Özgür zihinler kendi gündemlerini doğru belirleyebilirler. Bulundukları durumun/konumun farkında olurlar. Yaşananları, gidişatı ve olası gelişmeleri doğru değerlendirebilir ve neyin önemli olduğu ve halledilmesi gerektiği ile ilgili tespitleri isabetli olur.
Bu özellikler, manipülasyon ve yönlendirmeye karşı uyanık olan, her türlü dezenformasyonu fark edebilen, konformist olmayan özgür zihinlere mahsustur, tersi ise cahiliye ve esarettir.
İnsanı edilgen kılan ve zihnine hüküm inşa eden her nesne ve uyaran puttur.
Cahiliye ve putlar bakımından cahiliye devrini çok geride bırakan bir çağda yaşıyoruz.
Kapitalizm, zamanımızı da çalmıştır/planlamıştır. Çok şeye sahip değiliz ve zamanımız özgür değil. Zamanımızı kendimiz, kendi gündemimize göre planlamıyoruz. Neyi, ne zaman, ne kadar sürede yapacağımızı biz belirlemiyoruz. İhtiyaçlarımızın neler olduğunu, neyi ne kadar tüketeceğimizi, yaşam tarzımızı, çocuklarımızı geleceğe hazırlama süreçlerini, aile yapımızı biz belirlemiyoruz.
Nasıl ve ne kadar çalışarak ne kadar kazanacağımızı biz belirlemiyoruz. Ailemizle ne kadar ve nasıl zaman geçireceğimizi, komşularımızla, akrabalarımızla, toplumun diğer fertleriyle, parayla, otoriteyle nasıl bir ilişki içinde olunacağını biz belirlemiyoruz.
Nasıl düşüneceğimizi, nasıl muhakeme edip bir fikre varacağımızı biz belirlemiyoruz ve en önemlisi bu durumun farkında da değiliz.
Tercih ettiklerimizin kendi tercihlerimiz, seçtiklerimizin kendi seçimlerimiz olduğu yanılgısını fark edemiyoruz.
Üstat Atasoy Müftüoğlu ‘PUTLARINI KIRAMAYAN KABİLELER’ kitabında şu ifadelere yer verir:
“Toplumlarımız, kapitalist, seküler, liberal dünya görüşleri, hayat tarzları tarafından eksiksiz bir biçimde fethedildikleri halde, toplumlarımız kapitalist/seküler/liberal/materyalist/pozitivist fatihler tarafından konulan/kurulan yasalar, kavram ve kurumlar tarafından yönetildiği halde, bizler, Müslümanlar olarak, İslami düşünce/kültür/akademi/siyaset vb. hayatı olarak, sanki böyle fetihler hiç yaşanmamış gibi, sanki İslami bir toplumda/dünyada/hayatta yaşıyor gibi, bu büyük anormalliği fark etmeden, hiç bir sorun yokmuş gibi yaşamaya devam ediyor, hangi İslami yorumun/hareketin/cemaatin/mezhebin/liderin en 'hakiki' olduğunu tartışmaya devam ediyoruz. Asıl tartışılması gereken konuları hiç gündeme getirmiyor, hiç tartışılmaması gereken konuları hep gündemde tutuyoruz...
“Günümüzde İslam dünyası toplumlarında yeni bir cahiliye biçimine, kabile ilişkilerine dönülmüştür. Hangi gerekçeye dayalı olursa olsun kabile ilişkisi, (etnik-mezhepçi-tarikatçı-cemaatçi) dışlayıcı bir ilişki biçimidir. Bütün farklılıkları sorun olmaktan çıkaran, farklı hassasiyetleri içeren, büyük bir bilgelik kültürüne dayalı İslam kardeşliği ilişkisi gerçekleştirilinceye kadar, medeni olmaktan söz edemeyiz...”
Yeni bir toplum inşa etmek, yeni bir zihin inşa etmeye bağlıdır. Bu bakımdan zihnimizi tüm çağdaş zincirlerden kurtarmak ilk yapmamız gereken iş olmalıdır.
Böylelikle içinde bocaladığımız karanlığı parçalayabilir, bize sorun olarak sunulan gündemlerin/farklılıkların ayrışmamızı gerektirmeyen doğal olgular olduğunun farkına varabilir, yolun aydınlanmasını sağlayacak ışığa ulaşabiliriz.
Böylelikle İslam kardeşliğini, yerel ve küresel boyutta gerçekleştirmenin önündeki engellerin birer put olduklarını, suni olduklarını daha net görebiliriz.
Gittikçe daha fazla ihtiyacını hissettiğimiz bu yaklaşımın (İslam kardeşliği ve farklılıkları sorun etmeme) tesis edilmesi, bizi/zihnimizi her türlü yönlendirmeye karşı dayanıklı kılacak, aidiyetlerimize ve mahallemize dönmenin yolunu açabilecektir.
Dünümüzü hatırlatacak, bugüne evrensel bir itiraz geliştirmeyi mümkün kılacak ve yarını özgür bir şekilde kurmanın yolunu açacaktır.
Çaresizliği ve tutsaklığı parçalayacak bir direngenlik kazanmamızı sağlayacak ve geleceğimizi çalan program ve projelerden çekilmemize imkan tanıyacaktır.
Bugün tüm mazlumlar ve Müslüman toplumlar küresel bir haksızlığa maruz kalmaktadırlar ve bir çıkış yolu aramaktadırlar.
Mazlumların, kolektif bir bilinç oluşturmak ve haksızlıklara birlikte karşı koymak dışında bir seçenekleri yoktur.
Hz. Ali şöyle der: "Haksızlık karşısında eğilmeyiniz; çünkü hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz.”
Rabbim toplumlarımıza küresel tezgahlara, kirli plan ve projelere, çağın putlarına, çağın dinlerine ve o dinlerin kavram ve politikalarına, çağın kutsallarına karşı mazlumlarla dayanışma, İslam kardeşliğini tesis etme, kolektif bir bilinç ve dayanışma inşa etme, gücün değil; hakkın ve haklının yanında durma, tüm manipülasyonlara, uyutma ve ayartmalara, Allah ile aldatmalara, adaletsiz uygulamalara karşı koyma, ayrıştırıcı girişimlere ve farklılıkları sorun olarak önümüze atan odaklara karşı uyanık olma ve tavır koyma basiret ve gücü nasip etsin. Selam ve dua ile.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum