Gençlerle ilgili yapılan araştırma ve anketler gençlerin durumunun iyi olmadığı şeklinde sonuçlar veriyor. Eksikleri olmasına rağmen bu konuda yapılan son ve kapsamlı araştırma dikkate değerdir.
https://yeditepe.edu.tr/tr/basinda-yeditepe/genclerin-yuzde-76si-daha-iyi-bir-gelecek-icin-yurt-disinda-yasamak-istiyor
Başka Furkanlar Ölmesin.
Kötü örneklik, duyarsızlık, kötü ahlak ve istismar gibi olumsuzluklar yüzünden dinin, bir umut olmaktan çıkması ve tasarruf, üretim, bölüşüm, adalet ve güven açısından iflas etmiş kamusal kişi ve kurumların da aynı şekilde bu gençlere bir umut olmaktan büyük ölçüde çıkmış olmasına pandeminin getirdiği kısıtlılık da eklenince birbirimizle dayanışma daha bir önem kazanıyor.
Zor günler, zor dönemler geçiriyoruz.
Bu hafta üzücü bir intihar olayına değinmeye çalışacağım.
Kocaeli’nin Darıca ilçesinde, 18 yaşındaki Furkan Celep, sosyal medya hesabından intihar edeceğini belirten bir yazı paylaştıktan sonra kayalıklardan atlayarak yaşamına son verdi.
Bıraktığı/verdiği mesaj, süreç ve o süreçte irtibat kurduğu, müşavere ettiği kişilerin bulunup ciddi bir harita çıkarılmasının gereğine inanıyorum. Olayın sadece adli bir vaka olarak geçiştirilmesi ne yazık ki yeni Furkanların çoğalmasına yol açmakta. Toplumumuzda bu tarz çalışmalar yapan bir irade/ekip olmalı diye düşünüyorum. Aslında toplumun yeniden dizayn edilmemesi, özüne dönmesi gerek.
Duyarsız ve ifsad edici medya, bilmem hangi çocuğun babasının kim olduğuyla yoğun şekilde meşgul iken, çökmüş bir haldeyken sadece tehlike ve zararlarından uzak durmak bile başarı sayılabilir ki bu da ne derece bir çözüm yolu bilemiyorum.
Kocaeli' nde, bir partiden Furkan’ın ailesiyle görüşülmüş ve Furkan’ ın psikolojik bir sorunu olmadığı, intihar videoları izlediği ve intihar sitelerinin çok fazla olduğu şeklinde bilgiler alınmış aileden.
Tabi ki bu da olayın bir yönü. Yani intihar kararı verilmiş ve nasıl, ne zaman olacağıyla ilgili sitelere giriliyor, bu konuda videolar izleniyor olabilir…
Tekrar belirtmeli ki; bu ve bu tarz olayların; psikolog, sosyolog, ekonomist ve ilgili diğer akademik otoritelerce incelenmesi gereğine inanıyorum. Bu olur mu bilmem ama biz, naçizane bu olayı ve sözü edilen mektubu daha çok insani ve kısmen de genel tabloyu anlama bağlamında ele almaya çalışacağız.
Bu Mesajın Muhatapları Kim?
“Sözlerime başlamadan önce bir içki, uyuşturucu veya bir madde etkisinde olmadığımı belirtmek is tiyorum. Bunalımda veya depresyonda değilim. Bu üzerine haftalarca hatta aylarca düşündüğüm ve sonucunda bu karara vardığım bir durum. Bu zaman diliminde birçok kişiyle dolaylı yoldan konuştum. Durumu bu kadar ciddi ve derinlemesine anlatmak istemedim. Paniğe kapılmalarını, bu konuya kafa yormalarını, saatlerini vermelerini, psikolojilerini ve yaşantılarını etkilemek istemedim. Olabildiğince yumuşattım ve gerektiğinde durdum. Kendi içimde kendi sorunumu çözmeye çalıştım. Vardığım sonuç ise bu.”
Mektup böyle başlıyor. “Kendi içimde kendi sorunumu çözmeye çalıştım. Vardığım sonuç ise bu.”
Gençlerimizle ilgilenen, onları gözlemleyen, gözeten, hallerini kontrol eden ve onlara fark ettirmeden müdahale eden, halden anlayan; arkadaş, ebeveyn, otorite, cami cemaati, yaşlı vs büyüklerimiz dediğimiz kişiler ve bu toplumsal yapı nerede?
“Hassas kalpli diyebileceğiniz insanlardan birisiyim. Şu zamana kadar hep doğru olanı yapmaya çalıştım. Yalan söylememeye, küfür etmemeye ve argo kullanmamaya çalıştım. İnsanları incitmemeye özen gösterdim, onlara sürekli olarak elimden geldiğince yardımcı oldum, değerli hissetmelerini sağladım verebildiğim kadar değer verdim. Çokça empati yaptım duygularını hissetmeye, onları anlamaya büyük özen gösterdim. Çok yönlü olabilmek için her kafa yapısına uygun şarkı dinledim, kitap okudum, araştırma yaptım. Herkesin görüşünü değerlendirdim, onlara saygı gösterdim.
Kendimi geliştirmek için spora gittim, yabancı dil öğrenmeye çalıştım. Herkese ve her şeye karşı merhametli oldum. Karıncayı bile ezmemeye özen gösterdim. Evde bir arı veya böcek olsa bile onu öldürmek yerine bardakla alıp özgür bıraktım, yemekten arta kalanları çatıya kuşların aç kalmaması için attım.
Zorbalıktan kaçındım, kimseye bulaşmadım, zorda kalanlara yardım ettim. Paraya ihtiyacı olana para ilgiye ihtiyaçları olana ilgi verdim. Hayvanları sevdim onlara ilgi gösterdim, besledim. Doğayı kirletmemeye çalıştım. Uzayı, doğayı, ormanları, gökyüzünü ve hayvanlar için plastiklerimi çöp yerine istifleyip geri dönüşüme bile atmaya çalıştım. Daha iyi bir dünya için elimden geleni yaptım.”
Böylesi iyi duygu ve davranışlara sahip bir insanı, intihara sürükleyen bir toplum muyuz? Bu gence/böyle gençlerin hayata umutla bakması gerekmez miydi? Bu meziyetlere sahip bir gençten daha ne bekleriz ki, neden onu, daha layık olacağı bir yere koyamıyoruz?
Ailevi duygulardan yoksun büyüdüm hiçbir zaman babamla veya abimle doğru dürüst dertleşemedim, onlardan değer görmedim (bunun için onları suçlamıyorum sadece biraz değer biraz şefkat görmek isterdim sanırım bu iyi gelebilirdi.)
“Kendi özümü yeteneğimi öğrenemedim, bunun için çok uğraştım ve çaba gösterdim. Neyi sevdiğimi bilmiyorum, ne olmak istediğimi bilmiyorum, ne okumak istiyorum bunu dahi bilmiyorum. Benim yaşımdaki insanlara aramda uçurum var, her konuda benden daha üstünler.”
Aile ile savaşıyorlar Furkan. Hatta senin elinden tutması gerekenler, seni ve diğer Furkanları iş bulabilseler bile asgari ücretle talim edenler de bu savaşta senden yana değiller ama sen bunu nasıl bileceksin…
Senden daha üstün olduklarını da nereden çıkardın Furkan? Sen; mevki, makam ve paraya ulaşanların üstün ve senden daha yetenekli ve iyi olduklarını nereden çıkardın? Neden sistemin, çağın, medyanın, internetin bu üstünlük kıstasına güvendin ki?
Senin gibilerin elinden tutacak ve bu aldatıcı tablonun bir kader olmaması gerektiği bilincini ve bu yanılsamaya karşı seni dirençli kılacak emin insanlar kayboldular sadece.
“Bir araba, bir ev veya herhangi bir şey uğruna yıllarımı aylarımı harcamak istemiyorum. İş hayatı bana çok yorucu geliyor. Hem içten hem de dıştan yıpranıyorum. Bir şeyler uğruna bunca sorun yaşamak bana mantıklı gelmiyor. Bunun yerine her şeyi arkada bırakıp gitmek, her şeyi kapatmak daha mantıklı geliyor.
Aslında hiçbir şey için yaşamıyorum. Yaşamak için bir nedenim bir amacım yok. İnsanların yoluma sürekli taş koyup beni yoracaklarını biliyorum, bunun için çabalamak istemiyorum.
Burada kalmamı sağlayan bir kaç şey vardı. Şarkılar, kitaplar, filmler, doğa, gökyüzü (özellikle bulutlar ve gün batımı) ve birkaç tane de dost. Bunlar benim bir süreliğine burda kalmamı sağladı, bunun için minnettarım.
Belki de bu kadar derin, bu kadar hassas bir insan olmamalıydım. Keşke tanrı beni böyle yaratmasaydı deyip duruyorum kendime. Birisi en ufak hakaret bile etse buna üzülüyorum. Biraz üzülünce boğazım yanıyor, sözcükler çıkamıyor boğazımdan. Merak ediyorum neden kimse bana değerli olduğumu hissettirmiyor? Neden kimse beni sevmiyor? Milyarlarca insan olmasına rağmen neden kendimi bu dünyada yalnız ve değersiz hissediyorum? Biraz daha eğlenceli, daha yakışıklı, daha çalışkan mı olmam gerek. Hayat bunları istiyor. Benim bunları karşılayacak ne gücüm ne de umudum var.
Daha iyi görünmek için, insanların beni sevmelerini sağlamak için kendimi yormak, yıpratmak, ruhumu bedenimi kirletmek istemiyorum. Neden beni böyle sevmiyorlar ki? Düşüncelerimi, fikirlerimi, değer verdiğim her şeyi sırf dış görünüşüm biraz kötü diye kestirip atıyorlar. Bu konuda önemseyeceğim birisini bulmaya çalıştım (değer vermek istedim, değer görmek istedim özel hissetmek istedim) ama her seferinde ters tepti, dostluklar arkadaşlıklar kurmaya çalıştım olmadı.
Her şeye rağmen bugünün geleceğini biliyordum, hiçbir zaman yaşlanmayacağımı, düzgün bir hayat yaşamayacağımı biliyordum. Sadece bana bu kadar yakın olduğunu bilmiyordum.
Bu dünya yaşamak için çok kötü bir yer, bunu istemiyorum. Son kez bugüne kadar birisini üzdüysem veya kalbini kırdıysam bunun üzgünüm, özür dilerim. Belki burada bulamadığım huzuru gökyüzünde bulurum. Huzurlu, mutlu ve umut dolu hayatlar sürmeniz dileği ile hoşçakalın…”
Evet dünya kötü, sen iyi. İyiler gittikçe daha da zorlanıyor, hele hassas iseler. Ama direnmeliydin, yenilgiyi kabullenmemeliydin keşke. Kalmalı ve geleceğin neler getirebileceğini düşünseydin. Keşke umudunu kaybetmeseydin.
Keşke Allah’ın, kendisinden istendiğinde ve sabredildiğinde insana müthiş bir direnme gücü verdiğini bilseydin.
Unları, başka Furkanlar ardından gelmeyi akıllarından bile geçirmesinler diye söylüyorum.
Keşke o sevdiğin bulutların, gökyüzünün sahibinin senin için dilediklerini bilseydin.
Gidişin böyle olmamalıydı. Üzdün.
“Huzurlu, mutlu ve umut dolu bir hayat dileğiyle” diyorsun. Bunlar senin, Furkanların hakkı.
Umarım Rabbim sana, dediğin gibi; “huzurlu, mutlu bir hayat” bahşeder. Allah’ a emanet ol.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum