Ramazan için “yaşama sevinci” tanımını yapan kadim kültürümüz açısından mübarek ayın gidişi de ayrı bir hüzne dönüşüyor idi. “Safa geldin izzet ile/Dahi azim nimet ile/Müminlere rahmet ile/Şehr-i Ramazan merhaba” ile hoş geldin denilerek karşılanan Ramazan gidişinde de bir hüzünle uğurlanırdı. “Yine firkat nârına yandı cihân/Hasretâ gitti mübârek Ramazân.” ifadeleri, ya da “Ey dostlarım ağlaşalım/oruç ayı gitti yine/ hasret ile inleşelim/oruç ayı gitti yine” mısraları bugün bizim için bir şey ifade ediyor mu? Sözün başında ifade edelim, bu soruyu, bir “nostaljik güzelleme” olarak görüyor olduğunuzdan pekala ciddiye almayabilir, dudak bükerek, bu soruların benim için hiçbir kıymeti harbiyesi yok da diyebilirsiniz… Muhattabımız ve mevzumuz; bizim soru ve sorun olarak gördüğümüz bu hususu irdelemek olduğundan, soruya muhatap olmayanları da saygıyla karşlayacağız. Yani derdimiz yargıçlık ya da sanıklık değil; belki ifade edebilirsek bir duygunun, bir hâlin, bir güzelliğin şahitliğini ortaya koyma çabasıdır…
Ramazanın son günlerini yaşıyor olduğumuz bu günlerde, oruç ayının bitişi sizde nasıl bir duygu uyandırıyor? Ramazan biterken diye başlayan bir cümle ya da “elveda Ramazan” ifadesinin sizde bir karşılığı var mı? Bu sorulara herkes kendi vechesinden cevap verecektir ama sanırım modernitenin haz ve hız çağının muhatapları olarak hepimiz bu duygulardan az, biraz, belki de çok fazla uzaklaştık. Yok, kimseyi yargılamak gibi bir niyetimiz yok. Belki her birimiz için yaşadığımız dünya tarafından ne kadar fazla kuşatılmış olduğumuz sorusunun cevabı bu soruları irdelemekten geçecektir.
Sahi, neydi Ramazan? Bir kendi içine çekilme, bir yaşam muhasebesi sunma, her bir insan için hayatınının, kaderinin ve kadrinin ve değerinin ne olduğunu düşünme, bir arınma, bir onarılma, bir yavaşlama, bir durup kendi içine çekilerek hayat ve zaman ve insan üzerine tefekkür etme, insanı ve hayatı ve zamanı okuma, insanı ve hayatı ve zamanı ihya ve inşa etmeyi amaçlayan aziz olan ve aziz kılacak olan kitabı okuma, hakkı ve batılı ayıran Furkan olan “Kitap” tarafından d/okunma, beşerden insana bir oluş süreci olarak olma, bir temizlenme, bir diriliş, bir ferahlama, ilahi makamda bir rehabilite olma imkanı olarak Ramazan ayının gidişinin, oruç tutanlar açısından, oruca tutunanlar açısından elbette bir duygusal karşılığı olacaktır, olmalıdır…
Evet Ramazan bitiyor, bizler orucu uğurlarken sıradanlığın dışında başka bir duygu, rutinin dışında başka bir hal yaşayabiliyor muyuz? Nostaljik bir şeyden bahsetmiyorum ya da öylesine bir “elveda Ramazan” güzellemesi yapmak değil amacım. Ama üzerinde düşünülmesi gereken bir güzellik olarak; belki bizi de güzelleştirecek olan bir duyguya kendimizde yer açabilmemizin, kendiliğimiz açısından, kendimiz açısından, bize şahdamarımızdan daha yakın, Aziz ve Vedud olan Allah’ımızın; oruçla bizden murad ettiği, orucun bize yapmasını istediği, bizim oruçla olmamızı istediği nedir sorusuna sahici bir cevap, belki daha fazlası bir hal, bir durum, bir yaşam felsefesi, hayat g/örüşü açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
Ramazanın bitişi bizde bir hüzne dönüşüyor mu ya da bu yazının salık verdiği husus olarak orucun bitişinin inşa edici hüznünü nasıl yaşayacağız? Bu sorunun cevabının bende olmadığını ifade etmeliyim. Bu yazı, bu duygunun nasıl yaşanılacağını değil ama belki başta kendim için olmak üzere her birimiz için bu duyguyu duyabilme ve hissedebilme kaygısı ve arzusunun değerli olduğuna dair bir hatırlatma ve davet olarak okunabilir.
Orucun son günlerinde, gözyaşları içinde gelecek Ramazan ayını görebilir miyim diyerek ağlayan bir yaşlının duygularını hissetmeye çalışmak ya da hasta olduğu için oruç tutmaması telkinlerine karşı çıkarak, “bırak evladım tutayım orucumu, belki bu benim son orucum” diyerek, Ramazana tutunan yaşlı ve hasta dedenin, ninenin arzu/halini anlamaya çalışmak orucun bitişine ve gidişine hüzünlenme konusunda bize bir şeyler ifade edecektir sanırım. İşte o zaman bugün çok hızlı yaşadığımız için hissedemediğimizin hayatın güzelliğini ve estetiğini önemseyen geleneğimizin, hoş geldin diyerek karşıladığı Ramazan bitişine hüzünü anlayabiliriz..
Ramazanın gelişine sevinmek nasıl bir güzellik olarak görülüyor ve bu yüzden bir yaşama sevinci ile karşılanması tavsiye ediliyorsa; Ramazanın gidişi de bu bağlamda; inancın lezzetine, imanın estetiğine, ruhun iştiyakına inanarak oruç tutanlar açısından kendi içinde bir diriltici, ihya edici, üretici, inşa edici bir hüznü barındıracaktır… Ve insan bu diriltici hüzünle, yeniden dirilişle Bayram edecektir….
0 Yorum