Ramazan'ın on beşinci günü. Şükür yarıladık. Hava tam kıvamında. Yaz orucuna göre çok hafif. Biraz yorgunluk, halsizlik, takatsizlik. Birkaç fire dışında teravihler ve mukabeleler tamam. Elimde değil, ayaklarım beni sürüklüyor gibi. Her defasında sekiz rekât niyetiyle gidiyorum, yirmiye tamamlıyorum. Kendini akışa bırakmak en güzeli. Bizim gibi toplumlarda farklı olmak ızdıraptır. Oruçta düşünce tatile çıkıyor. Sahurlar, iftarlar, imsaklar, teravihler, mukabeleler... Hummalı bir faaliyet. Toplumla zıtlaşmak huzursuz ediyor insanı. Din hayatı muazzam şekilde belli bir düzene sokuyor. Ahmet Arslan hoca haklı. Binlerce yıldır hayatı düzenleyen dindir, bilim değil diyor. Din demek, düzen demektir. Din olmasa nasıl yaşayacaktık? Bayramlar, ramazanlar, haclar, kurbanlar, namazlar, cumalar, taziyeler, mevlitler, sohbetler hepsini düzenleyen din. Din yüz binlerce, hatta milyonlarca insanın hem yaşam biçimi hem geçim kaynağı. Dini çıkardınız mı, bir şey kalmıyor geriye. Tarihte dinsiz kişiler var ama dinsiz bir topluluk yok. Farkındayım, bütün bu faaliyetlerden iyi bir hukuk, iyi bir adalet, iyi bir insanlık çıkmıyor. Bunun nedeni din mi, dindarlar mı? Din ile dindarı birbirinden ayırmak ne kadar doğru? Bilmiyorum. Harari İslam'ın belli bir DNA'sı yok, Müslümanlar İslam'dan ne anlıyorsa İslam odur diyor. Ama hangi İslam ve hangi Müslümanlar? Yasin Ceylan hocanın eski bir konuşmasını dinledim. Öyle yakıcı şeyler söylüyor ki inkar etmek için ancak kötü niyetli olmak lazım. İslam dünyası mutsuz diyor bir yerde. Bence İslam'a teslim olan herkes çok mutlu, daha doğrusu halinden memnun. Mutsuz olanlar: teslim olmayanlar, sorgulayanlar, düşünmeye devam edenler.
Bugün meal okurken düşündüm. Kur'an-ı Kerim'de yerlerde ve göklerde nice ayetler vardır, onlar yanlarından yüz çevirip geçerler. Buluta, yağmura, yıldızlara, deveye, arıya bakmazlar mı onları nasıl yaratmışız ve süslemişiz. Bütün bunları gördükleri halde neden hala inanmazlar mealinde yüzlerce ayet var. Diğer tarafta müşriklerin Allah'ın varlığına ve her şeyi yarattığına inandıklarını ama sadece putları O'na şefaatçi yaptıklarına dair onlarca ayet var. Soru şu: müşrikler zaten Allah'ın varlığına ve her şeyi yarattığına (dağı, taşı, deveyi, yıldızları, inekleri, sinekleri vb.) inanıyorlar. Yani ateist değiller. Buna rağmen neden yüzlerce ayette müşriklere hitaben deveye, göğe, yıldızlara, yağmura, arıya bakıp imana gelmezsiniz diyor? Acaba mezkur hitaplar o dönem yaşayan müşriklere değil de sonradan gelecek olan ateistlere mi? Ama öyle olsa belagat açısından büyük bir nakise olmaz mı? Malum, belagat mukteza-yı hale uygun söz söylemektir. Hem Kur'an genele hitap eder, ateistler ise her zaman ve her devirde çok küçük bir azınlıktır. Meallerde ve tefsirlerde tatmin edici bir cevabını bulamadım bu sorunun.
İslam ülkelerinde o kadar namaz, o kadar niyaz, o kadar teravih, o kadar cuma, o kadar oruç, o kadar iftar, o kadar sahur, o kadar kandil gecesi, o kadar mukabele, o kadar hafız, o kadar imam, o kadar kayyım, o kadar vaiz, o kadar müftü, o kadar Kur'an kursu öğreticisi, o kadar manevi danışman, o kadar ilahiyatçı, o kadar cemaat, o kadar tarikat, o kadar hizip, o kadar grup var. Ama sonuç: hukuksuzluk, adaletsizlik, liyakatsizlik, yolsuzluk, yoksulluk, güvensizlik, huzursuzluk, istibdat... Neden acaba? Başka bir deyişle bu kadar ibadetler ve faaliyetler neden adil bir hukuk, adil bir düzen, güzel bir ahlak doğurmuyor? Ahmet Arslan hoca Ortadoğu'da dört bin yıldır mutlak monarşi var diyor. Yine bu kadar ibadetler ve faaliyetler neden bu monarşiyi yıkıp yerine demokratik bir düzen getiremiyor?
Adam kerli ferli bir akademisyen. Sayfasına bakıyorum sabahtan akşama kadar iktidara güzelleme yapıyor, muhalefete ayar çekiyor. Sosyal medya gibi bir nimeti sadece propaganda aracı olarak kullanıyor. O kadar okudun, ünvan sahibi oldun. İlmi, fikri, edebi, felsefi paylaşacak bir şeyin yok mu hiç? Kafana takılan, uykularını kaçıran başka varoluşsal bir derdin, bir meselen yok mu? Adam üniversitede dekan veya rektör. Ama milletvekili olmak için sıradan siyasilere yalakalık yapıyor. Galiba merhum Cemil Meriç haklı. Türkiye'de üniversiteler bilim ve fikir insanı yetiştirmez, memur yetiştirir sadece.
0 Yorum