Muhterem Kardeşlerim…
Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz.
Efendim;
* Dünya sultanı değil, ahiret sultanı olmaya bakmalı. Ahirette dünya sultanlığı işe yaramayacak. O kadar salih, iyi bir sultan olmasına rağmen dünya sultanı olduğu için, Yıldırım Han’ın türbesine giden yok. Fakat, ahiret sultanı olduğu için herkes damadı Emir Sultanın türbesine gidiyor.
* Dünyalık olan şeylerin Allah indinde sivri sinek kanadı kadar kıymeti olsaydı, kâfire bir yudum su vermezdi. Kâfirlere, dünyalığı çok veriyor, onlar da buna aldanarak felakete sürükleniyorlar. Müminin Allah indinde kıymeti, topladığı dünyalık kadar azalır. Dünya sevgisi arttıkça, ahirete olan zararı da artar. Ahiret sevgisi arttıkça, dünyanın ona zararı azalır. Dünya ile ahiret, doğu ile batı gibidir. Birine yaklaşan, diğerinden uzaklaşır. Dünyalık peşinde koşmak, su üzerinde yürümeye benzer. Bunun ayaklarının ıslanmaması mümkün değildir.
İslamiyet’e uymaya mani olan şeylere dünya denir. Allahü Teâlâ bir kulunu severse, onu dünyada Zâhid ve ahirete Râgıb yapar. Ayıplarını ona bildirir. Dünyada Zâhid olanı, Allah sever. İnsanlarda bulunanlarda Zâhid olanı insanlar sever. Dünyalık arayanın buna kavuşması güçtür. Ahireti arayanın buna kavuşması kolaydır. Dünyalığa düşkün olmak, hataların başıdır. Yani her türlü hataya, günaha sebep olur.
* Dünya peşinde koşan kimse, şüpheli şeylere, sonra mekruhlara, sonra haramlara, hatta küfre dalar. Geçmiş ümmetlerin, Peygamberlerine “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” inanmamalarına sebep, dünyaya düşkün olmalarıydı. Dünya muhabbeti, sarhoş eden şaraba benzer. Bundan içen, ancak ölüm zamanında ayılır.
Musa aleyhisselam, Tûr dağına giderken, birinin çok ağladığını gördü. Ya Rabbi! Kulun, senin korkundan ağlıyor dedi. “Kan ağlasa dahi, onu affetmem. Çünkü o, dünyaya düşkündür” buyurdu.
Hadis-i Şerifte, “Dünyayı helalden kazanana, ahirette hesabı vardır. Haramdan kazanana, azabı vardır” buyuruldu.
* Bir kimse, helal para ile bina yaparsa, insanlar, bundan faydalandığı müddetçe, kendisine sevap verilir.
* Cahillerin hakaret etmemeleri ve düşmanlara azametli, kuvvetli görünmek için, Âlimlerin, âmirlerin libâs ve binalarının ziynetli olması lazımdır.
* Kâbe’yi Şerif ilk görüldüğünde edilen dua red olunmaz. Kâbe’yi Şerif ilk görüldüğünde yapıldığı gibi, bir Mümin bir Müminle karşılaştığında, yüzüne bakıp hiçbir şey düşünmeden dua ederse duası kabul olur. En güzel dua, Selamün Aleyküm demektir. Selama da fazlasıyla cevap vermek iyi olur. Mesela, “ve Aleyküm Selam ve Rahmetullah” demelidir. Selamın manası, sana dünya ve ahiret selameti diliyorum demektir. Zaten bütün mesele de bu değil mi? Fakat selam verirken düşünmeden rastgele vermemelidir. Şuurlu olarak manasını ve sünnet olduğunu düşünerek vermelidir.
* Yüz bin şeytan, kötü bir din adamının yaptığını yapamaz. Şeytanı otururken görmüşler neden böyle boş oturup duruyorsun, insanları aldatmaya çalışmıyorsun demişler. O da, benim işimi kötü din adamları yapıyor bana iş kalmıyor demiş.
Dünyanın kokusu olsaydı
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bir şeyi tanımak için, ilmin ve görmenin dışında, tatmak, koklamak ya da dokunmak lazım. Eğer dünyanın kokusu olsaydı, koklayan âşıkları ancak ölüm zamanında ayılırdı.
Ramazan-ı Şerifte bir sayfa Kur'an-ı Kerim okuyana, 100 nafile hac sevabı vardır.
Son nefeste, “Allah” yerine “kurtar doktor” demek, iflas ettiğine alamettir.
İnsan ya aklına, ya nefsine, ya şeytana ya da İmam-ı Rabbani hazretleri gibi bir büyüğe teslim olur. Büyüklere teslim olup, kurtulmalı. Teslim olundu mu, akla uymak olmaz. Ya gemiye binmemeli, ya da binince kaptana teslim olmalı!
Bu dünyada aldanan olalım, aldatan değil. Ben haklıyım demeyelim, ben haksızım diyelim. Ben haklıyım diye ahirete bırakırsak, haksız çıkabiliriz. Bu dünyada herkesle helalleşelim. Sen haklısın diyerek rahat edelim. Sakın işimizi ahirete bırakmayalım. Bir kimse Peygamberlerin ibadetini yapsa, helalleşmek veya ödemek suretiyle kul hakkından kurtulmadıkça, Cennete giremez.
Dinli dinsiz herkese, hep iyilik edelim. Hiç iyilik edemezsek, güler yüzlü, tatlı sözlü olalım. Tatlı dil, güler yüz; hem bizi koruyan, hem de düşmanımıza dahi zarar vermeyen, aksine onu ferahlandıran çok güzel bir huydur.
Bir yerde olan, hakiki bir âlime uyan, her yere kavuşur. Her yerde olan, hepsinden faydalanayım diyense dağılır, kaybolur gider.
Şu üç özellik büyükler tarafından çok beğenilir:
1- Namazı aksatmamak,
2- Anne duası almak,
3- Merhametli ve cömert olmak.
Merhamet cömertlikten, cömertlik de doğuştan gelir.
Bir kimsenin gelip bir arkadaşını şikâyet etmesi, büyüklerin en sevmediği şeylerden biridir.
Peygamber Efendimiz Miracda Ümmetim dediği için, küfre düşmemiş olan bid'at ehli de Cehenneme girip daha sonra Cennete girecekler.
Bu dünya ahiretin tarlasıdır. Bir şey ekmeli ki, öbür tarafta biçilebilsin. Eğer bu tarlaya verilen tohum ekilmezse, tohum yenir veya zayi edilirse, ahirette bir şey elde edilemez, bir şey biçilemez, bir şey toplanamaz. Bu dünya tarladır. Tohum nedir? Allahü Teâlâ’nın verdiği ilim, mal, kuvvet, sıhhat, iman, ihlâstır. Boşa harcamayıp bunları bu tarlaya eken, ahirette bire bin, yüz bin, beş yüz bin, artık ne kadar lütuf verilirse, o oranda biçecektir.
Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)
0 Yorum