Kamu veya özel sektörde uzmanlık gerektiren herhangi bir branşa ve vizyona sahip, saygın kimselerin görevlendirilmesi durumunda ilgili kişiye verilen addır “Danışman”.
Özel sektörde danışmanlık görevi genellikle bu çerçevede verilir.
Ancak kamu olunca iş değişiyor;
Ömür boyu maaş alması muhtemel,
Sunacağı katkı ve bilgiden ziyade maaşın ve sair hakların hatırı için istihdam edilen,
İstihdam edildiği alan hakkında bilgili ve tecrübeli olması gerekmeyen,
Maaşla yetinmeyip, iş ve proje takipçiliği ile yaşamına yön verebilen,
Temsil kabiliyeti ve kendini ifade edebilme yeteneği aranmayan kimselerden oluşabilir.
İlgili kurumun başındaki seçilmiş ya da atanmış kişi görevden alınırsa veya görev süresi biterse, bu tayfa maaş almaya devam etmek suretiyle, işe gelme gereği olmadan yaşamını sürdürebilir. Zira bazı kurumlarda yeni gelen yönetici, eski mevkidaşının danışmanlarını (yani tanıdığı sevdiği kimseleri) korumak gibi “naif bir misyon” yüklenir. Kurumun işe son verme yetkisi olsa bile bu yetkiyi kullanmaz.
Ancak diğer yandan;
-Sil baştan yepyeni bir kadro kurar.
-Bu kadronun sayı sınırı yoktur. Kurumuna göre rahatlıkla 40-50 ya da 100 kişi olabilir.
-Kızaktaki kadro, yeni gelen yöneticinin gitmesini bekler, umut eder ki bir sonraki yönetici ile ortak bir tanıdığı çıkar.
Danışman kadrosunun büyük kısmı böyle olunca kurumun başındaki kişiye yön verecek, uyaracak kimse de kalmıyor.
Örneğin;
Sık sık medya önüne çıkan bir kurumun atanmış idarecisi, 2 gün ara ile birbirinin tam tersi ifadeler sarf ederken bir tek danışmanı kendisine bu durumun çelişki olduğunu söylemiyor. En azından durumu kurtaracak bir açıklamaya gerek olduğunu bile ifade etmiyor. Sosyal medya yıkılırken onlardan yükselen tek ses “alkış” ve “Efendim ne muazzam kriz yönetim kabiliyetiniz var” sözleri.
Veya,
Bir belediyenin seçilmiş başkanı medya önüne çıktığında ifade güçlüğü yaşarken, yani anlattığı ile anlatmak istedikleri arasında devasa farklara imza atarken, danışmakta olduğu kimseler tarafından konuya hakimiyet veya akıcı ifade konusunda hiçbir telkin almıyor.
Elbette çok az sayıda da olsa;
Bilgi ve tecrübesini sunan, kuruma katkısı olan, danışılma işi bitince görevinden ayrılan kıymetli kimseler de var. Ancak rastlanması pek ender.
Yıllar önce yaşadığım bir olaya ilişkin yazdığım şu sözü tekrar paylaşmak istiyorum;
“Ya liyakat ya fecaat.”
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum