Reklam Alanı

MAKAM-I MAHMUD

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Peygamberimiz (ASV), kâinatın yaratıcısı tarafından yeryüzü halkını Allah’a bağlamak üzere gönderilmiş O’nun en sevgili elçisidir. Allah’ın muhatabı olan bu kutlu temsilci, bir beşer olmasının yanında, peygamberlik görevi ve kendisine verilen olağanüstü vasıflar nedeniyle, dikkatler onun bu özelliklerine çevrilmektedir. Kur’an’ın ifadesiyle O, sürekli Allah’ın gözetimi altındadır, kendi hevâsından konuşmaz, onun her konuştuğu vahyin eseridir. Peygamber (ASV)’ın hayat öyküsü, beşeri vasıfları siyer ve tarih kitaplarında anlatılmıştır. Ancak bilinmelidir ki, 63 yıllık hayatı ile ilgili anlatılan beşeri vasıfları onun gerçek mahiyetini göstermekten uzaktır. Onun gerçek makamı, siyer ve tarih kitaplarına sığmayacak kadar yücedir. Bedir savaşında Cebrail ve Mikail (AS)’ın, emrinde birer nefer oldukları o zat, Medine çarşısında kendisini tanımayan bir bedeviyle yaptığı at pazarlığında bir sahabesi olan Huzeyme’yi şahit göstermek zorunda kalmıştır. Peygamber (ASV)’ı gerçek mahiyetiyle tanımak için söz konusu o bedevinin bakışıyla değil, Cebrail ve Mikail bakışıyla bakmak gerekir. Peygamber (ASV), mahiyeti itibariyle, kendisine övgüler yağdırılan yüksek bir makamın sahibidir. Peygamberler içinde de yalnız kendisine özgü bu makam “makam-ı mahmud” kavramıyla ifade edilmektedir. Kur’an-ı Kerim, peygamberimiz ASV ile ilgili olarak, İsra suresinin 79. ayetinde “Gecenin bir bölümünde de sana mahsus fazla bir namaz olarak uykudan kalk. Kur'an ile teheccüd kıl; umulur ki Rabbin seni makam-ı mahmuda gönderir” buyurmuştur. Ayette sözü edilen makam-ı mahmud, kelime anlamıyla “övülen makam” demektir. Makam-ı Mahmud, kimi müfessirler tarafından bazı rivayetlere dayandırılarak “Peygamber ASV’a şefaat yetkisi verilmesi” olarak yorumlanmıştır. Bazı müfessirlerce de Allah ile birlikte Arş’ın üzerinde oturması ile açıklanmıştır. Peygamberimiz ASV İslam dinini getirdiğinden beri, günümüze hatta kıyamete kadar gelecek olan Müslüman ümmetin her bir ferdinin işlediği ibadetlerden aldıkları sevaplar kadar her gün O’nun defterine de işlenmektedir. Çünkü “Sebep olan işlemiş gibidir” kuralı gereği, ümmetinin tüm iyilikleri, ibadetleri ve duaları onun makamını yükseltmektedir. Her gün ümmetçe kendisine okunan salâvat, her ezandan sonra “Ya Rabbi, kendinse vaat ettiğin o Makam-ı Mahmud’a onu ulaştır” şeklinde yapılan dualar, onun erişilmez makamını daha da yükseltmektedir. “Okunan her salâvat bana ulaştırılır” (Ebû Davud, Menasik, 96) buyurması da bu manayı teyit eder. Bu itibarla, 63 yıllık dünya hayatı bir çekirdek, ama kıyamete kadar gittikçe yükselen makamı bir ağaç durumundadır. Bir hurma çekirdeğinin vasıfları ile bir hurma ağacının vasıfları arasında ne kadar fark varsa, peygamber ASV’ın beşeriyet yönü ile nübüvvet yönü arasındaki fark da o kadardır. Peygamber ASV ile ilgili olarak bazı kitaplarda anlatılan her insanın yaşadığı beşeri adetlerinden başını kaldırıp peygamberlik yönüyle parlayan yüksek bir ağaç konumundaki manevi şahsiyetine bakmak gerekir. Yoksa at pazarlığındaki bedevi gibi bakışlar, o nurani zatı sıradanlaştırır bunun sonucunda da ona saygısızlığa götürür. Onun sünnetini inkâr edenlerin bu fikirlerini oluşturan da bu gibi bakış açılarıdır. Dikkat edilirse Kur’an-ı Kerim’de, peygamber ASV’ın sıradan yaşayışı değil, nübüvvetteki nurani şahsiyeti ön plana çıkarılmıştır. Ümmetin bakışları sıklıkla O’nun bu yönüne çevrilmekte, O’na saygı gösterilmesi ve O’na itaat edilmesi emredilmektedir. Burada şu noktaya da dikkatinizi çekmek istiyorum. Kur’an-ı Kerim, Peygamber ASV’a öylesine bir saygı çizgisi izlemiş ve öğütlemiştir ki, Kur’an’ın hiçbir yerinde “Ya Muhammed” diye bir hitaba rastlanmaz, peygamberin ismiyle hitabı dahi uygun görmemiştir. Ama ona yapılan hitap ve seslenmelerde o mübarek zatın görev unvanı kullanılmıştır. “yâ eyyuhennebiyyu” veya “yâ eyyüherrasûlu” şeklinde “ey peygamber”, “ey resul” diye hitap edilmiştir. “Muhammed “ ismi yalnız dört ayette geçer ki onlarda da hitap değil, gıyabi ifadelerle yine onun Risâlet’ine dikkat çekilmiştir. (Al-i İmran, 144; Ahzab, 40; Muhammed, 2; Fetih, 29.) İnsanlar arsında çok saygın bir önderin, sıradan hallerini sürekli ön plana çıkarmak, yemekteki veya başka bir beşeri ihtiyacındaki vaziyetini tasvir etmek söz konusu o öndere saygısızlık olduğu gibi, kâinatın önderi olan peygamber ASV’ın bu gibi hallerini tasvir etmek ve avam arasında yaygınlaştırmak da saygısızlıktır. Gerçek sevgi, sevdiğinin en güzel vaziyetini resmetmektir, uygunsuz hallerini resmetmek değildir. Dünya tarihinde peygamberimiz ASV kadar övülen ve kendisine itaat edilen ikinci bir insan yoktur. Yerdeki ağaçlardan, taşlardan, hayvanlardan tutun ta gökteki ay ve güneşe kadar, canlı-cansız mahlûkatın her bir türü, onun mucizelerini göstermekle, manen o zatı övüyorlar ve alkışlıyorlar. Bütün meleklerin, dost ve düşman insanların büyük çoğunluğunun övgülerine muhatab olan peygamberimiz, her şeyden önemlisi bizzat Cenab-ı Hakk’ın övgüsüne mazhar olmuştur. İşte Makam-ı Mahmud bu olsa gerektir.
MAKAM-I MAHMUD
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.