Durun kalabalıklar, durun!
Bu cadde çıkmaz sokak.
Bu yol karanlık…
Bırakın çatışmayı,
Bırakın ayrıştırmayı,
Ateşe odun taşımayı bırakın.
lyi'liğe yol bulun,
Umuda, güzelliğe yol olun.
Durun, sevgiye durun,
Birliğe, yardımlaşmaya durun.
Huzura tutunun.
Umut olun, umutla olun…
“Sosyal medyada iki saat göz gezdiren birisi bu toplumun nefretle kundaklandığını anlar. Bu nefret sarmalından çıkmalı, iyileşmeliyiz.Bizi, yangına körükle giden klavye pehlivanları değil, yangını söndürmek için canını dişine takano güzel eylem insanları iyileştirecek.” Evet, yazımıza girizgah yaptığımız bu sözler Kemal Sayar’a ait. İçinden geçtiğimiz günlere dair ne güzel bir tespit. Akl-ı selime ihtiyacımız var, birliğe, beraberliğe, dayanışmaya ulaştıracak bir dile ihtiyacımız var. Sevinçlerimizde ve hüzünlerimizde hemhal olmaya ihtiyacımız var. Acıda bile birleşmeyi beceremeyen bir toplumun, acıda bile ortaklaşmayanların her konuda yaşayacaklarının koca bir ayrılık olduğunu anlamamız gerekiyor. Bunca çatışmanın, bunca nefretin bunca kinin; bizi, toplumu, ülkeyi, milleti götüreceği yer “hiçbir yer” olacaktır.
Acıda, hüzünde, felaketlerde bile birleşemeyenlerin acıdan kurtulabilmeleri mümkün olamayacaktır. “İnsan! Seni savunuyorum sana karşı…” Böyle diyordu; Nuri Pakdil. İnsanın, insandan korunması, insanı, insana karşı, insanın vereceği zararlara karşı korumanın gerektiği günlerden geçiyoruz. İnsanı, insanın kurdu değil, şifa kılacak, huzur olacak, yuva yapacak bir anlayışa ihtiyacımız var. İnsanın insanın elinden inlediği değil, insanın insanda dinlendiği bir anlayışın tesisine ihtiyacımız var. . Onun için nefret dilinden ayrıştırıcı tavırdan kurtulabilmek gerekiyor…
Bu millete, bu ülkeye, bu devlete, bu topluma; zerre kadar katma değeri olmayan ve doğrusu kimliklerini ortaya koyma cesareti olmadığından çoklukla kim oldukları bile belli olmayanların karşılaşılan her olumsuz durumda bir “uzman” edasıyla önüne gelen herkese nefretini, kinini kusması, sosyal medyayı bir “açık hava tımarhanesi ”ne çeviriyor…
Dikkatli olmamız gerekiyor. Bu “açık hava tımarhanesi”nden uzak durabilmemiz gerekiyor. Müthiş bir şekilde toplumu manipüle etmek isteyen bu alandan, aklımızı ruhumuzu, gönlümüzü koruyabilmemiz gerekiyor. Bu alanın yalanlarından ve oluşturmak istediği algı ortamından kendimizi koruyabilmemiz gerekiyor. Mücahit Gültekin’in Algı Yönetimi ve Manipülasyon kitabından yapacağımız alıntı bu konuda dikkate değer. "Algı yönetimi ve manipülasyonlara karşı direnmek insanca bir yaşam için gereklidir. Bir kişinin kandırılması onur kırıcı bir şeydir. Ama ondan daha acısı, kandırıldığımızın farkına varamamaktır..."
Buraya kadar yazılanlar karşısında tepkiniz; Ne yani yanlışlıklar da söylenmesin mi” şeklinde olabilir. Kesinlikle ifade etmek istediğimiz ve varmak istediğimiz yer bu değil. Elbette işin ehli olan eleştirecek, eksiklikleri ya da yapılması gerekenleri ifade edecek. Ve dahası sorumluluğumuz gereği yapılması gerekenleri yapacak ve gelinen süreçte alınması gereken dersleri ortaya koyacağız. Ancak elimizden bir şey gelmiyorsa, acıyı çoğaltmaktan ve kutuplaştırmaktan başka hiçbir şeye ve hiç bir kimseye faydası olmayan ayrıştırıcı dile dikkat çekmektir derdimiz. Onun için bu nefret dilinden, bu karşısında olanın insan olduğunu unutan tavırdan yüz çevirmemiz gerektiğini ifade ediyoruz. Devamlı korku, endişe ve umutsuzluk yükleyen insandan da üsluptan da dilden de uzaklaşarak; iyiliğe, güzelliğe, kalpleri birbirinden uzaklaştırıcı değil birbirine yaklaştıracak bir yoladır davetimiz.
Nereye varmak istiyoruz; sadede gelelim ve sözü bağlayalım. Necdet Subaşı Hoca tam da bu konuda birçok alanda karşılaştığımız ve çoğunlukla sosyal medyada boy gösteren bahsini ettiğimiz bu akıl ve ruh sağlığını bozucu ortamından kurtuluş için bir reçete sunuyor bize: “Yangını gör, cinayeti duy, öfkeni azalt, kalbine mukayyet ol ve hemen oyundan çık. Cay, mızıkçılık yap, başka oyun kur. Neşeni kıvamında tut, hüznünü kararında. Çık oyundan çık.” Evet, oyundan çıkmamız gerekiyor. Bizi boğan, ruhumuzu yoran, sürekli umutsuzluk aşılayan, nefretten ve şiddet dilinden beslenen bu oyundan çıkmamız gerekiyor. Sürekli bir çatışma sürekli bir yangına körükle gitme tavrından kendimizi koruyabilmemiz gerekiyor. Ne diyoruz; sosyal medyada sürgit bir amaç haline gelen algı ve manipülasyonların elinde bir oyuncak olmamak için, oyuna gelmemek için; çık oyundan çık! Bekleme yapmadan çık, aklın, ruhun, gönlün karışmadan hemen çık!
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum