Yüce Allah Mülk suresinin 30. Ayetinde mealen şöyle buyuruyor:
“De ki: Gördünüz mü, şâyet sizin suyunuz(bir sabah kalktığınızda) yerin altına geçse,(batmış, kurumuş olarak karşılaşırsanız) o zaman size suyu kim getirir?” Bu ayet karşısında ürpermeyip dehşete düşmemek mümkün değil diye düşünüyorum. Bir sabah kalktığımızda yeryüzündeki bütün suların yok olduğunu görmek karşısında insanoğlu ne yapabilir ki? Çok değil henüz yirmi yıl önce gürül gürül akan derelerde şimdi ya kurumuş ya da pis kanalizasyon suları akmaktadır. O zamanlar kana kana su içtiğimiz ve her biri bir değirmeni rahat çeviren köyümün pınarları şimdi sadece arıları doyurabilecek miktarda su çıkarabilmektedir. Hülasa, su kaynakları hızla azalmaktadır. Yirmi yıl önce artezyen kuyu kazma derdi yoktu. Maksimum onbeş- yirmi metrede su çıkardı. Şimdi ise üç yüz hatta daha fazla metre kazılması gerekiyor. Yani yer altı suları da hızla daha derin seviyelere çekilmektedir.
Su israfı çok yapılan bir iş haline gelmiştir. Her gün Oto galericiler sitesi içerisinden geçmek zorunda olduğumdan dolayı görüyorum ki, sadece burada araç yıkamak için sarf edilen su bir şehrin içme suyundan daha fazladır. Ayrıca çarşıda karşılaştığımız manzaradan biri de canı sıkılan işi olmayan esnaf hortumu eline alıp caddeyi sokağı dakikalarca, hatta saatlerce sular. Bu sıcak günlerde su yere değer değmez buhar olup giderken hiç bir işe de yaramayıp sadece suyun israf edilmesi anlamına gelir.
Her geçen gün artan insan nüfusu, her an suların bitebileceği endişesini hep canlı tutuyor. Su hayat ile eş anlamlı olduğuna göre suyun azalması yaşamın zayıflaması ve gittikçe bitmesi anlamına gelir.
Birçok internet sitesinde yer alan ve .”2070 Yılında Yazılmış Bir Mektup” başlığı ile 2070 yılında yaşaması kurgulanan bir adamın günümüze hitaben yazdığı bir “kurgu mektup” bu durumu çok güzel anlatmış. İnsanların dikkati su israfına ve alınması gereken önlemlere çekilmek istenmiş. Bir hayra vesile olabilir düşüncesiyle aynen yazmaya karar verdim.
“YIL 2070
50 yaşına henüz bastım ama görüntüm 85 yaşındaki bir insanın ki gibi…Yeterince su içemediğim için böbrek sorunları yaşıyorum.Korkarım ki yaşamak için çok vaktim yok
Ben bu topluluktaki en yaşlı insanım...
5 yaşında bir çocuk olduğum günleri hatırlıyorum.O zamanlar her şey çok farklıydı.
Parklarda pek çok ağaçlar evlerde güzel bahçeler vardı ve ben yarım saat boyunca büyük bir zevkle duş alırdım…
Bugünlerde ise cildimizi temizlemek için mineral yağlı havluları kullanıyoruz
Eskiden kadınların güzel saçları vardı
Şimdi ise başımızı su kullanmadan temiz tutmamız gerektiği için traş etmek zorundayız...
Eskiden benim babam arabasını hortumdan akan su ile yıkardı.
Şimdi ise benim oğlum suyun bu şekilde ziyan edilebileceğine bir türlü inanamıyor…
Sokaklarda posterlerde radyoda ve televizyonda SUYU DUYARLI KULLAN uyarıları
olduğunu hatırlıyorum
Ama hiç kimse bu uyarıları önemsemedi. Suyun sonsuza dek var olacağını sandık...
