"Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. Kendisine bir ülkü edinen çok az. Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: 'Yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?' Öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar. İnsanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. Herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor. Herkes kendini düşünüyor. Kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor."/ Dostoyveski:Budala
Bu çağın sorunları da aslında kadimmiş. Sadece araçsal ve şekilsel değişiklikler mevcut, bir de hız. Bu çağın sorunları da yine aynı: Egoizm, Hedonizm ve Sekülerizm. Eşittir duyarsızlık, sorumsuzluk, doyumsuzluk, adaletsizlik, basiretsizlik, bunalım, sevgisizlik ve merhametsizlik.
Birkaç gün önce "Dünya Çocuk Günü" nü "eda" ettik. Ettik mi. Madem bu günler bazıları için adettendir; hadi Suriyeli, Arakanlı, Iraklı, Afganistanlı, Gazzeli çocukları geçtik, bari Yemenli çocuklara tahsis edilseydi.
"BM: Yemen'de yaklaşık 85 bin çocuk açlıktan ölmüş olabilir, diyor. Yine Uluslararası yardım örgütü Save the Children (Çocukları Koruyun), Yemen’de 3 yıldır süren savaşta yetersiz beslenme sonucu hayatını kaybeden 5 yaş altı çocukların sayısının yaklaşık 85 bin olabileceğini açıkladı." açıkladı da ne oldu? Çocuk katliamları devam etmiyor mu? Ediyor, hem de tam gaz. Bunlar, sadece rakamdır katiller için.
Hangi katiller? Dünya Çocuk Gününü ihdas eden katiller. En demokratik ülkeler. O en demokratik ülkeler ki; en zayıf ülkelerin halklarına saldırılarını arttırdılar. Kendi çocuklarını kucaklarken, uzak ülkelerin çocuklarını bombalayan insan tipi üretmiş ülkeler...
Bu hafta Türkiye gündeminde iki konu, farklı şekillerde ve oranlarda gündeme geldi. Bunlardan birisi kadının konumu, diğeri ise Dünya Çocuk Günü'ydü.
Aslında Çocuk Günü kadının konumu kadar konuşulmadı ve spekülasyonlara sebep olmadı çünkü çocuk konusunu konuştuğumuz zaman bir şekilde hangi çocukları konuşacağımız bellidir. Konuşacağımız diyorum ama sadece bir kesim konuşacak ve sadece konuşulmuş olacak.
ABD'nin Suudi kooalisyonu eliyle Yemen'de gerçekleştirdiği soykırıma varan zulmün bir süre daha daha dillendirilmemesi gerekli. Yemen savaşının amacının, hedefinin özellikle AD seviciler başta olmak üzere, ehli vicdandan uzak tutulması, işler yoluna girene, Yemen halkı boyun eğene kadar ses seda çıkartılması engellenmelidir. Türkiye olarak, tüm gücümüzle, tüm kesimler bu görevi hakkıyla ifa ediyor, ABD rahat olsun.
Konuşacağız; Peygamberimiz çocuklara şöyle davranırdı, böyle davranırdı demek bile artık fazla ilgisini çekmeyecek birçok insanın. Hatta Dünya Çocuk Günü, bir çoğumuz için, televizyonda banttan verilen bir maç veya yarışma programı kadar da ilgi çekici olmayacak.
Yaşanan savaşlardan etkilenen kadınlar ve çocuklardır. Çocuk işçiliği, giderek artan çocuk istismarı ve aslında geçen yıl da gündeme gelen sadece bir hastanedeki çocuk hamileler haberinden sonra bu yıl daha ön plana çıkan ve yüksek orandaki hamile çocuk sayısı gerçekten çocuklarla ilgili hangi durumda olduğumuzu bir göstergesidir.
İşte böyle, dünya çocuklarının hali: Hamile kalanlar, aç kalanlar, enkaz altında kalanlar, bömbaların altında kalanlar, denizlerin dibinde kalanlar...
Bu manzaranın üstüne, şunu yapalım, bunu yapalım demek çelişki gibi geliyor, şaka gibi geliyor, anlamsız gibi gelyor.
Birşeyler yapabilecek konumda olanlara nazaren, bizim yapabileceklerimiz oldukça sınırlı elbet.
Ama, başka çare var mı ki? Bir hikayedeki; Hz. İbrahim'in, ateşini suyla söndürmeye çalışan kertenkele gibi de olsa yapılabilecekler vardır.
Doğru tespitler yapabiliriz. Neden en demokratik ülkelerin bombalarının, sürekli en zayıfların tepesine indiğimizi doğru sorgulamayı başarabiliriz.
Çocukların durumu; bizim durumumuzu, toplumun durumunu, toplumların durumunu, ülkelerin durumlarının da göstergesi sayıldığını fark edebiliriz. Yani çocuklarla ilgili bugünkü kötü ve olumsuz tablonun, bir sonuç olduğunu fark edebiliriz.
Aile kurumuna yapılan saldırıları fark edebiliriz.
Çocuklarımızı tek etmişiz. Aslında çocuklarımızı diri diri gömmüşüz. Çocuklarımızı okullara, etüt merkezlerine, kreşlere, bakıcıya, televizyona ve internete, telefona emanet etmişiz. Onları emanete bırakmışız ve onlardan kaçmışız. Biz, kaçışların ve koşuşturmaların nesliyiz çünkü. Yoğunuz, tahammülsüzüz, meşgulüz.
Kimimiz bir kariyere; kimimiz ekmek parasına odaklanmışız. Paylaşmaya kapalıyız tüm duygularımızı ve sözlerimizi. İletişim araçlarının en çok geliştiği bu çağda, iletişimsizlikte zirve yapmışız. Yakını, yakındakileri görmez olmuşuz...
Kendi değerlerimizden uzaklaşmışız. İyi insan olmalarını, iyi bir meslek edinmelerinin gersine atmışız...
Toplum olarak çocuklarımızı ancak ilahi değerlere yönelerek kurtarabiliriz. Başka yolu yok. Allahsız bir eğitim/seküler bir eğitim, seküler bir ahlak ve modern dünyada çocuklarımızı bizden alan, aileyi çocuktan alan yaşam tarzıyla bunu başarmamız mümkün değil.
Yöneticilerimizi bu konularda zorlamak ve konunun ciddiyetini onlara sürekli hatırlatmak ve bu konuda taleplerde bulunmak mümkündür.
Rabbim bizleri, zalimleri tanıyacak basirete eriştirsin, önce bizi düzeltsin ki; çocuklarımız için bir şeyler yapabilelim...
KADININ KONUMU/KISA BİR DEĞİNİ
Durumun güncel olmasına binaen. Aslında, kadın konusunda, erkeklerin söz söylemesi çoğu kez abestir. Ancak, toplumumuzun ve bizler gibi toplumların, dönüşüm süreci henüz batı tarafından tamamlanmamış toplumların karşı karşıya oldukları ama fark edemedikleri ciddi bir sorunları var.
Aile, cinsiyet ve kadın gibi ana başlıklar altında gerçekleştirilmekte olan bu projeler, başarılı olmaya "meyvelerini" vermeye başladı. Sadece kız çocuklarının hamilelikleri değil, yaşam tarzları, aile yapısında değişiklik, kadın modeli, erkek modeli ve diğer "formlar" (cinsiyetler/LGBT...) gibi alanlarda epey yol kat edildi. Bu konularda ciddi çalışmalar, kaynak aktarımları, daha serbest yapılabilen gösteri ve tanıtımlar, algı operasyonları ve devletlerin kabul ettiği yasal düzenlemeler gibi geniş bir müktesebat ve ciddi bir küresel proje ile karşı karşıya olmamızdan dolayı, dikkat çekilmesi, dikkat edilmesi ve karşı konması gereken durumlar var...
Yoksa konunun sadece bir dekanın kadınlarla ilgili görüşünü belirtmesi üzerine çıktığını düşünmek yanlış olur ve zira konuya da bu sebeple değinmiyorum.
Bu konu oldukça uzamasın diye, şimdilik, kıymetli akademisyenlerden, Sayın Prof. Dr. Nevzat Tarhan'ın bir sözüyle yazıyı bitirmiş olalım.
"İyi çocuk yetiştirmek ve annelik yapmak, iyi bir fabrika kurmaktan daha kıymetlidir.
Anneliği bu yüzden en önemli meslek olarak görmek gerekiyor.
Ev hanımlığını küçültmek, psikolojik olarak yapılan bir savaş taktiğidir."
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum