“Kötü düşünmek, hep bir umutsuzluk içinde olmak;
İnsanın Allah hakkında suizan etmesidir…”
Yaşadığımız dünya, karşı karşıya olduğumuz hayat her geçen gün biraz daha boğuyor bizi. Kötülük sarıyor her yanımızı. Bu kadar kötülüğün içinden iyilik çıkar mı? Çıkmıyor… İnsanlık tarihi; iyi ile kötünün, güzel ile çirkinin, doğru ile yanlışın, hak ile batılın mücadelesi. İyiye, güzele, doğruya dair gündemi olmayanların günlerinin sonunda varacakları yer “umutsuz vaka” olacaktır.
Ne yapmalı? İşte başlangıç noktası; umudu diri tutabilmek için yaşadığımız dünyanın karanlığından aydınlığa yol bulabilmek için, gündemlerimizi “kötü ”lükten iyiliğe ulaştırabilmek için aynayı kendimize tutarak, “ne yapmalı” sorusunu her şeyden ve herkesten önce kendimize sorarak bir başlangıç yapabiliriz. Yanlışı hep başkalarında gören, kötülüğü kendisinin dışında arayan, sadece eleştiren ve hep bir bunalıma davet eder yaklaşım tazını terk etmek durumundayız. Her ne varsa şikâyet ettiğimiz, bizi tüketen, bizi umutsuzluğa sürükleyen, yarınlara dair umudumuzu yok eden, olup biten olayların olmaması için kendimize dönerek; “ben ne yapmalıyım” sorusuna, sadra şifa, derde deva cevaplar vermek durumundayız.
Ne yapmalı, sorusunu kendimize sorarak esaslı cevaplar veremediğimiz zaman ne mi olur? Bu kadar kötü hale getirdiğimiz “dünyamız”dan hiç birimizin sağ salim çıkabilmesi mümkün görünmüyor. Bu kadar çirkinliğin içinde güzel kalabilmemiz zor görünüyor. Ruhumuzu gönlümüzü kalbimizi hâsılı bir bütün olarak dünyamızı koruyabilmenin yolları üzerine kafa yormalıyız. Yerli yerinde bir yere varabilmek için, bizi “hiçbir yer”e sürükleyen bakıştan kurtulabilmemiz gerekiyor. Toparlayalım; kötü manzaradan kurtulabilmek için nazarımız güzelleştirmek gerekecektir. Biz, her birimiz yapıp ettiklerimizden mesulüz. Her ne olursa olsun, “biz ne yapıyoruz” sorusunu kendimize sorarak yola revan olmaya ihtiyacımız var.
Umut; bittim dediğin yerde açan çiçektir. Don Kişot’un diliyle seslenen Garaudy ne diyordu; “Benim açımdan dünyanın en büyük günahı, umutsuzluğa kapılmaktır. İman sahibi olmak ise, fırtına ve kasırgalara rağmen sabaha ereceğinize ve günle buluşacağınıza inanmak demektir...” Ne diyoruz; umudu tüketmek yerine, umutsuzluğa körükle gitmek yerine her şeyin başında güzele, güzelliğe niyet etmek. Sözün tam da burasında Leyla İpekçi’nin “Güzelin 1001 Yüzü”nü ortaya koyduğu kitabından alıntıya kulak verelim. “Can ile ruh arasındaki bağ her gün biraz daha kopuyor. Üzerimize serpilen ölü tohumları süpürmek için ille ölçüsüz bir çirkinliğin ve başıbozuk bir kötülüğün dilini kullanmamız gerekmiyor. Bazen sadece güzele niyet ederek de kötülükle mücadele edebiliriz…"
Umuda ihtiyacımız var; karanlığa inat, zorluklara inat, sıkıntılara inat her şeye rağmen ümidi azık kılacak bir yaklaşıma muhtacız. Her ne yaşayacaksak, her ne kadar yaşayacaksak, yaşadığımız sürece bize emanet olan hayatı umutla yaşamak için ümidi azık etmek durumundayız. Kervan göçmeden, yolda kalmadan, toprağın altına girmeden toprağın üzerinde mezar olmaktan kurtulabilmek için, varlığı var oluşa çevirebilmek için, kim bilir belki ölümü bile bir diriliş kılabilmek için yaşadığımız günlerde umuda yol bulmak, umuda yol olmak, umuda yol açmak durumundayız. “Karamsarlığın kaynağı ışıktan uzak durmaktır. Gayret atına bin, himmet dile ve ümit et. Bidayeti parlak olanın nihayeti de parlaktır. Gönül eri garip olmaz.”
Kâinat kulaklarımıza umudu fısıldar, mevsimler, çiçekler ağaçlar, yer ve gök, gece ve gündüz her daim umuda çağırır bizi. Uyuyarak karanlığına bıraktığımız her gece esasen umuda bir yolculuktur. Gecenin zifiri karanlığına bakıp sabahtan umudu kesmeyiz mesela. Biliriz, görürüz ve anlarız ki; sabah en büyük umuttur insana. Gelir ve her gün yeniden öğretir; karanlığın ardından aydınlığı müjdeler, gecenin ardından sabahı gösterir. Sözü uzattıysak umudu diri tutmak istediğimizdendir. Evet, hayat baştan ayağa umuttur aslında. Nedir o zaman bu umut yoksunluğu? Nedir o zaman bu kadar karanlık çığırtkanlığı? Ey insan, insandan umudu kesme, kendinden umudu kesme, çoğalt aydınlığı, çoğalt umudu, çoğalt güzelliği ve de iyiliği. Bırak kutsasın umutsuzluğu kutsayanlar, sen umuda yürü, aydınlığa yürü. Karanlıkların ardından doğacak güneşe inan, güne inan, güzelliğe, iyiliğe inan. Umuda inan, umut ol, umutla ol ki; sana gelen sende dirilsin…
Reklam Alanı
Diğer Yazıları
- GAZZE’DE DÜŞEN MASKE; “UYGARLIK” 10 Eki 2024, 09:35
- SEFER DE İÇİMİZDE, TAHAMMÜL DE! 03 Eki 2024, 10:01
- DEĞMİYOR, “DEĞERLER” HAYATA DEĞMİYOR! 19 Eyl 2024, 09:26
- KALBE NOTLAR 12 Eyl 2024, 09:37
- KELİMELER KADERİMİZDİR 05 Eyl 2024, 10:36
- KALABALIKLARDAN YALNIZLIĞA 29 Ağu 2024, 09:44
- PALYATİF TOPLUM; GÜNÜMÜZDE ACI 22 Ağu 2024, 11:26
- FAZIL TOPLUM- FUZZY TOPLUM 15 Ağu 2024, 09:19
- UTANIN! 08 Ağu 2024, 09:40
- ŞEHİT İSMAİL HANİYE’NİN ARDINDAN 01 Ağu 2024, 09:22
- YORGUN VE YENİLMİŞ İNSANLIK 25 Tem 2024, 09:20
- DÜŞÜNCEDEN HAREKETE İNSAN 18 Tem 2024, 10:02
- ÇAĞDAŞ KÜRESEL MEDENİYETİN ONTOLOJİSİ 11 Tem 2024, 10:01
- “ÖTEKİ”Nİ YOK EDEREK VAR ÖLMEK! 04 Tem 2024, 09:34
- İNSAN MAKAMI 27 Haz 2024, 10:41
- ETİKTEN ESTETİĞE 06 Haz 2024, 10:49
- PROFESYONELLEŞME! 30 May 2024, 09:45
- KANAAT EKONOMİSİ 23 May 2024, 09:41
- NEYİ KAYBETTİĞİNİ HATIRLA 16 May 2024, 09:35
- SUSMA! SES VER! 09 May 2024, 10:54
Popüler Haberler
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum