Reklam Alanı

STEPHEN HAWKİNG, ALBERT EİNSTEİN, RACHEL CORRİE, TANRI VE ALLAH

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Stephen Hawking'in ölümü, o tarzdaki insanlar öldüğü zamanyapılan tartışmalara benzer tartışmaların yapılması ve benzer konularınkonuşulmasını beraberinde getirdi. Ancak Hawking'in yaşamı, fiziksel engelliliği ve yaşadıklarısüreçler, onun hayatını daha farklı yönlerden irdelememizi gerektiren örnekçeşitliliği arz eder. Zorluklar karşısında yılmayışı, ümidini ve yaşam sevincinikaybetmemesi; o derece fiziki sıkıntıları olan biri için, elbette kibaşarılması takdire şayan bir iş. Belki de bu yüzden sadece evrim, uzaylılar ve karadeliklerle değil; ölümsüzlük üzerine de kafa yordu. Ama o, az da olsa tanrı üzerine de kafa yormuş olmalı ki; bubağlamda birkaç sözüne ve yorumuna şahit olabildik. Ondan öncekiler de Tanrı üzerine fikirler beyan etmişler veTanrı'nın var olma ihtimalinden dem vurmuşlardır. Bunlardan biri de hiç şüphesiz Einstein'di. O, ünlü: "Tanrı zar atmaz" sözüyle evrendetesadüfe yer olmadığını, kendince, gayet net bir şekilde özetlemişti. Her ölüm ve her yaşamın içinde gizemler ve potansiyellerbarındırdığı kanaatindeyim şahsen... Hristiyanlığı da şekillendiren seküler küresel dünya,kontrollü bir düşünme şekli/metodu ve alanı oluşturmuştur. Bu yüzden batılıbilim insanları bile bariz ve kanıtlanmış olan tahrifata rağmen, gelipdayandıkları "tanrı"yı ve onu tanımlamadaki çelişkileri aşıp; Allah'aulaşamamaktadırlar. Bu durumun, bilimle ve akılla sınırlı kalmak gibi tekniknedenlerinin aşılamamasının yanı sıra; esas engelin; dün kültürel kodları bugünise bahsettiğim küreselliğin zihni işgali ile de ilgisi olduğunu düşünüyorum.Çünkü küresel Seküler Kapitalist yaşamın en ihmal edemeyeceği alan,zihin/zihniyettir. Bu alanda sağladığı hakimiyet ve yönlendirmelerle, kitleleriistediği sonuçlara sürükleyebilmektedir. Bu yolla kendi toplumunu; "asıl"; diğerlerini"ötekiler" olarak tanımlaması ve bu şekilde bir algı oluşturmasımümkün olabilmektedir. Bizler; gerçek anlamda Allah'ı bulduğumuzda, O'nu, batı vediğer toplumların da bulması önündeki küresel engelleri kaldırmanın yollarınıdenemeliyiz. Çünkü Batı, -Allah'ı bizden önce de bulabilir- Allah'ı bulduğunda,tüm nükleer tehditler, gerçek bir tehdit olmaktan çıkacaktır. Dünyanın, yakın zamanda sürüklenebileceği ahlaki, fiziki,çevresel ve diğer felaketlerin, açlığın, savaşların dünyayı tehdit etmediği;uğruna silahlar geliştirilip, savaşların yapıldığı nedenlerin bir çoğunun suniolduğu ortaya çıkacak ve bu sorunların savaşla değil; adaletle kısa süredeçözülebileceği gün yüzüne çıkacaktır. Allah'ı bulmanın yolu tanrılardan ve tanrıda vazgeçmektir.Çünkü tanrı ve Allah aynı şey değil. Tanrı ve tanrılar adil değil, tek değil,merhametli değil... Bu yüzden Allah'ı bulmayı ve tanımayı öncelemeliyiz... Küresel hegemonyanın, küresel çapta sürdürdüğü hipnozu vezihinsel yönlendirmeyi sürdürülebilir kılmasını mümkün kılan; ekonomik askerive siyasi, tüm argümanlara karşı, bilinçli ve çetin bir mücadele içindeolmalıyız. Bunun, bu çağda, İslam'ın genel anlamda, en önemli şartı olduğudüşüncesindeyim. Böyle yaparsak; Küresel hegemonyanın; insanların; yenidünyanın alternatifsiz İslam medeniyetine/Allah'a ulaşmalarının önündekiengelleri kaldırmayı başarabiliriz. Elbette ki, gelişmiş yöntem ve aygıtlar kullanarak hükmünütahkim etmek isteyen küresel hegemonya ve dayatmaların, küresel bir karşı koyuşmetodolojisi oluşturabileceği de gözden kaçırılmamalıdır. Ve biz(ötekiler),böyle olacağına dair çok umutluyuz. Batının, bu görünmez zihni/algısal blokajının; İslamiliteratürdeki 'put' tanımına göre, çağın en büyük putlarından sayılmasıgerektiği bilincinde olunmalı. Ve bu blokajın, insan zihni üzerindeki esaretin,bir gün fark edileceği ve insanların/toplumların, bu bariyerleri aşacağımuhakkaktır. Çünkü bu bariyerlerin arkasında bırakılan ya da orayı terciheden toplumlardan; sadece Selman gibileri, Trump gibileri, Mike Pompeo gibileriçıkmıyor; Rachel gibileri de çıkıyor, Cat Stevens gibileri, Muhammed Aligibileri, Aliya gibileri de çıkıyor. Bu yüzden umutlu olmamızı sağlamgöstergelere bağlayabilmekteyiz. Stefan Hawking ve Albert Einstein'i anlıyoruz ve önemsiyoruzancak Rachel'i hala anlayabilmiş değiliz yani Batı toplumu onu gerçek anlamdatanımış değil. Onun ruhundaki özgür özü keşfetmiş değil. Onu, toplumunun, hepişgal ve öldürmek için geldiği, kendi ülkesinden çok uzaklardaki bir halkınhaklarını korumak için ölmeye sürükleyen değerlerin, çok derin dayanaklarınıkeşfedebilmiş değil. Bu öz, onu ölüme götüren bir duyarlılık ve eylemle tecessümetti. Ama bu özün kaynağı ve varması gereken menzil, yörüngesi neresidir? İşte bu sorunun cevabı, mutlaka bir gün bulunacaktır ve ogün; batı hegemonyasının ve küresel despotizmin bir balondan ibaret olduğu,nasıl da çürük ve zayıf bir ağ olduğu ve hakikatin ise "Allah'ın ipinesarılmak" olduğu, tüm yalınlığıyla ortaya çıkacaktır. "Akledenler"in, bunun gerçekleşeceğini umduklarınıve buna yürekten inandıklarını düşünüyorum. O günlerin, bir an önce gelmesi dileklerimle.
STEPHEN HAWKİNG, ALBERT EİNSTEİN, RACHEL CORRİE, TANRI VE ALLAH
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.