Bu dünya hayatında içinde yaşadığımız ve duyularımızla algılayabildiğimiz cismani âleme “şahit olunan, gözle görülebilen” anlamında “şehadet âlemi” denir. Bu âlemi gözlerimizle görür, sesleri işitir, cismani olduğu için elle tutar dokunur, acısıyla tatlısıyla her halini hissederiz. Bir de duyu organlarıyla algılanamayan âlemler vardır. Bunlar cismani değil, ruhanidir, manevidir. Gayb âlemlerini dünya gözüyle göremeyiz, duyamayız ve hissedemeyiz. Ancak varlıkları güçlü delillere dayandığından ve bu şehadet âleminde onları isbat eden birçok örnekleri bulunduğundan inkâr da edemeyiz.
Gayb âlemlerinden biri de kabir hayatının geçtiği berzah âlemidir. Bu dünyadan berzahı görmek ya da duymak mümkün değildir ama ölü gibi uyuyan kimsenin gördüğü rüyalar, bu âlemin varlığına hem delil hem örnektir.
Küçücük tohumların toprak altındaki işleyişleriyle aklı hayran bıraktıran bir bitkiye ve ağaca dönüşmesi, desen desen incecik hassas nakışlarla bezenmesi ve özel rayihalarla donatılması bu faaliyetlerin gerçekleştiği gayb âlemine işaret etmektedir.
Söz konusu bitkinin ya da ağacın bulunduğu toprağı veya kökleri incelendiğinde insana hayranlık veren süslü çiçeklerine yahut lezzetli muhteşem meyvesine benzer hiçbir cismani özellik bulunmaz. Söz gelimi şeftali ağacının kökleri, çubukları veya toprağında şeftali meyvesinin üretimine ilişkin hiçbir faaliyet gözle görülmez, ona benzeyen bir özellik de tesbit edilmez. Demek ki şeftali meyvesinin üretim faaliyeti toprağın içindeki bir marifet değil, gayb aleminde gerçekleşen bir faaliyettir. Aynı durum diğer meyveler için de geçerlidir. Küçücük tohumlarında fabrika mahiyetinde bir işleyiş göze de akla da uygun düşmüyor. Aynı toprakta farklı şekil, renk, desen, tat ve kokulardaki muhtelif meyvelerin üretilmesinin o toprağın bir marifeti olduğu da akla yatkın değildir. O halde bu fabrikasyon faaliyetler bir gayb âleminde gerçekleşmektedir.
Kuluçkaya yatan tavuğun altına tavuk ve ördek yumurtaları konulduğunu düşünün. Benzer oldukları ve her ikisinde de hayat emaresi görünmediği halde, belli bir süreçten sonra yumurtalardan civcivlerin çıktığı, ördek yumurtasından çıkan civcivlerin, annenin uyarı ve feryatlarına rağmen suya atlayıp yüzdükleri görülecektir. Peki, bu yavrular yüzmeyi nerede öğrendiler? Demek yüzme eğitimi aldıkları tarif edilemeyen bir gayb âlemi vardır. Gayb âlemlerine işaret eden, varlıklarıyla ilgili olarak insan aklını ikna eden örnekler çoktur. İnsan düşen bunlardan yeterli dersi çıkarmasıdır.
Doğadaki bütün bu olağanüstü işlem ve işleyişlere şahit olan insan, toprağa düşen insan cenazenin çürüyüp toprağa dönüşse de, manevi gayb âleminde ruhunun bu dünyadan daha mükemmel tarzda yaşadığını da akıldan uzak görmemelidir.
Koca bir incir ağacını küçücük çekirdeğinde programlayan onu toprakla mezcederek çatlatan ve filizlendirerek bir süreç içinde binlerce incir meyvesi üreten bir fabrikaya dönüştüren Allah, insan cenazesini de bir tohum gibi toprakta saklayacak ve mahşerde diriltecektir. Tohumlara uyguladığı görünmeyen olağanüstü muameleleri delalet eder ki, en değerli varlık olarak ilan ettiği ve bu dünyaya sığmayan bir ruhla donattığı insanı yok etmeyecek, ondan hesap sormak ya da ebediyen ödüllendirmek için vaat ettiği dirilişi ve ahret hayatını da gerçekleştirecektir.
Ölü toprakla ölü tohumu buluşturarak dirilten, çiçekleri ve ağaçları yaratan ve böylece iki ölüden diri çıkaran Allah, insan ölülerini de mahşer günü diriltecektir. Bunda hiçbir şüphe olmamalıdır.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum