Bir şehri torpil kuşatmışsa; Okullarından hastanelerine, belediyelerinden üniversitesine, vakıflarından derneklerine topyekûn çürümüşlük hakimdir.
Halkın paralı kısmı sürekli tanıdık bularak işini gördürme peşindeyken, parasız kısmı da ya onlara yalakalıkla ya da her şeyden vazgeçmiş halde biraz daha hakkının yenmesini beklercesine sinmiş olur.
Seçilen, atananları kul eder!
Atananlar, birbirlerini yeme peşine düşer!
Kimsenin, bir işi düzgün yapayım duygusu kalmaz.
Hasbelkader yeni gelen biri “İki aklı başında kişiyle konuşayım iyi bir şey yaparım belki” diye bir “Hata” yapacak olsa, hemen çevresinde üç beş danışman peydahlanır ve onu usul usul hizaya getirir.
Bir müddet sonra; Ya o da onlar gibi olur, ya da idare tamamıyla o danışmanların eline geçer.
Sonuç olarak,
- Suistimal edilmeye devam edilen kurumlar, hakkı yenen koca bir halk, en ufak bir hareketi devasa proje gibi törenle lanse etmeye çalışan yetkililer...
Şehrin sorunlarıyla ilgilenme namına bir adım atan ender kimse varsa, onlar da derhal ayıklanır, sırt dönülür, yok sayılır...
Geriye kalan ise, bir kaç soruyla, gelişmiş hiç bir şehirde olmayan o cevaplar;
- Elektriğin mi yok ey halkım? Konserlerin var.
- Yolların mı bozuk ey halkım? Torpil yolların/yöntemlerin sağlam.
- Hastanelerin mi yetersiz ey halkım? Tanıdıkla doktora görünebilme imkanın var.
- Kuyruklarda yüzlerce kişi mi var ey halkım? Bir telefonla içeriden çağrılma fiyakan var.
- Trafik mi keşmekeş ey halkım? Ceza iptal ettirebilme aksesuarlı vekilin var.
- Şehrin mi kirli ey halkım? Seçim öncesi belediyelerin son kuruşuna kadar seçime harcayan ve senin de tekrar seçtiğin başkanların var.
- Hakkını savunanın mı yok ey halkım? Siyasetin paf takımı halinde olan stk’ların var. Her düğüne çağırıp sahnede parantez şeklinde fotoğraf çektirdiğin...
- Kayırmacılıktan mı şikayetin var ey halkım? Bence senin şikayetin kayırmacılıktan değil! Senin şikayetin, kayırılmanın eline geçmemesi...
Bu durumlar yıllarca kanser gibi sarmışsa bir şehri, artık orası amansız bir muhasara altındadır.
Hatta kurtuluşu hayal bile edilemeyecek ölçüde...
İyi okumalar.
0 Yorum