“Varlık'ı ve buna bağlı olarak hayatı anlamsızlaştırmak, sonuç olarak da
BEN'i hem var olma hem de hayat yönünden metafizik (eşref-i mahlukat) bir değer olmaktan çıkarıp alelâde bir fizik (esfel-i sâfilin) nesnesine indirmek, düşürmek demektir..."
(İhsan Fazlıoğlu; Kendini Bulmak)
“Bunca varlık var iken
Gitmez gönül darlığı.."
Yunus Emre
Varlıkla aranız nasıl, var olan ile her dem devam eden var oluşun farkında mısınız? Varlığı fark edemeyen, yokluğa mahkûm olacaktır. İnsanın hayatı ve hayatını anlamlandırmasının en başta gelen şartı varlığı fark etmekten geçecektir. Ya varlığı fark edecek ve fark ettiğimiz varlığa eşlik ederek, varlıkla birlikte, varlığın şenliğine eşlik edeceğiz ya da varlığı fark edemediğimiz yaşamın içinde varlık yoksunluğu ve yoksulluğunu yaşayacağız.
Varlık yoksunluğu; varlıktan uzaklaşma, varoluşa ve varoluşun şenliğine karşı körlük, varlığın gör/keminden uzaklaşmak bu bağlamda varoluş boşluğu olarak can sıkıntısına dönüşecektir. İnsanın can sıkıntısını yaşamasının altında yatan en önemli sebep; an/lam eksikliğidir. Varlığa, var ol/ana, ol/ana kayıtsız kalmak, varlığı anlayamamak c/an sıkıntısına sebep olacaktır. Evet, modern insan “an”ını anlamlandıramadığı için, anlam yetmezliğinden sürekli bir c/an sıkıntısı yaşıyor. Oysa hayatımızın anlamı en küçük zaman dilimi olan “an”dan itibaren var ol/anı anlamlandırabilmemizle ilgili. Can sıkıntısı varoluşsal bir boşluktur. Var oluşun canı olarak varlıktan, varlığın özünden uzaklaşmak. Varlığın özüne yakınlık aynı zamanda insanı, kendine, kendi özüne, canına yakınlaştıracaktır.
"Varlık yoksunluğunu çıplak yaşamlarımızı uzatarak telafi etmeye çalışıyoruz, Bunu yaparken de yoğun yaşamın tüm anlamını yitiriyoruz. Bunu, hayatta kalma biçimlerinden başka bir şey olmayan daha fazla üretim, performans ve tüketimle karıştırıyoruz. Varlık yoksunluğu aynı zamanda insanları giderek birbirinden izole eden ekonomik süreçten de kaynaklanmaktadır. İzolasyon ve yalnızlık varlık yoksunluğuna yol açar, çünkü varlık birlikteliktir. Neoliberal liyakat toplumunda “biz” diye bir şey yoktur. Neoliberal rejim, insanları izole ederek ve acımasız bir rekabete tabi tutarak üretkenliği artırır. Hayatı bir hayatta kalma mücadelesine, serbest bırakılmış bir rekabet cehennemine dönüştürür. Başarı, performans ve rekabet hayatta kalma biçimleridir…” (Byung- Chul Han; Tefekkür Yaşamı)
Varlık diyorum azizimi varlık! Varlıkla olmaya bak. Varlıkla doğmaya bak. Doğ! Doğ/aya b/ak, doğ/al olanla bağ kur. Doğ/ayı d/uy, doğ/ayla uyumlu ol… Yeniden ve yineden her an doğuyor hayat. Doğuşlar için her an, her zaman ve her mekânda pencereler aç kendine. Bil ki; her an doğmaktan, her an olmaktan, her an var olmaktan yoksun olan yaşama mahkûm olmaktır, en büyük yoksulluk ve yoksunluk. Ve c/an sıkıntısı varlığı görememenin, varlığın görkemine kör kesilmenin boşluğudur. Unutma ki, dünyadaki anlamın; varlığı, varlığın her anını nasıl anlamlandırdığınla ilgili.
"Âlem, üç şeyin mecmuundan ibarettir: Varlık, düşünce ve hareket. Bunların hepsini kendinde toplayan insan, üç şeyin peşinde olmak için yaratılmıştır: Hakikatin, hayrın ve güzelliğin..." Böyle diyordu, Nurettin Topçu, “Var Olmak” için bir formül öneriyordu. Bir de İbrahim Kalın’ın “Açık Ufuk” kitabına bakalım. "Varolmak "hazır" olmaktır. Hazır olmak, anı en dolu şekilde yaşamaktır. Ancak bu manada hazır olanlar huzurda bulunabilir ve ancak huzurda bulunanlar var olabilirler... Varlık her an hazırdır; bizim de her an hazır olmamızı talep eder. Varlığın her daim hazır oluşuna ancak anda kalarak cevap verebiliriz. Varlıkta huzur, huzurda var olmaktır..."
İnsanı dünyada yabancılaşmaktan, dünyanın zindanından kurtaracak olan; her an şen olmakta olan varoluşun şenliğine eşlik ederek, mevcudiyetin vecdini yaşayarak can sıkıntısından ve varlık boşluğundan kurtulabilmekten geçecektir. Evet azizim! Bil ki; ya varsın, ya hiç. Yaşamın içinde hayat bulabilmek için, toprağın üstünde mezar olmaktan kurtulabilmek için, her an, var ol/anla var olmak zorundasın. Unutma! Var olamazsan hiç olursun. Varlık ya da hiç… Varlık ya da yok/sun/luk, C/an şenliği ya da c/an sıkıntısı… Tercih senin…
0 Yorum