Önümüzdeki 13 Şubat Perşembeyi Cumaya bağlayan gece, mübarek Berat Kandilidir. Berat, hayırlı gecelerden, Şaban ayının 15. gecesinin adıdır. “Aklanmak, temize çıkmak, suçlamalardan uzak olmak, borçtan ve cezadan kurtulmak” gibi anlamlara gelen Arapça asıllı “Berâet” kelimesinden Türkçeye geçmiştir. Hadis-i şeriflerde Berat gecesi, “Leyletu nisf-i Şa’ban” (Şaban’ın yarısı gecesi) şeklinde ifade edilmiştir. Kur’an-ı Kerim’in Berat gecesinde Levh-i Mahfuz’dan indirildiğini bildiren rivayetlere dayanarak bir kısım müfessirler, “Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmaktayız.” (Duhan, 2-3) ayetindeki “mübarek bir gece” tabirini Berat gecesi’ne yormuşlardır. Onun için bu geceye “Mübarek gece” de denilmektedir.
Yine hadis rivayetlerine dayanılarak, müminlerin günahlarının affedilip temize çıkarıldığına dair bir belge yazıldığına istinaden Berat gecesine “belge” anlamına gelen “Sakk Gecesi”; kulların büyük ilahi ihsanlara kavuşması nedeniyle de “Rahmet gecesi” adları verilmiştir.
Berat gecesinin faziletini bildiren çok hadis rivayetleri vardır. Örnek olarak Hz. Aişe annemiz (R.Anha’nın şu rivayetini sunuyoruz: “Bir gece Rasûlullah (s.a.v.)’ın yanımda olmadığını görerek çıktım ve onu Bakî’ mezarlığında buldum. “Allah ve Resulünün sana haksızlık etmelerinden mi korkmuştun?” buyurdu. Ben de dedim ki: “Ey Allah’ın Resulü, hanımlarından birisinin yanına gittiğinizi zannetmiştim.” Bunun üzerine; “Allah, Şaban ayının yarısında dünya semasına iner (Rahmetiyle tecelli eder) ve Kelb kabilesinin koyunlarının kılları sayısından daha çok günahları veya günah işleyenleri bağışlar” buyurdu. (Tirmizi, Sıyam, 39.)
Hz. Ali (RA)’dan da buna benzer bir rivayet gelmiştir. (İbn Mâce, İkamet, 191)
Ebu Musa el-Eşari (RA)’ın rivayetinde de Peygamberimiz (ASV) Yüce Allah’ın Berat gecesinde herkese mağfiret ettiğini, ancak O’na şirk koşan ve kin tutanlara mağfiret etmeyeceğinii bildirmiştir. (İbn Mâce, İkamet, 191)
Hadis kritiği yapan bir kısım âlimler, senedlerindeki bir ravinin hadis ilminin teknik bir kuralına uygun görülmemesi nedeniyle bu hadislerin zayıf olduğuna hükmetmişlerdir. Bir-iki âlimin “zayıftır” demesine karşın, birçok âlim ise sahih olarak nakletmişlerdir. Ancak velevki zayıf da olsalar, bu hadisler ahlaki faziletlere ilişkin olduklarından, delil olarak kabul edilebilirler. Bunda ittifak vardır. Unutulmamalıdır ki teşvik, ümit, sakındırma, faziletler ve müstehablar gibi ahlaki konularda zayıf hadis delil olur, onunla amel edilir. Âlimler, aksini bildiren sahih hadis bulunmaması, haram-helal ve itikad konusunda olmaması şartıyla zayıf hadisin delil olabileceğini bildirmişlerdir. Hatta helal-haram konusunda bile, zayıf hadisi kıyasa tercik eden mezhep ve hadis imamları vardır. (Ebu Hanife, Mâlik, Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvud, Nesâî gibi.)
Hadisleri inkârcılığını kendilerine bir yol olarak tutan bazı kimseler, Kandil geceleriyle ilgili bu rivayetlere de karşı çıkarak, müminleri birtakım dini faaliyetlerden soğutmaya çalışıyorlar.
Kandil geceleri ve dini etkinlikler, Müslümanları özellikle avam halkı İslam’a bağlayan ipler durumundadır. Asırlardır icma-i ümmetin büyük ilgisiyle İslam kültürü haline gelmiş bu uygulamalar geleneksel bir boyut kazanmış olsalar da faydadan hali değildir. Allah’ı, İslam’ı hatırlatır; dünya meşgaleleri gibi bir sebeple zayıflamış olan ilgileri tazelendirir; kopmaya yüz tutmuş din bağlayan iplere güçlendirici düğümler atar.
Bunlara karşı çıkmak hiç bir fayda sağlamadığı gibi, avam halkın dinle bağını koparan bir süreci başlatmış olur. Görevi dine yönelişleri sağlamak ve arttırmak olan din bilginleri “fazail (faziletler)” tabir edilen bu dini motiflere katiyen karşı çıkmaz. Zamanımızdaki bir kısım ilahiyatçılar arasında moda olan ve güya ilmî rüştünü ıspatlamaya çalışan, yok “bu uydurmadır”, yok “bu bid’attir”, yok “bu zayıf hadisle sabittir öyleyse uydurmadır” gibi iddia, tutum ve çıkışlar İslam’a büyük zarar vermektedir. İslam’a karşı yumuşamış kalpleri tekrar katılaştırmaktan başka işe yaramaz.
Nasıl ki kişinin topluma bağlılığını ve o topluma değer verdiğini gösteren birtakım örfler vardır; bu örflere uymayanların o toplum nezdinde bir itibarı olmaz ve zamanla dışlanır; aynen bunun gibi, İslamiyet’in büyük bir milleti ve muazzam bir toplumu vardır. Velev ki zayıf hadisle de sabit olsa bu topluma mal olmuş örfleri durumundaki etkinlikler, İslam milletine bağlılığı gösteren unsurlardır. Buna karşı çıkanlar hiç bir dönemde başarılı olamamışlardır. ve bu toplumdan dışlanmışlardır.
Bütün okuyucularımızın ve âlem-i İslam’ın Berat kandilini tebrik ederim.
0 Yorum