise aynı yiyecek ve içeceklerin tıbbi açıdan yararlarını öne sürerek bir aldatma yoluna gidiyorlar.
Kur’an-ı Kerim, çıkarını korudukları halde insanları ölçü ve tartıda zarara uğratanları “mutaffifîn” olarak nitelemiştir. “Ölçü ve tartıda hile yapanlara yazıklar olsun! Onlar ki insanlardan kendileri için aldıklarında ölçüyü tam yaparlar. Ama insanlara satmak için ölçüp tarttıklarında onları zarara uğratırlar” (Mutaffifin, 1-3) Aldatmanın bir tür hırsızlık ve aynı zamanda bir yalancılık olduğu anlaşılmaktadır. Hatta aldatmak, hırsızlığın münafıkçasıdır denilebilir. Hırsızlık, başkasına ait mal, para vb bir değeri gizlice ve hiç bir hakkı olmadan zimmetine geçirmektir; aldatmak ise, söz konusu başkasına ait değeri, yanıltıcı tekniklerle ve göz göre göre ele geçirmektir.
Gerçekte hırsızlıktan farkı olmayan bu işlem, görünüşte masumane bir alış-veriş gibidir. Bu görünüşten dolayıdır ki hırsızlığa karşı duranların birçoğunun aldatmaya karşı aynı hassasiyeti göstermediklerini görüyoruz. Peygamber (ASV) “Bizi aldatan da bizden değildir.” (Müslim, İman, 164, Hadis no: 283) buyurmuş ve Müslümanların bu şeni’ fiile karşı uyarmıştır.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum