“Allah, Müslümanların başına yönetici tayin ettiği bir kimse için hayır murat ederse, ona salih/dürüst bir vezir (yardımcı-danışman) verir ki, unuttuklarını ona hatırlatır, hatırladığında (bildiği şeyleri yapmak istediğinde) ise ona yardımcı olur. Şayet Allah o yöneticiye bundan başkasını (kötülüğü) murat ederse, ona öyle kötü bir vezir (danışman) verir ki, unuttuklarını ona hatırlatmaz, hatırında tuttuğu işler konusunda (bildiği şeyleri yapmak istediğinde) ise, ona yardımcı olmaz.” (Kenzu’l-Ummal, h. no: 14940)
Aslında bugün yaşadığımız sıkıntıların, sorunların, problemlerin temelinde bana göre Hadis-i Şerif ile bize aktarılmak istenen mesaj yatıyor. İdare edenler hakikati söyleyen, kendisini eleştiren, farklı fikirler veren danışmanlar yerine; her yaptığını alkışlayan dalkavukları istihdam etmeye başladı. Bu o kadar açık bir sorun haline geldi ki artık sosyal medyada bile bunun eleştirileri, mizahı, karikatürleri almış başını gidiyor. Bu paylaşımlar arasında en çok hoşuma giden ve anlatmak istediğim ise “cuk” diye oturan Padişahın soytarısı ve patlıcan hikayesi…
Padişahın sofrasına güzel bir karnıyarık yemeği konuluyor. Padişah ilk lokmayı alıp, ağzını şapırdatarak, kendisine bakan soytarısına;
“- Ben böyle bir lezzet görmedim. Ne kadar güzel bir karnıyarık, patlıcanı çok seviyorum.” demiş.
Bunu duyan soytarı başlamış patlıcana övgüler düzmeye…
“- Bu mübarek sebzeye ne kadar şükretsek azdır. Bu patlıcanın her türlü yemeği keyifle yenilir. Bin bir çeşit yemeği var, mezesi yapılır. Hatta türlerini sayayım efendim?
Ali Nazik, Şakşuka, Karnıyarık, İmam Bayıldı, Patlıcan musakka, Patlıcan oturtma, Kuru patlıcan dolması, Hünkar Beğendi, Patlıcan Kebabı, Patlıcan Ezme, Patlıcan Beğenmeli Tavuk, Çığırtma, Fırında patlıcan, Soyalı patlıcan pilavı, Patlıcan köftesi, Patlıcanlı pilav, Patlıcanlı güveç, Patlıcan çorbası, İslim kebabı…”
Bu yemeklerin adını duyan baş aşçı ve aşçılar sıvamışlar kolları. Her gün ayrı bir patlıcan yemeği koymuşlar padişahın önüne. Her gün patlıcandan başka bir yemek görmeyen padişah bağırmış aşçılarına:
“- Yeter ulan kaldırın bu patlıcanı önümden. Ne kastınız var bana her gün bu berbat sebzeyi getiriyorsunuz önüme.”
Soytarı bu geri durur mu:
“- Bu berbat patlıcanın içinde nikotin bile var padişahım. Sağlığa zararlı. Bu sebzeyi hemen yasaklayalım efendim, dikimi de, tohumu da ortadan kalksın.” şeklinde başlamış patlıcanı yermeye…”
Bu fırıldaklık karşısında adeta başı dönen baş aşçı soytarının kulağına eğilip:
“- Sayın soytarı siz değil miydiniz bu patlıcan için mübarek diyen, patlıcan yemeklerinin tariflerini yapan, patlıcanı yere göğe sığdıramayan?”
Soytarı hışımla döner baş aşçıya ve “Bana bak, ben patlıcanın değil padişahın soytarısıyım.” der.
İşte günümüzde “danışmanlık” konumu adeta padişahın soytarılığına ve dalkavukluğuna dönüşmüş durumda olduğu için bu hikaye hepimizin tanıklığında her daim yaşanıyor. Danışmanların hepsi dalkavuk değil elbette. Dinlemekten zevk aldığım, istifade ettiğim, bilgi ve birikim deryası danışmanlar var. Bunlar Hadis-i Şerif’te, Allah’ın en şerefli ve en değerli elçisi olan Hz. Muhammed’in (SAV) övgüsüne mazhar olanlardır.
*** *** ***
Günümüzde kategorize etmek gerekirse, 3 çeşit danışman var. Birincisi, araştırma yapıp, hazırladığı raporlar doğrultusunda proje ve çözüm üreten; ikincisi, vatandaşın işini takip eden; üçüncüsü, makam verilmediği için kızağa çekilen (halk arasında danışılmayan danışmanlar deniliyor).
Şanlıurfa olarak en sık karşılaştığımız danışman tipi, mecliste milletvekilleri adına vatandaşın işini takip edenlerle, belediyede görevden alındığı için kızağa çekilenler. İstisnalar burada da var. Milletvekillerinin de az da olsa araştırma yapan ve bu doğrultuda çözüm üreten danışmanı var, Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi’nin de…
Bu dönem valilikte danışman yok. Bu yüzden “danışmanlar” denilince belki de ilk kez valilik akla gelmiyor. Vali Abdullah Erin, geldiği illerde de danışmanlarla çalışmamış. Örneğin, basınla ilgili danışman yerine valiliğin basın müdürü, eğitimle ilgili milli eğitim müdürü, sağlıkla ilgili sağlık müdürü gibi konunun muhatabı ve yetkililerle çalışmayı tercih etmiş.
Gelmiş-geçmiş belediye başkanlarının içerisinde en fazla danışmanlarla gündeme gelen belediye başkanı ise Ahmet Eşref Fakıbaba ve Nihat Çiftçi oldu. Fakıbaba, gözünün önünde istemediği ancak makamdan da edemediği çalışanını Ahmet Bahçıvan İş Merkezi’ndeki ek binaya yollayıp danışmanlık payesi vermişti. Fakıbaba, bakanlığı döneminde de danışmanlıkla ilgili ciddi sınav verdi ve pek de başarılı olamadı. Aynı şekilde Faruk Çelik de… Her iki eski bakanın da danışmanlarına ilişkin yaz yaz bitmez hikayeleri var.
Başkan Çiftçi’nin danışmanlık mevzusu ve tipleri çok daha renkli. Kendisini kıramadığı için danışman yaptığı var, Faruk Çelik’i kıramadığı için danışman yaptığı var, Celalettin Güvenç’i kıramadığı için danışman yaptığı var. En çok gündeme geldiği danışman akrabaları var. Var da var…
İçerisinde biri-ikisi hariç kıramadığı ve kızağa çektiği için sayısını bilmediğimiz kadar danışmanı olan Çiftçi, anlaşılan bu birimi oldukça yanlış anlamış ki AK Parti Milletvekili Aday Adayı Güler Kama İzol’u da danışman yapmış. İzol, aday adaylık sürecinin ardından büyükşehir belediyesindeki görevine rapor alarak dönmemişti.
İşleri gereği perde arkasında olmaları gereken danışmanlar artık protokollerde yer alıyor, açılışlar ve ziyaretler bile gerçekleştiriyor.
Son olarak günümüz siyasetçilerinin ve idarecilerinin hakikati söyleyen danışmanları pek sevmediğini ve yanında çalıştırmak istemediğini rahatlıkla söyleyebilirim.
Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim sözünü, “Danışmanını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” şekline de uyarlayabiliriz aslında.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum