Reklam Alanı

VAROLUŞ YA DA VARÖLÜŞ

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı

Bugün insanlık bir varoluş sancısı çekmektedir. İnsanın ve dünyanın ve insanlığın gelmiş olduğu noktada insan; ya varoluş ile insanı ve insanlığı ve dünyayı var kılacak bir yaklaşım ortaya koyacak ya da insandan ve insanlıktan ümidi tüketecek var/ölü haline mahkûm olacaktır.  Var olmak ya da var ölmek,  olmak ya da ölmek, varlık ya da hiç… Evet, insanın varoluşuna bu kadar hayati bir anlam yüklüyoruz. Sözün başında zihninizde oluşan sorunun farkındayım. Yok muyuz ki var olacağız? Ya da “varoluş” ile varlık olarak var olmak arasında bir fark mı var ki varoluşa bu kadar anlam yüklüyoruz. O zaman hem kendim için hem okuyucu olarak sizin için daha kışkırtıcı bir soruyla devam edebiliriz: Var mısın? 

İnsan olarak varız, biyolojik olarak yaşam sürüyoruz. Peki, bedenen sahip olduğumuz varlık bizim “varoluş”umuz için yeterli mi? Kâinattaki her şey esasen mevcut olması yönüyle var; taş, toprak, ağaç, yer, gök ve nihayet insan, hepsi varlık içinde, var olan olarak karşımızda duruyor. O zaman ne diye bu kadar açık bir gerçeklik olduğu halde “var mısın” diye soruyoruz? Gelin isterseniz birlikte bakalım. 

Bugün insanlık bir varoluş krizi yaşamaktadır, dedik. İnsanı yaşadığı bu krizden kurtaracak olan; biyolojik olarak, bedenen yaşayan beşer halinden “insan”a ulaşabilmesinin yolunu açacak olan varlık anlayışı ve bu varlık tasavvuruna ait duruşudur… Evet, insan en başta mevcut olarak vardır.  Ancak insanın mevcut olarak var olması, var oluşu için yetmeyecektir. İnsanın yönünü ve yolunu salt mevcut halinden, salt varlık halinden yüksel/t/erek “vecd” haline dönüştürmesi gerekiyor. Varlığa vecd ile vecd içinde bir b/akış olmadan sürülen bir yaşamın içinde insan, dünya zindanında boğulmaktan kurtulamayacaktır. 'Var'lığı/nı an/lamlandıramayan, ‘yok’/luğa mahkûm olacaktır... İnsan ya varoluş ile hayat bulacak, ya da var/ölü olarak yaşayacaktır… An'da varoluş ile anlamlandırılmış bir hayat bizi sonluluktan, sonsuzluğa ulaştıracak ve dünyanın zindanlarından kurtaracaktır...

Varlığının yani mevcudiyetinin vecdini yaşayamayan hiçliği yaşamaya mahkûm olacaktır. Varoluş için varlığının şevkini yaşamak gerekecektir. İnsana sunulan ve her an devam edegelen “varoluş”; insandan da varoluşun “şen”liğine eşlik etmesini beklemektedir. H/içlikten kurtulabilmek için içimizin, vicdanımızın farkına vararak,  mevcudiyetimizi vecd ile dirilterek hayat bulmak, hayat olmak, hayat sunmak... Varoluş her dem yeniden diriliştir. Evet azizim! Bil ki; ya varoluş içinde ol/ursun. Ya Varölüş içerisinde öl/ürsün. Yaşamın içinde hayat bulabilmek için, toprağın üstünde mezar olmaktan kurtulabilmek için, var olmak, varoluş ile olmak zorundasın. İnsan yaşamı boyunca bir yol üzeredir. Bu yolda ya var olacaktır ya var ölecektir. Unutma! Var olamazsan hiç olursun. Varlık ya da hiç… Tercih senin…

Fizik ile metafizik arasındadır insan; beşer ile insan arasındadır. Madde ile mana, beden ile ruh arasındandır. Ve insanı, bu arada kalmışlıktan kurtaracak olan varlığını varoluşa çevirebilecek anlayış olacaktır. “İnsan Ne İle Yaşar?” diye soruyordu ya Tolstoy, insanın en kadim meselesine, insan sorusuna cevap arıyordu. “İnsan, sürekli bir var oluştur…” Böyle diyordu İhsan Fazlıoğlu, İnsan sorusuna ve sorununa bir yanıt sunuyordu. Heidegger ise “Metafizik Nedir?” diye sorarken varoluş sancısına işaret ediyordu: "Araştırılması gereken, yalnızca Varolandır ve başka -hiç birşey değildir; sadece Varolandır ve onun dışında - hiç birşey değildir; tek başına Varolandır ve onun ötesinde -hiç birşey değildir.”  Bir de Nurettin Topçu’ya bakalım. Varoluş kılavuzu olarak okunabilecek “Var Olmak” kitabında varoluşu salt düşünce olmaktan öteye götürüyordu. Harekete, yaşama dönüşmeyen düşüncenin eksik olacağını ifade ediyordu: “Âlem, üç şeyin mecmuundan ibarettir: Varlık, düşünce ve hareket.”   

“Yeryüzünde bir halife yaratacağım” derken Allah, varoluşsal bir görev veriyordu insana. Ya da bir başka açıdan bakacak olursak; yerin, göğün, dağların yüklenemediği, altında ezildiği yüce emaneti yüklenen insan varoluşa talip oluyordu. Fizikten metafiziğe, maddeden manaya, yaşamdan hayata, beşerden insana, “varoluş” ya da “varölüş” arasındadır insan. Varölüşten, varlık içinde yokluktan ve yoksunluktan kurtulabilmek için varoluş içinde olmalıdır. Varlığı varlıktan öte bir anlayışla idrak ve inşa ederek, varlığı aşarak, kendini aşarak, dahası kendinden geçerek, aşkın olanla, müteal olanla, Öte’yle irtibatlandırarak varoluş… Ya da varölüş… Tercih bizim…

VAROLUŞ YA DA VARÖLÜŞ
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.