Reklam Alanı

ELBET VAR BİR HİKMETİ

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı

“Elbet var bir hikmeti” sözü ve anlayışı sadece Kur’an ayetleri ve Peygamber (sav)’ın hadisleri için söz konusudur. Ayette veya Hadiste anlayamadığımız bazı hususlar olabilir, bu durumda anlayanlara sorar, araştırır, anlamaya çalışırız.  Bizim gibi diğer insanlar için dünyevi rütbesi veyahut kullar arasındaki inanılan manevi derecesi ne kadar yüksek olursa olsun Peygamber dışındaki hiçbir insan için bu söz söylenemez ve bu anlayış içine girilemez, bu yanlış olur. Ne yazık ki günümüzde bağlılıkta ve sevgide aşırıya kaçılan özel veya tüzel kişiler için bu tavrın sergilendiğini, ancak peygamberde bulunan hatta bazen Allah’a ait olağanüstü sıfatlar onlara yüklendiğini görüyoruz.  Kur’an-ı Kerim, “İnsanlardan bazıları Allah’tan başkasını Allah’a denk tanrılar edinir de onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır…” (Bakara, 165.) ayetiyle bu hususa işaret etmektedir.

Peygamberin (asv) aklımızın almadığı anlayamayacağımız bir sözü veya uygulaması için “Biz anlamasak da elbet var bir hikmeti..” denilebilir. Çünkü o Allah'tan vahiy almaktadır, Allah'tan vahiy alan, vahiy almayanlardan farklıdır; Allah tarafından seçilmiş olduğu için diğer insanlardan üstündür ve ona mutlak itaat gereklidir. “Resule itaat eden Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisa, 80.) ayeti bu durumu açıkça bildirmektedir. Ayrıca Peygamberliğinin belgeleri olarak aklı aciz bırakan, aklın alamayacağı mucizelerle donatılmıştır. 

Onun diğer insanlardan farklı olduğu ve ona farklı bir yaklaşım gerektiği Kur'an ayetleri ile sabittir.  Mesela: Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır, O’nun eşleri müminlerin anneleridir, (Ahzab, 6.) oysa diğer insanlardan hiç kimsenin eşi diğerlerinin annesi olamaz. Peygamber (asv)'ın sözü fiilleri davranışları bağlayıcıdır ve dindir; Allah'ın vahyi ve gözetimi altındadır; O’nun dışındaki diğer insanların, şeyhlerin, evliya dahi olsa din büyüklerinin sözleri yahut uygulamaları sadece kendilerini bağlar, onların dışında hiç kimseyi bağlayıcı değildir, çünkü onların söz ve uygulamaları din değildir.  Ayrıca âlimlerin, evliya ve kutupların değeri, Hz. Peygambere bağlılıkları oranındadır. Yine ayette “Ey iman edenler, seslerinizi peygamberin sesinden fazla yükseltmeyin, birbirinize bağırdığınız gibi O’na bağırmayın.” buyurarak, “Yoksa siz farkında olmadan iyi amelleriniz boşa gider!” diye tehdit ediyor. (Hucurat,2.)  Peygamberimiz asv kendisinin farklılığını bizzat şöyle ifade buyurmuştur: "Bana yalan isnat etmek sizden herhangi birine yalan isnat etmek gibi değildir bana yalan isnat eden cehennemdeki yerine hazırlansın."

Peygambere itaat etmek Allah'a itaat etmektir. Oysa diğer insanlarda öyle bir özellik bulunmamaktadır. Allah'ın sıfatlarını Allah dışındaki mahlûklara vermek nasıl küfür ise peygambere mahsus sıfatları onun dışındaki Kullar için de düşünmek küfürdür. Bu itibarla ‘elbet var bir hikmeti’ anlayışı peygamberden başkasına dayandırılırsa küfür olur. Bir kimse bir futbol takımını veya bir siyasi partiyi veyahut evliyadan kabul ettiği bir zatı ölçülü olarak sevebilir ona tabi olabilir, sevgisine medar olabilecek sevdiği vasıflarla yâd edebilir ama peygambere mahsus vasıfları ona isnat edemez, bu küfür olur. Böyle bir kimse Müslüman ise Müslümanlıktan çıkmış olur. 

Günümüzde İslam düşmanı Siyonist Yahudi kâfirlerin bir projesi olan “Peygamberi -hâşâ- itibarsızlaştırma, ashabı değersizleştirme, hadisleri ve sünneti inkâr” fitnesi, masumane görünen “Kur’an bize yeter” maskesi altında İslam âleminde yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Yahudiler, Tevrat’ı, Zebur’u ve İncil’i tahrif ettikleri gibi, yüzyıllardır Kur’an’ı da tahrif etme çabası içindedirler, ancak buna muvaffak olamayacaklarını kesin olarak anladılar. Bunun üzerine Müslümanlar içindeki ahmakları ve hainleri kullanarak hadisleri inkâr etme yoluyla Kur’an’ı inkâra yol açmayı deniyorlar. Oysa sünneti inkâr ve sahabeyi değersizleştirme, Kuran’ı da inkâra götürür, zaten bu fitnenin nihai hedefi budur. Sahabeye dil uzatan, sünneti inkâr ve Peygamberi elçilik görevinden azletmek isteyen bu zındıkların, bir kısım filozofları, siyasileri, kendi şeyhlerini, bilimsellik maskesi altında şeytani bazı şahıslara peygamberin sıfatlarına benzer sıfatlar vererek, hatta tanrılaştırarak, insanlara yutturmaya çalıştıklarını görüyoruz. 

Peygamber (asv) Allah’ın elçisi olarak gönderildiği ve Allah tarafından dinde yetkilendirildiği için, o mübareğin, sözleri de, fiilleri ve uygulamaları da, hatta takrirleri (yanında söylendiği ya da yapıldığı bir hususa sessiz kalmakla onaylamış olduğu) dindir, bağlayıcıdır. Kur’an Ayetinde bizzat ismini vererek “Muhammed Allah’ın elçisidir.” (Fetih, 29.) diye ilan edilmiştir. “Allah’ın elçisi” demek, Allah adına söyleyen, Allah adına açıklayan, Allah adına uygulayan değil midir? 

Yanılgılarla dolu, deneme yanılmalarla elde edilebilen ve tam da anlayamadıkları beşeri bilimler için, “elbet var bir hikmeti” diyerek putlaştıranlar, ilahi vahiy ile Peygamber (asv)’a bildirilen ilimlere bahane bulmaya çalışıyorlar. Kur’an’ın dilini dahi bilmedikleri, mealini yazan kimsenin bilgisine güvendikleri halde, “Kur’an bize yeter.” teranesiyle Peygamberimizin (asv) hadislerine uydurma diyerek bahane arayanlar, elbette er-geç Kur’an’ın tokadını da yiyeceklerdir. Unutulmamalıdır ki, ömrü boyunca hiçbir koruması olmadan, ömrüne yemin ettiği Peygamberini azılı düşmanları olan Yahudi ve müşriklerden koruyan Allah, O mübareğin hadislerini de bu fitneci zındıklardan koruyacaktır, bunda kimsenin şüphesi olmasın.  Allah seni insanlardan koruyacaktır.” (Maide, 67.)  ayeti buna işaret etmektedir. 

ELBET VAR BİR HİKMETİ
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.