Reklam Alanı

GEÇMİŞİNİ BİLMEYEN YENİNİN KIYMETİNİ İDRAK EDEMEZ

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Adnan Menderesi idam eden darbeciler, evine adam yollayıp; hanımından idam ipinin ücretini tahsil etmişlerdi. Yaşları 20 35 arası olan gençlerin çoğu bu gerçekleri bilemez. Gerçek tarih-i okuyanlar müstesna... Yıldız sarayını yağmalayan ittihat ve Terakkiciler, Yıldız sarayındaki kütüphaneyi dağıtarak tarumar etmişlerdi. Sonradan gelen laik kadrolar o paha biçilmez eserleri; hurda kâğıt diye kilosunu 50 kuruşa Bulgarlara satıp, koca bir devletin ve medeniyetin izlerini kaybetmeye çalışmışlardı. Yeni yetme gençler bunları da bilmez. Yunanı sözde İzmir de denize dökmüştük ama hemen akabinde; İzmir veya İstanbul limanına yanaşan gemiden inen yunan başbakanı Venizelos melunu, dönemin sahte kahramanının eşinin koluna girip yürümüştü. Yeni yetmezler bunları da bilmez. Magazin, Televole, paparazi ve kaldırım kültürüyle büyüyüp yetişen nesillere; yalanlarla dolu bir tarihi yıllarca okumayı dayatanlar, kasıtlı olarak onları ecdadına düşman olarak yetiştirmeyi yeğlemişlerdi. Yeni yetme nesiller bunları da bilmezler. 1970 ve 80’li yılların kıtlık ve istikrarsızlığının yanı sıra, devlet içinde palazlanan çete ve vurguncuların, hırsız ve hainlerin; topladıkları devşirme ipsizlerden illegal örgütler kurup, devleti bölmeye halkı da batı Emperyalizmine kul köle etmeye çalıştıklarını da bilmezler. Karaborsacı fırsatçı vampirlerin, temel ihtiyaç gıdaları başta çay şekeri olmak üzere, birçoğunu depoladıklarını, zenginlerin keyif ve âlemlerinden geri kalmadıklarını ama garibanların; çaya şeker yerine pekmez veya yetim şekeri denilen ortası delik kırmızı şekerle mahkûm hale geldiğini de bilmezler. Bizim kuşak bu söylediğim gerçekleri çok iyi hatırlarlar ve bunları kendi çocuklarına anlatmaları boyunlarının borcudur. Bu günün güllük gülistanlık olduğunun iddiasında değiliz tabi ki. Lâkin otuz elli sene geriye gidip, Ecevit ve Demirelli yılları hatırlayanların; bu günlerin kıymetini iyi bilmeleri gerektiğini söylemeye çalışıyoruz. Şu yaşları yirmi ve otuz beş olan gençlerin çoğu, anlatmaya çalıştığımız yılların korku ve kâbus dolu dönemini bilmelerinin imkânı yoktur. 12 Eylül 1980 darbesinin yapıldığı yıllarda; askeri darbenin ne olduğunu dahi bilmeyecek kadar toy bir gençtim. Ama az veya çok, herkes gibi bizde o günlerde, köyde olduğumuz halde nasibimizi almıştık. Bir taraftan köylere gece baskını yapan silahlı çeteler, diğer taraftan devrimcilik adı altında; ortaokul cağındaki gençlere Mao, Marx ve Lenin gibi sosyalist komünistlerin inkârcı eserlerini okutup ve fikirleri doğrultusunda yetiştirdikten sonra ellerine silah verip ailelerinden koparılıp dağa sürülen yüzlerce binlerce gencin meçhul hedefler için kayboldukları yılları da bilmezler. Şimdi ki gençlerin çoğu, sosyal medyada kız tavlamayı, olur olmaz şeyleri paylaşmayı, kötülüğü yayan herifleri örnek alıp anne babalarına karşı gelmeyi; kitap okumadan ahkâm kesmeyi, sosyal medyada bulduğu her şeyin doğru olduğu zehabına kapılarak mal bulmuş mağribi misali, her tarafta yaymayı özgürlük diye kendilerini kandırmaktan başka bir şeyden anlamazlar. Anlayanlar var lâkin çok az. Yaşları 25 35 arası olan gençler, bu ülkede insanların tüp ve gazyağı kuyruklarında sabahladıklarını, hastanelerde parası olmayanın hastasının rehin tutulduğu, eczanelerin gece ilaç kutularına fiyat etiketlerini üst üste istiflediklerini, paslı borulardan akan sular yüzünden tifo hastalığının eksik olmadığını, su şebekelerinin düzgün akmayıp nöbetleşe mahallelere verildiği ve insanların gece su alabilmek için nöbet tutuklarını, Hastane koğuşlarının askeri koğuşlarından farkı olmadığını, sokakların çöp yığınlarıyla dolup taştığını, yol ve sokakların çamurdan ve çukurlardan geçilmediğini, öğrenci velilerinin ikinci el okul kitaplarını arayıp birçok kere bulamadığını; yeşil kartların yılda bir vize olmaları gerektiği adı altında vatandaşların günlerce bazen aylarca git gel yaptıklarını bilmezler/bilemezler çünkü yetişmediler/görmediler/yaşamadılar. Ama ben ve kuşağım tüm bu saydıklarımın on katını gördük ve yaşadık. Çocuğumu acile götürdüğümde, param olmadığı için, vezneye gidemeden çocuğumu kaçırdığıma ister inanın ister inanmayın. Evet, geçmişin trajedilerini yaşamayanlar, okumayanlar, bu anlattıklarımıza inanmaz; belki de gülünç bulurlar. Çünkü onlar gözlerini dünyaya açarken, yoklukla değil, varlıkla teknoloji ve lüks ulaşım araçlarıyla tanıştılar. Kalın sağlıcakla efendim.
GEÇMİŞİNİ BİLMEYEN YENİNİN KIYMETİNİ İDRAK EDEMEZ
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.