“Cehaletten kurtuluş en büyük kurtuluştur.”
Atalarımız 105 yıl önce nasıl bir ruh haliyle düşman işgaline dur dediyse, 12 büyük aile tüm şehri nasıl örgütlediyse, genci/yaşlısı elbirliğiyle nasıl irade gösterdiyse öyle bir uyanışla gidişatımızı düzeltmeliyiz.
Bu şehir Şanlı bir şehir ama yıllar içinde şansı yaver gitmeyen şanssız bir şehir haline geldi.
Hâlâ atalarımızın mirası olan şanı kullanıyoruz. Şüphesiz onların yaptığı cihat her türlü takdirin üstündedir ama biz de bir şeyler eklesek iyi olmaz mı?
Saygınlık tarihten gelir, şükür ona sahip bir milletiz. Fakat biz de, bizden öncekiler gibi bir müddet sonra tarih olmadan, torunlarımıza bırakacağımız şehrimizi gelişmiş, medeni ve müreffeh bir hale getirerek bıraksak hoş olmaz mı?
Cehaletle, sefaletle ve başı boşlukla mücadele etmesi gereken dinamiklerimizi aktif etmezsek, daha beter onları küstürüp önlerini kesersek kim bizi şanlandıracak? Kim bizi şanslandıracak?
Her konuda kıskançlık, alaşağı etmek, gücü yetiyorsa eliyle zarar vermek, gücü yetmiyorsa “Edğemlikle” zarar vermek bizi nereye götürür?
Bulunduğumuz hale böyle düşmedik mi?
Yetmez mi?
Tarih, bizi iyi anacak bir kaç gelişim not etmesin mi?
Torunlarımıza “Biz birbirimizi yedik, siz de birbirinizi bulursanız yiyin” diye bir mirastan başka miras bırakmayacak mıyız?
Ne yaparsak yapalım, gafleti atalım, vur patlasın hayatı ve kıskançlığı bırakalım. Küçük hesaplarla kavmiyetçilik yapıp akraba kayırmacılığından vaz geçelim. Şehrimizi kayıralım, o zaman zaten o çok kayırdığımız yakınlarımız da kayrılmış olacaktır. Ama hak yemeden, ama hukuk çiğnemeden olacaktır. Neticede şehir topyekûn kalkınacak ve kurtulacaktır.
“Bu işi ben yapamam! En iyi kim yapar? Kim yaparsa onu getirelim” diyelim.
Her konum için,
“Bu şehri en iyi kim şanlandırır, en iyi kim şanslandırır, en iyi kim vizyon koyar” diyelim ve onu kıskanmadan, baltalamadan, dedikodu etmeden getirelim.
Bugünün şartları 105 yıl öncesine göre değişmiştir. Düşman kuvveti, askeriyle, topuyla, tüfeğiyle şehrimize girmiş değil, dolayısıyla hücum edeceğimiz kimse yok. Bugün nefsani dürtülerimize, cehalete, cühelanın söz sahibi olmasına, çekememezliğimize, kaba kuvvetçiliğe ve sahipsizliğimize hücum etmeliyiz.
Bunun da ilk adımı,
İstiklal madalyası niteliğinde elde edilecek tek kazanımı, şehrin münevverlerini önder kılmaktır. Bundan geri durmayalım. Tarih olduğumuzda iyi anılalım.
İyi okumlar...
0 Yorum