Suriye’den milyonlarca insan geldi...
Kobani (Ayn el-Arab) sınır kapısında o gün oradaydım.
O manzarayı asla unutmam.
Doktorlar, öğretmenler, mühendisler, üniversite rektörleri, sanatçılar...
Masumlar da vardı, suçlular da...
Yıllar geçti. Okumuş, nitelikli insanların çoğu Avrupa’ya gitti.
Ticaretle uğraşanlar büyük şehirleri seçti.
Urfa Topçumeydanı’nda ise komando postürlü, işsiz, eğitimsiz gençler kaldı.
Kanalizasyon kenarında kucağında çocuk taşıyan dilenciler, çöpten geçinen kağıt toplayıcılar kaldı.
Gece hayatının yeni sahipleri, Köprübaşı ve Bahçelievler’i ele geçirdi.
Şeyhler ve tarikatlar baş köşeye yerleşti.
Bir ülkenin iç organları bize göç etti, ama beyni gözümüzün önünde dışarı aktı.
Şimdi Suriye’de barış rüzgarı esiyor.
Kim geri döner bilinmez.
Ama bize kalanlar belli: prototipler.
Çoğunluğu sanayide, inşaatta, temel işlerde çalışan insanlar belki döner.
Ama bir ülkenin geleceğini taşıyacak beyinler mi?
Onlar çoktan gitti!
Gelelim kendi ülkemize...
Saraçhane’de başladı her şey.
İTÜ, ODTÜ gibi köklü üniversitelerden gençler gözaltına alındı.
Alt gelir grubundan gelen, ezilmiş ama düşünen gençler...
Bu bozuk düzene başkaldıran çocuklar...
Yani elimizde kalan son beyin gücünün, son yarısı!
Onları da susturuyorsunuz!
Tamam, susturun!
Ama bari kafese koyup yeraltının zalimleriyle aynı koğuşa atmayın!
Kıymayın!
Bu gençler sizin düşmanınız değil; geleceğiniz!
Yapmayın beyler, etmeyin efendiler...
Bu ülke betonla değil, beyinle ayakta kalır!
Ve siz o beyinlere vurdukça, yarın bu ülkenin altından zemin kayar!
Yanı başınızda aktör olduğunuz Suriye'den ders alın!
Orada beyin gitti, ülke çöktü!
Aynı senaryo, şimdi buraya mı kuruluyor?
0 Yorum