Bakıyoruz pekigörebiliyor muyuz, hissedebiliyor muyuz, anlayabiliyor muyuz? Bakmak ve görmek;birbirinden çok farklı durumlar. Bakmak salt gözle gerçekleştirebileceğimiz birdurum iken, görmek gözün dışında unsurlarında varlığı ile ancak mümkünolabilmektedir.
Görmek; bakma eylemininşuura bürünmüş hali. Görmek; seyir halinden çıkıp temaşa edebilmektirhayatı.Görmek; gözün sınırlarının dışına çıkarak baktığı şeyi anlamlandırmafaaliyeti. Görmek; gözün dışında aklın, yüreğin, dimağın faaliyetegeçirilebildiği, bakmanın şuura dönüştürülebildiği, bilinçle buluşabildiği,irfanla yoğrulabildiği muazzam olaydır.
“Dünyaya bakmayı aşıpdünyayı görme noktasına ulaştığımızda neye talip olmamız gerektiğini deanlarız.” Evet, böyle diyordu İsmet özel “Bakanlar ve Görenler” adlı kitabında.Bakmak salt bir duyu organının bir görev ifası iken, görmek başlı başına farklıbir durum olarak ortaya çıkıyor. Bir mesuliyet durumunu ifade ediyor, birmükellefiyet durumunu, bir mensubiyet durumunu ifade ediyor. O yüzden bakmak;nereden baktığımıza göre, hangi noktadan baktığımıza yani bakışımıza göreşekilleniyor. Ve dolayısıyla baktığımız nokta ve bakışımız bağlamında, neyetalip olduğumuzu belirliyoruz. Daha doğrusu baktığımızı Gördüğümüze çevirerek,bakışımız anlamlandırıyoruz.
Çokçabakıyoruz ve fakat göremiyoruz, çokça duyuyoruz ve fakat dinlemiyoruz,dokunuyoruz ve fakat hissedemiyoruz. Hakikatle aramızdaki en önemli engel bakarolduğumuz halde göremeyişimiz. Gözüolan herkes bir şeylere bakar. Fakat bakmak demek, her zaman görmek demekdeğildir. Aslolan baktığını görmektir. Bundan dolayı herşey görebilen kimse için anlamlıdır. Göremeyen için hiçbir şey anlam taşımaz.
“Görenedir görene! Körenedir köre ne.” Gözlerimiz olduğu halde körlükten kurtulabilmek için görebilmemizlazım, bakmaktan görmeye ulaşabilmemiz lazım, bakar körlükten kurtulabilmemizlazım. Bakar kör olmaktan kurtulabilmek, bakmanın ötesine geçebilerek görebilmek.Gözün dışına çıkabilmek, görüşü güzelleştirebilmek; gözü yüreğin emrinesunabilmekle gördüğüne hikmet nazarı ile bakabilmekle mümkün olacaktır.
“Kişi kalbiyle göremedikçe, gözleriyle gördüklerinin ona bir faydası olmaz”Baksanıza ne de güzelde görmüş ehli hikmet. Birde Gazali’ye kulakverelim. “Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabukzanneder.” İşte bakmak ile görmek arasındaki fark; zarfa takılmayıp mazrufaodaklanabilmek.
Görmek,bakma eylemini derinleştirebilmek, bakışı öz/elleştirebilmektir. Değilsegözümüz var olsa da körlükten kurtulabilmek ne mümkün. Kalp ile bakabilmek,kalp gözü ile görebilmek, kalp gözü ile baktıklarımızıgördüklerimize dönüştürebilmek. İşte “bakanlar” olmaktan kurtulup“görenler” olabilmemizi sağlayacak yol; kalplerimizi körlükten kurtarabilmektengeçecek… Son sözü yüceler yücesine bırakalım. “Gerçek şuki; gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler kör olur...”[email protected]
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum