Kuşatmayı; sadece başka güçler veya devletler tarafından işgale, istilaya uğramakla sınırlı bir olay olarak görmek, anlamak yanlış olur. Evet, bu gibi hadiseler de doğrudan konuyla alakalı olsa da, lakin asıl kuşatma; inancın, kültürün, değer yargıların, ahlakın, hayanın, edeb ve erkanın; gayri islâmi kültürler tarafından isitlaya uğrayıp kuşatılmasıdır...
Meşhur sözdür: toplumlar açlıktan ve sefaletten değil, hayasızlıktan dolayı helak/yok olurlar! Evet, yirmi birinci yüz yılda; teknoloji ve iletişim araçlarının hızlı bir şekilde ilerleyiş katetmesiyle birlikte; özellikle fitri ve manevi değerlerimizi kuşatma altına aldığını gizlemenin hiçbir anlamı yoktur! Geçmişi yüz, yüz elli yıla kadar dayanan söz konusu kuşatma, tedrici bir şekilde; proje halinde uygulana uygulana bu günümüze kadar getirilip önümüze konuldu. Bakıldığında bu gün, söz konusu kuşatmanın eseri olarak; başı boş bir neslin, çağdaşlık ve modernleşme adı altında; günah ve kötülüğün her türlüsünün mubah kabul edildiği, bir toplumla karşı karşıya kaldığımızı görmekteyiz. Kuşatma tehlikesi o kadar kötü sonuçlar meydana getirdi ki; zina'nın, içkinin, kumarın, faizin ve her türlü haramın sıradan ve normal kabul görüldüğü bir duruma getirildi! Hem de, egemen olan rejimlerin yasallaştırmalarıyla oldu bunlar!
Rabbimiz 14 asır öncesinden biz kullarını, her türlü tehlikeye/kuşatmaya karşı şöyle uyarmıştı/uyarmıştır:
"Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar, fal okları şeytan işi iğrenç şeylerden ibarettir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. (Maide/90)
Hiç şüphesiz şeytan içki ve kumar yoluyla sizin aranıza ancak düşmanlık ve kin bırakmak, sizi Allah'ı zikretmekten ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz, değil mi? Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve onlara itaatsizlikten sakının. (Maide/91,92)
Evet, gelinen noktada bakıldığında; namazı terk etmenin, içki içmenin, (Umumhaneleri, içki fabrikalarını ve diğer batakhaneleri saysak yer kalmaz), faiz yemenin, zinanın her türlüsünü irtikap etmenin normal hale geldiğini, haram yemekten beis görmeyenlerin, kumar masalarında sabahlayan aile reislerinin, madde bağımlısı olup hayatları kararanların, hırsızlık, tecavüz ve iğrenç olaylarının bin bir çeşidinin tavan yaptığı günümüzde; tam anlamıyla kuşatma ve istilanın en büyüğü değil midir? Bunun temelinde ve altında yatan sebep ise, özelde inananların/inandıklarını söyleyenlerin, genelde tüm insanlığın; yukarıda vermiş olduğumuz ayeti kerimelerin mesajına göre yaşamamaları gerçeğinin yatmakta olduğunu görmekteyiz.
Öyle ya, ahiret/hesap günü şuuru taşımayan, haram ve helal diye derdi olmayan bir toplumdan; ahlak, dürüstlük, namus anlayışı, güzel örnek sergilemesini beklemek; beyhude bir uğraş değil midir?
Bu gün elli yedi parçaya bölünmüş iki milyar nüfusuyla islâm âlemi, kuşatma altında değil mi? İman ettiğini soyleyen Ümmetin, Rabbinin kitabına göre değil de; ecnebi âleminin beşer ürünü olan kanun ve yasalarına göre yaşayanları; özgür veya hür bağımsız kabul etmek, ancak deli olanların kabul edebilecekleri bir durumdur. Bakın bakalım, Avrupa veya Amerika'da; hiçbir Hristiyan, Yahudi veya başka bir inanca mensup olanların, Müslümanların Ramazan ve Kurban bayramlarında kutlama yaptıklarını duydunuz mu gördünüz mü? Hem neden kutlasınlar ki? Peki, bu gün başsız ve Halifesiz olan Ümmet'in çocuklarının; her yıl 31 Aralık gecesini sabahlara kadar içki, dans ve binbir rezaletle kutlamalarına nasıl bir isim koymalıyız acaba? Bu kuşatma, istila ve işgal değilde ya nedir Allah aşkına?
Müslüman inandığını söylüyor, ama kendi inancına göre yaşamıyor! Bu nasıl bir tezat ve çelişki böyle? Allah; namaz kıl, oruç tut, kadına örtün, içki içmeyin, Zinaya yaklaşmayın, putları heykelleri kutsamayın diye emir buyururken; İnandığını söyleyen islâm coğrafyasında bunların tümü serbest, hemde teşvikli değil midir bu gün? Daha neler neler? Bu gün müslümanlar olarak uğramış olduğumuz, maddi ve manevi kuşatma ve istilanın zararlarını yazmaya çalışsak; sayfalar yetmeyecektir. Ama kimin umurunda ki? Sorsan her şey güllük gülistanlık, hiçbir sorun sıkıntı yok sanki. Ümmet uzun vadeli öyle bir morfin yemiş ki, etkisi belki daha yüz yılları alır.
Rabbimiz; Ümmet olarak içinde bulunduğumuz şu maddi ve manevi kuşatma/istila ve zillet halinden bizi kurtar! Uyandır bizi gaflet uykusundan, bizi bize getir, bizi özümüze döndürmek için hayırlı kapılar aç, hayırlı sepebler çıkar önümüze. Allah'ım! Ümmet kan kaybediyor, Gazze'de, Doğu Türkistan'da, Arakan'da, dünyanın dört bir tarafında Müslümanlar esaret hayatı yaşıyor, ırzlar kirletiliyor... Bize; asrı saadet misali tek çatı altında toplayacak; kitabınla hükmedecek, bir lider/halife/yönetici/idareci nasip eyle! Âziz Ramazan hürmetine, bizi içinde bulunduğumuz bu zilletten, kuşatma ve isitladan kurtarmanı niyaz ediyoruz. Amin!
0 Yorum