Şimdi ise, tüm nehirler, göller, barajlar ve yeraltındaki su yatakları ya kurudu ya da kirlendi...Sanayi hemen hemen durma noktasına geldi ve işsizlik büyük oranlara ulaştı
Yegâne iş alanı deniz suyunun tuzunu çıkarıp kullanabilinir hale getiren fabrikalar.
Ve işçiler maaşlarının bir bölümünü içme suyu olarak alıyorlar.
Sokaklarda eli silahlı haydutların bir bidon su için insanlara saldırmaları çok yaygınlaştı...
Yiyeceklerin %80 i sentetik…
Eskiden yetişkin bir insanın günde 8 bardak su içmesi tavsiye edilirdi
Şimdi ise benim sadece yarım bardak su içmeme müsaade ediliyor.
Biz şimdi bir kere giyilip atılan giysileri giymek zorundayız ve bu da çöp miktarını arttırıyor.
Biz şimdi kanalizasyon sistemi susuzluktan çalışmadığı için fosseptik kullanıyoruz...
Nüfusun dış görünümü korkunç: Susuzluk nedeniyle kırışık sıska Ultraviyole ışınları nedeniyle yaralarla dolu vücutlar...
Şimdi ozon tabakası kalmadığı için ışınlar çok daha kuvvetli...Cilt kanseri mide bağırsak enfeksiyonları ve idrar sistemi sorunları ölümlerin ana sebepleri...
Cildin aşırı kuruması nedeniyle 20 yaşındaki bir genç 40 yaşında gibi görünüyor
Bilim adamları araştırdılar,ancak bu soruna bir çare bulamadılar
Su üretilemiyor ağaç ve sebze olmadığı için oksijen de azaldı ve bu yüzden yeni neslin zekâ
kapasitesi ciddi bir şekilde zarar görüyor...
Pek çok erkekte sperm oluşum morfolojisi değişti. Bunun sonucunda da bebekler kusurlu,
mutasyonla ve fiziksel sakatlıklarla doğuyorlar. Hala biraz yeşil alanı olan, nehirleri akan, bölgeler silahlı askerler tarafından korunuyor... Su altın ve elmastan çok daha değerli bir hazine haline geldi...
Yaşadığım yere nadiren yağmur yağdığı için hiç ağaç yok. Bazen yağış beklerken asit yağmurları yağıyor. Mevsimler ciddi bir şekilde 20.yüzyılın çevreye zarar veren sanayisi, atomik deneyler ve çevreye yaydıkları kirlerden etkilendiler.
O zamanlar çevreyle ilgilenmemiz konusunda uyarıldık ama hiç kimse dikkate almadı.
Oğlum benden gençliğimden söz etmemi istediği zaman ona yeşil tarlaların, çiçeklerin
güzelliğini, yağmuru, nehirlerde yüzmenin, balık avlamanın, içebildiğimiz kadar su
içebilmenin ne büyük bir zevk olduğunu ve insanların ne kadar sağlıklı olduklarını
anlatıyorum... O bana babacığım şimdi neden su yok? Diye soruyor... İşte o zaman boğazım düğümleniyor. Kendimi suçlu hissetmekten bir türlü kurtaramıyorum çünkü ben de o yaşadığı çevreyi kirleterek tahrip olmasına sebep olan, tüm uyarılara kulağını tıkayan nesle aidim...
Şimdi ise Bizim çocuklarımız bunun bedelini ödüyorlar!
Ne kadar çok isterdim geriye dönüp insanoğluna bunları anlatmayı...”
Kızılderili Duwamish ve Suquamish kabilelerinin reisi Seattle 1853 yılında Başkan Frankline yazdığı mektupta yer alan şu cümleler oldukça dikkat çekicidir. “Beyaz Adam son Ağaç kesildiğinde, son balık öldüğünde ve son nehir kuruduğunda paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak. “
Son günlerde benim de yürekten desteklediğim "YEMYEŞİL URFA" projesi için oluşturulan platformun ve ilgilenen bütün değerli arkadaşlarımızın bu kapsamda öncelikli olarak su israfına da dikkat çekmeleri ve değinmelerinin faydalı olacağına inanıyorum.
Afiyette kalın.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum