Müsadem-iefkardan barika-i hakikat değil fitne ateşleri çıkıyor.
Mektubât
Kurancılığın içi kof ne menem bir söylemolduğu hususunu bu köşede çok işledik, takip edenler bilirler. “Ataların ocağından külü değil ateşi taşımakgerek” fehvasınca geleneğe yaklaşırken onu tümdem kabul edip benimsemekveya tam tersine tümdem reddedip dışlamak, her ikisi de isabetli değil. Biriifrat diğeri tefrittir çünkü. Bizce doğrusu şu: geleneği Müslüman şanınayakışır bir tavr-ı selim ile ve yine mümin şanına yakışır mümeyyiz bir akılla“hurafelerden ayıklamak” gerekiyor. “Geleneğe sahip çıkıyorum” diyerek ogeleneğin içerisine zamanla bulaşmış bütün hurafeleri de savunmak veya savunmakzorunda kalmak, o geleneğe yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir.
Evvela adil olmayan bir tartışma. Çünkü konuhadisler ama biri Din Felsefecisi ve üstelik profesör. Diğeri hadisçi ve üstelikyardımcı Doçent. Üzerinde tartışılan şey hadis olunca iki tarafında “hadisçi” olmasının gerekliliğihakkaniyet ilkesinin gereği. Doğrudur, CanerTaslaman bir parça tribüne oynuyordu ama samimiyetinden. Yetersiz olduğualanlarda aczini dürüstçe itiraf etmesi takdire şayan bir davranıştı. Ebubekir Sifil hocanın söz arasında ikide bir “utanmıyor musun!”, “bunları anlamaya senin çapın yetmez”, “utanbiraz utan” şeklindeki ithamları en hafif tabirle yakışıksız duruyordu.
Bu tavır, son zamanlarda “modernist” camiayakarşı ana omurga olan Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat mezhebinin sabitelerini çokgüçlü bir kararlılıkla savunma makamında oturan, ilmiyle amil, ve kâmil birmü’mine hiç mi hiç yakışmıyordu. Belki de Caner Taslaman’ın çok ciddi ve çoknazik meseleleri milyonların önünde karikatürize etmeye çalışması Ebubekir Sifilhocanın böylesi bir yola tevessül etmesine neden oldu. Ama sebep olan şey herne olursa olsun bu üslup Ebubekir Sifil gibi “ağır” ve “ciddi” bir insana hiçyakışmıyordu.
İşin aslına bakılırsa Ebubekir Sifil’in butartışmayı kabul etmemesi gerekirdi çünkü hadis gibi ince, derin ve nispetenteslimiyet gerektiren bir konuyu bir felsefeciyle ”keyfemayeşa” tartışmanın abesle iştigal demek olduğunu herkestençok kendisi biliyor. Dakikada bir “CanerBey kıt Arapçanızla hadise girmeyin yoksa çok mahcup olursunuz!”, “lütfen gidin okuyun biraz!”, “size birazhadis usulü dersi vermem gerekiyor” tarzında sitemde bulunan birinin,tartışmanın eninde sonunda gelip buraya dayanacağını ve bunu öngörüp en baştanbu tartışmayı kabul etmemesi gerekirdi.
Gönül isterdi ki Caner Taslaman’ın yerinde Mustafa İslamoğlu olsun. Ancak EbubekirSifil hocanın yıllardır yaptığı bütün meydan okumalara karşı İslamoğlu’ndanolumlu yanıt gelmedi. Caner Taslaman İslamoğlu çevresine yakın bir isim. Amaonun sözcüsü olduğunu söylemek abartı olur biraz. İhtimal ki İslamoğlu buısrarcı meydan okumalara karşı “merdane”bir şekilde çıkıp tartışmak yerine Caner Taslaman gibi kendisine göre biraz dahaaz “ciddi” bir isim sürdü öne. En azından mağlubiyet okları gelse bile bunlarkendisine değil ona isabet eder.
Caner Taslaman Felsefesi, Ebubekir Sifililahiyatçı. Birincisinde üslup, mesleği ile müsemma bir şekilde bir parça“sokak ağzı.” Diğerinde yine mesleği ile müsemma bir şekilde ilim adamı.Tartışılan konular ise kıyamete kadar ümmetin düşünen zekaları arasında ihtilafsebebi olmaya devam edecek “netameli” konular. Dolayısıyla milyonlarca insanınönünde bu gibi nazik konuları tartışmanın ve üstelik kavga etmenin hiçbiranlamı ve dahi faydası yok.
Onun için “hocam Taslaman ve Sifil tartışmasının galibi kim sizce? Diye soran değerlibir dostuma şöyle yanıt vermiştim: “şeklen Ebubekir Sifil hoca galip geldi amagerçekte bu gibi tartışmaların sadece mağlupları olur, galipleri değil.”
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum